YENİ MODA: EZAN VE BAYRAK’LA ALDATILMAK

Günümüzde Türk Milleti Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en ağır buhranını yaşamaktadır.

İktidar ise konuyu içi boş bir aldatma olan, ezan ve bayrak söylemleriyle çözme propagandasına sarılmıştır.

20 yüzyılda buna inanmak ise tabiki bir akıl tutulması olacaktır.

Bu büyük buhranın sebeplerine geldiğimiz zaman da ise sorunun esas özü 1938’den beri izlenen yanlış dış ve iç politikalar, kültür devriminin olmayışı, Atatürkçü devrimlerin devam etmemesi ve seçilen yanlış yöneticilerden vb gibi nedenlerden oluşmaktadır.

Kısaca sorunun tam özü,

Atatürk’ten öz olarak vaz geçmede yatmaktadır.

Ve diğerleri ise,

Din’in ögelerinin ve dinci örgütlenmelerin siyaseti ve yönetimi etkilemesidir.

Emperyalizme bağımlılıktır.

Bağımsızlıktan vaz geçip NATO’ya girmektir.

Atatürk’ün karma ekonomi, laik Cumhuriyet, laik ve eşit eğitim ve TSK’nin kurucu düzeninden … vs vazgeçilmesidir.

Bugünkü Türkiye’de mevcut bu büyük buhran ise bu vazgeçmelerin bir sonucu oluşmuştur.

Ve bu buhrandan çıkışında kolay olmayacağıda artık belli olmuştur.

Ama ne olursa olsun bu büyük buhrandan çıkmakta tabiki imkansız da değildir.

Buhrandan çıkmak için,
öncelikle Türkiye’de ki siyaset hayatında değişiklik yapmak gerekmektedir.

Bir kere Türkiye’de siyasetin bir meslek olmadığının öğrenilmesi ve bunun toplumda içselleştirilmesi ve bu mevcut siyaset kültürünün radikal olarak değiştirilip buna karşı bir kültür devriminin olması şarttır.

Siyasi gelenek ve kültüründen kaynaklanan Türkiye’de ki mevcut sömürü düzenin son bulması için bu şarttır.

Konuyu real olarak ele aldığımızda ise, bugünkü durumda, Türkiye’de görülen bir çok nedenlerden bazıları ise şunlardır;

Bugün Türkiye’de İktidar ve muhalefet eli ve görevleriyle hazırlanan ve aynı emperyalist tarafından koordine edilen bir düzenin eseri olarak, ülkenin ABD dolarına yenildiği, karaborsa ekonomisinin toplumu kasıp kavurduğu bir ortamda, açlık ve intiharlar sosyal ve siyasi bir vaka olarak sonuç bulmaktadır.

Peki buna karşı ne yapılmıştır ve yapılmalıdır?

Buna karşı ise şimdiye kadar hiç bir şey yapılmamıştır.

Ama eğer Milletin fertleri akşamları aç ve yarını için de endişe ile yatağa girmek istemiyorsa, örgütlenerek birlikte ortak çözümlerde harekete geçip, Milletin tüm haksızlıklara karşı siyasi ve sosyal direniş hakkını Anayasal bir hak olarak mevcut iktidarın yıkım politikalarına karşı kullanmalıdır.

Ama Milletin fertleri hala açlıktan ve intihar etmekten korkmuyorum, ama hapise girmekten ve işimden olmaktan korkuyorum, dilenmekten ve fahişe bile olmaktan korkmuyorum diyorsa, işte o zaman da bu Millet, kendine bile saygısını ve onurunu yitirmiş ve çürümüş ve çürütülmüş bir Millet olmuş demektir.

Değerlerini yitirmiş demektir.

Bunun adıda bir Milletin yok oluşunun seyridir.

Bu gibi durumların tecrübesi ve sağlaması ise Anadolu daki devletler ve Milletler tarihinde ki batış ve yok oluş vakalarında açıkça gözükmektedir.

Uzun lafın kısası, kendi kafasını kendi omuzlarına koymayı red eden, siyasi düzenbazlar tarafından Allah, Kuran, Ezan, Bayrak ve Din ile aldatılmayı ibadet gören, bundan dolayı da Atatürk’ün yolundan çıkan bu Millet, şimdi kendi ülkesinde, kendi seçtiği ve desteklediği umut tüccarlarının kurduğu cehennemi yaşamaktadır.

Türkiye’de şu anda, sorunlara çözüm isteyen ve toplumsal konuların çok kötü hale getirildiği mevcut durum şudur;

Ülke ekonomisi, eğitim sistemi, kültürel değerleri, sosyal sistemi ve sağlık sistemi ve siyaseti batmıştır.

Peki o zaman soralım,

Hala,

Millet seçtiklerinden ve bunların icraatlarından memnunmudur?

Aç kalmayı ve intihar etmeyi sevap sayıyormu?

Hala tüm bunlara karşı bu seçtikleriyle yola devam etmek istiyormu?

Din, ezan ve bayrak edebiyatının kendini bu buhranlardan kurtaracağına inanıyormu?

Bağımsızlığını yitirmiş bir devlette ezan susmayacak ve bayrak inmeyeceklere inanıyormu?

Yoksa bu düzenden çıkıp, tekrar Atatürk’ün kurduğu ve Türk bayrağının özgürce semalarda dalgalandığı, parasının, siyasetinin, güvenliğinin, ekonomisinin imrenilerek dünyada gıptayla örnek alındığı bir sisteme mi geri dönüş yapmak istiyor?

Ha …

Bazı aklı evveller gibi Türkiye’de şu anda gerçekleştirilebilecek üçüncü bir yol var diyorlarsa, öyle bir yol, kimse kusura bakmasın ama yok.

Üçüncü yol var diyenlere şimdiden söyleyelim o yol doğrudan uçuruma giden yoldur…

Hem de bir daha gerisin geri çıkışı olmayan bir yoldur…

Yani,

anlayacağınız böyle bir üçüncü yol yok!

Varmı?

Yok!!!

Sadede gelirsek,

Gördüğünüz gibi iktidar ve mevcut muhalefet tarafından üretilen yeni masallar kimseye akşama eve ekmek götürtmüyor.

Götürtmüyor ama, bunları dinlerseniz ve onlara hala inanırsanız bu, Millet’i dilenci ve onursuz da yapıyor.

Bunu kabul edecekmisiniz?

Silkinin artık.
Kabul edecekmisin ey Millet?

Açlıktan, yoksulluktan, belirsizlikten, güvensizlikten, işsizlikten kurtulman için
ne yapılacağı çok belli ey Millet.

Yapılacak olan,

Göründüğü gibi Millet için, bunca sorunun çözümü, doğru ve kollektif bir önderlikle örgütlenerek, Atatürk’ün ilke ve devrimlerini tekrar hayata geçirmek için harekete geçip iktidarı geri almaktır.

Sorun iktidarda olup olmamak sorunudur.

Sorun iktidar sorunudur.

Çare, bağımsız ve laik Türkiye Cumhuriyeti ‘ni yeniden kurmakta yatmaktadır.

Yani Tek Yol Atatürk’ün devrimci fikir ve ilkelerini güncelleyerek ve ona katkılar yaparak özgür ve bağımsız Türkiye yi yeniden kurmaktır.

Yani bugünün düzenine karşı var olan alternatif bellidir.

Seçim Milletindir.

Yine her zaman olduğu gibi,

Atatürk’le kalın.
Cumhuriyetle kalın.
Hoşçakalın!

Sefa Yürükel

Günümüzde Türk Milleti Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en ağır buhranını yaşamaktadır. - sefa yurukel

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir