NECDET BULUZ
Türkiye, özellikle 1 Kasım’da yapılacak seçim kararı ile birlikte 2001 krizinden daha kötü bir ekonomik krizin içine girebilir. Bizi yönetenler yaptıkları açıklamalarda “Merak etmeyin kriz yok, ekonomimiz sağlam” diyorlarsa da ortaya çıkan tablo bunun tam tersini gösteriyor.
Şu an “Seçim Hükümeti” iş başında ancak, ipler yine AK Parti’nin elinde. Bu nedenle alınan her kararda AK Parti’nin gölgesi var. Dikkat edilecek olursa AK Parti ekonomi kurmayları “Daha fazla borçlanma, daha fazla tüketim, canlı ekonomi” de ısrar ettiler ve bu politika 2001 yılında duvara tosladı.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “canlı ekonomi algısı sürsün, AKP oy kaybetmesin” diye Merkez Bankası’na yaptığı baskılar, seçimler öncesinde yürüttüğü seçim kampanyası, seçimden sonra uygulamaya soktuğu kaos planı ve ülkeyi hükümetsiz bırakmasının yarattığı kur yangınlarıyla kriz daha derinleşti. Türkiye, şu anda dolar kurunun 3 TL’yi bulması nedeniyle, 2001 krizinin aksine reel sektörü yakan, büyürse kamu sektörünü (devlet) yakıp kavurabilecek büyük bir krizin eşiğini aşmış durumda.
İşin önemli yanı, sermayenin siyasi ortama güvenip güvenmeyeceğidir. Özellikle yabancı yatırımcılar, siyasi belirsizlik, bölgemizdeki kargaşa nedeni ile yatırım yapmaktan kaçınıyor. Yatırımı olanlar da kaçıyor. Sıkıntı da sanıyoruz bu noktadan kaynaklanıyor.
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, daha önce yaptığı açıklamada “Türkiye’ye kriz gelmez işinize bakın” demişti. Ancak yabancı yatırımcı bu söylemi güvenilir bulmuyor. Yüksek döviz borçları ve sıcak paraya bağımlık gibi nedenlerle dünyanın en kırılgan ekonomilerinden biri olarak gösterilen Türkiye’de, siyasi belirsizlik ve terör endişeleri yabancıların Türkiye piyasalarından çıkıp daha güvenli ülkelere yönelmesine neden oluyor. Hazirandaki seçimlerden bu yana Türkiye piyasalarından 2 milyar 767 milyon dolar kaçtı. Hisse senetleri piyasasından kur farkından arındırılmış net 805 milyon dolar, devlet tahvillerinden ise 1 milyar 962 milyon dolar çıkış oldu.
Rakamlar ortada, görünenleri sizlerle paylaşıyoruz.
Yazımızın başında erken seçim nedeni lle yabancı yatırımcının frene bastığına değinmiştik. Tahminlerimiz doğru çıktı. Bugünkü tabloya baktığımızda Yatırımcı kaçışının erken seçim olasılığının arttığı son haftalarda yükseldiğini gördük.
Merkez Bankası verilerine göre; yabancıların devlet iç borçlanma senedi (DİBS) portföyü 21 Ağustos haftasında bir önceki haftaya göre net 266.8 milyon dolar azaldı. Hisse portföyü aynı dönemde net 248,1 milyon dolar azalış gösterdi. DİBS stoku 21 Ağustos haftası itibarıyla 33 milyar 275 dolar oldu. Hisse senedi stoku ise 41 milyar 929 milyon dolara geriledi. Verilere göre, seçimlerden önce 5 Haziran itibarıyla DİBS stoku 40 milyar 61 milyon dolar, hisse senedi stoku 51 milyar 231 milyon dolardı.
Siyasi belirsizliğin getirdiği yükün arttığını da görebiliyoruz. Merkez Bankası verilerine göre yılın ilk altı ayında Türkiye’ye 4 milyar 356 milyon dolarlık doğrudan yabancı yatırım yapıldı. Geçen yılın aynı döneminde 5 milyar 289 milyon dolarlık doğrudan yabancı yatırım gelmişti. Buna göre bir yılda yatırım girişi 933 milyon dolar azalmış bulunuyor.
Türkiye’ye 12 milyar dolarlık yabancı yatırım girişi bekleniyordu. Ancak ilk altı ayda bu hedefin yarısına ulaşılamadı. Uluslararası Yatırımcılar Derneği YASED’in 2023 yılı için 40 milyar dolar doğrudan yabancı sermaye girişi hedefi bulunuyor.Yılbaşından bu yana ise devlet tahvillerinden net 4 milyar 778 milyon dolar, hisse senetlerinden 868 milyon dolar çıkış gerçekleşti. Toplamda 5 milyar 646 milyon dolar Türkiye piyasalarını terk etti.
Hani biz konu ile ilgili yazdığımız yazılarda, “Yeni bir seçimden yana değiliz. Bu ekonomimize yük getireceği gibi, siyasi belirsizliği de artırır” demiştik. Bu görüşümden dolayı da çok eleştiri aldık. Ancak, bugün ortaya çıkan tabloya baktığımızda öngörülerimizdeki haklılığımızı da görüyoruz.
Moody’s, erken seçimin Türkiye’nin kredi notunu olumsuz etkileyeceğine dikkat çekti. Kurum, son değerlendirmesinde, uzayan siyasi belirsizlik döneminin dış kırılganlıkları azaltacak, yatırımcı güvenini artıracak ve büyümeyi hızlandıracak politikaların uygulanmasını geciktireceğini vurguladı. Moody’s“Türkiye’nin jeopolitik riskleri artıyor. Politika alanında adım atılamaması finansal istikrarsızlığa neden olabilir. Dış şok riskini güçlendirebilir. Türkiye’deki siyasi çalkantı ve küresel piyasalardaki oynaklıktan iç talep ve yatırımlar etkileniyor. Seçimlerde etkin bir hükümet ortaya çıkmazsa Türkiye’nin yatırımcı güvenini artırma ve muhafaza etme becerisi etkilenecek, Türkiye’nin kredi itibarı üzerinde baskı artacak” diye konuştu.
Sermaye çevreleri de zaten 7 Haziran seçimlerinden sonra geniş tabanlı bir hükümetin kurulmasını istemiş ve yeni bir seçime karşı çıkmıştı.
Gelinen durumu ekonomi uzmanı Güngör Uras, “Ekonomi hiç bu kadar sahipsiz kalmamıştı” diye yorumluyor. Bu cümlenin önemi, 2014 sonunda 800 milyar 107 milyon dolar olan ülke milli gelirinin 594 milyar dolara gerilemiş olmasıyla daha da iyi anlaşılıyor. Nitekim milli geliri yılbaşından bu yana 206 milyar dolar eridi.
Şimdi bütün bu gelişmeleri alt alta koyup değerlendirdiğimizde 1 Kasım’daki seçimin önemi biraz daha ortaya çıkıyor. Türkiye’nin içinde bulunduğu bu belirsizlikten kurtulabilmesi için seçimler sonunda etken bir hükümet yapısının ortaya çıkması gerekiyor. Bunun için yapılması gereken herkesin sandığa gitmesi, hür iradesi ile oyunu kullanması gerekiyor. Bundan kaçış yok.
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz
Bir yanıt yazın