Bundan kırk sene önce bir kitap okumuştum. Kitabın adı; Normal Neye Denir idi.
Tuğla kalınlığında psikolojik bir kitap. Normali anlatmak için sekiz yüz sayfa anlatım yapılmış, gene de normali tanımlayamadığını, kitabın kendisi ifade ediyordu.
Ben burada bir “normal” tanımı yapmaya yeltenmeyeceğim. Çünkü yapamam.
Çok kaypak bir kavram.
O kitaptan bir tanım aklımda kalmış size onu anlatmaya çalışacağım.
“Siz bana bakıyorsunuz, bendeki bozukluklar, sizde de var, ben de size bakıyorum, sizdeki bozukluklar, bende de var. Aslında ikimiz de deliyiz, ama birbirimize NORMAL gözüyle bakıyoruz.”
İşte normal böyle bir şey.
Öyle anormal günleri üst üste yamaya başladık ki, o eski normalimizi, yani o eski deli halimizi özlüyoruz.
Eskiden de düzen pek ahım şahım değildi. Ama şimdi o eskiden birbirimizi normal diye gördüğümüz deli halimizi özlüyoruz.
Demek ki hep beraber o delilik aşamasını, aşmışız, hepimiz zır deliyiz.
Bir tek fark var. Şimdiki bu zırdelilik halini normal olarak kabul edemiyoruz.
Mevcut durumları kabul edemiyorsak, ya biz de çok büyük bozukluklar var, ya da düzen, gerçekten insanın aklının alamayacağı kadar başka bir şekil aldı. Çok bozuldu deforme oldu. Hep beraber bize cinneti yaşatıyorlar.
Kim nasıl anlarsa, anlasın, bir anormallik olduğu kesin.
Bu düzende ve rejimde, halk içinde bir anormallik var ama servet sınıfı için her şey çok normal.
Adamın işi yok. Çocuklar aş bekliyor. Kira yatmamış. Rejim bu kişiye diyor ki, her şey normal. Adam da diyor ki normal olmaya normal de bu benim halim ne?
Aslında, bu ekonomik altüst oluşta, insanın normal bir duygu halinde kalması, olası değil.
En çok Yeşil Kart alan otuz milyon kişinin ruh halini merak ediyorum. Ya da Yeşil Kartı da yok, ne yapacağını bilemeyecek kadar eğitimsiz, kişilerin ruh hali nedir?
Bence o otuz milyon Yeşil Kart sahibi de Yeşil Kartı olmayıp işsiz kalan kişi de normal durumda olamaz.
Bize ne kadar her şey çok normal derlese desinler, ne kadar manipülasyon yaparlarsa yapsınlar, normal bir konumda değiliz.
O güvencesiz, işsiz, normalin çok dışında, ruh halinde yaşayanla, iç içe yaşıyoruz. Onlar ne kadar mutsuzsa toplum da o kadar mutsuzdur.
Çünkü mutsuzluk, insandan insana bulaşan hastalıktır.
Mutsuz insan çoğaldıkça, mutsuzluk toplumsal bir hastalık halini alır.
Buna toplumsal travma diyorlar. Travmalar yaşıyoruz. Travmaya normal diyoruz.
22 Aralık 2020, bue-lentesinoglu@gmail.com
Bir yanıt yazın