Kıskananlar çatlasın diye başlamak istiyorum. Çekemeyenler de karnına çavdar hamuru sarsın.
Şöyle azıcık düşünün. Toplu iğne yapamayan, parçalanmış bir imparatorluktan vatan yapmış, cumhuriyet kurmuş. Kurmakla da kalmamış ve ülkesini medeni ülkeler ligine taşımış bir insandan bahsedeceğim.
80 küsur yıl önce tenis seyrederken fotoğrafı var,
Sahilde kumda, Anadolu’da bir ağaç gölgesinde bağdaş kurmuş otururken fotoğrafı var.
Demir tekerlekli traktörde tarlada çalışırken fotoğrafı var.
Kara tahta başında Alfabe öğretirken fotoğrafı var.
Kürek çekerken, at binerken fotoğrafı var.
Yüzerken, geleceğe kulaç atarken fotoğrafı var.
Konser seyrederken fotoğrafı var.
Zeybek oynarken fotoğrafı var.
Dans ederken, vals yaparken fotoğrafı var.
Heykel incelerken fotoğrafı var.
Minberde vaaz ederken fotoğrafı var.
Çocuklar gibi salıncakta sallanırken gülen fotoğrafı var.
O döneme göre uyumlu şık ve modern giyimli fotoğrafı var. O kadar uyumlu ki, sanırsın dünya moda ikonu.
Yabancı devlet temsilcilerinin önünde eğildiği, masada yemek yediği fotoğrafı var.
Okunmuş 4 bine yakın kitapları var.
Yazılmış geometri kitabı var.
Geometri terimlerine girmiş: açı, açıortay gibi kelimeleri var.
Eşine saygı duyan eşi otururken kendisi ayakta fotoğrafı var.
Ve saygı ile aman Tanrım diyorsun. Nasıl bir ruh hali verdin de çıtayı en
Yükseğe koydun bu kulunla demeden alamıyorsun kendini.
Bu kadar örnek, güzel bir örnek insan nasıl olabilir?
Ama oldu, dünya gördü, tarih yazdı, liderler saygı duydu, ülkeler hatıra pulu bastırdı liderliğinin ve örnek insan oluşunun anısına.
Hayvanlarla fotoğrafı var.
Okullarda gençlerle fotoğrafı var.
Cephede askerlerle fotoğrafı var.
Komutanlarla, köylülerle, şairlerle, yazarlarla, din önderleriyle, sanatçılarla fotoğrafı var.
Dua etmişliği de, vaaz vermişliği de, iki kadeh atmışlığı da…
Ve dahası da: “Bana yeniden üniformamla çizmelerimi giydirtmeyin” diye ültümatom vermişliği de.
Bir ağacı bile kestirmemek için köşk yürütmüşlüğü de.
Kalbine kurşun yemişliği de, vatanı için tam 22 yılını cephelerde geçirmişliği de.
Ne acıdır ki, “”Evde yiyecek kalmadı oğul!” diye mektup yazan anacığına: “Bu para Milli Mücadelenin parasıdır. Vatanı kurtarmak için topladık, size şu an para gönderemem anacığım, evdeki halıları satın” demişliği de var.
İstanbul’da demirli düşman gemilerini gördüğünde: “Geldikleri gibi gider” demişliği de var.
Ömrünü, emeğini, fikrini milletine verdiği gibi, sahip olduğu tüm malını mülkünü asil Türk milletine bağışlamış bir Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜMÜZ var.
Sevmeye bilirsiniz ama, saygı duymak zorundasınız hadsizler.
Esen kalınız. Nazım PEKER
Bir yanıt yazın