ABD DOKUZ ÜLKEYİ KENDİ TUZAĞINA DÜŞÜRDÜ

ABD’nin Büyükelçiler açıklaması adı altında bizzat organize ettiği ve peşine taktığı diğer dokuz ülkenin hatalı tavrı sadece Erdoğan’a karşı gibi anlaşılırsa yanlış olur.

Olay esasında hukuki gibi görünsede bu bahanedir.

Aynı tip AİHM kararlarını Yunanistan, Rusya, Ukrayna gibi ülkelerde uygulamamakta ama aynı karşıt tavrı görmemektedir.

Perinçek- Isviçre davasında Ermeni iddaları konusunda alınan emsal karara karşı örneğin bazı Avrupalı devletler ve ABD sürekli suç işlemektedir. Bu kararı takmamaktadır.

Fakat Batılılılar bu gibi yanlışları yaptığı zaman özellikle bu tip konularda nedense onlar için hukuk ve adil yaklaşım kurumlarda geçerli olmamaktadır.

Bir kere bugün kabul etmek gerekirki Türkiye’de İktidarda kim olursa olsun eğer direniyorsa ABD ve işbirlikçileri için hiç bir şey fark etmez.

ABD’nin başını çektiği ve Avrupalı devletlerinde hep bir alışkanlık gibi, her konuda olduğu gibi, bu konuda da ABD’nin peşinden giden lüzumsuz tavırları, Türkiye’ye karşı bir emperyalist saldırının ve cepheleşmenin adıdır.

Bunu görmek gerekir.

Bu uzun süredir çeşitli düzeylerde devam eden bir Amerikan Türk savaşınında devamıdır.

Bu konuda içerde körü körüne bir Erdoğan takıntısı yaratmak Türkiye’ye hiç bir yarar sağlamamaktadır.

Erdoğan’ın da bir çok dış ve iç konuda hataları var ama Erdoğan Türkiye’nin iç meselesidir.

Ama ABD’nin organize ettiği ve tuzağına düşürdüğü diğer dokuz ülkeyle birlikte ( Büyükelçiler açıklaması) dünyada eşi benzeri görülmemiş organize açıklaması, Dedeağaç’a ve Suriye’nin Kuzeyine ve Doğusuna yığınak yapması, Ege ve Doğu Akdeniz, Kıbrıs’ta Türkiye’yi sıkıştırma çabaları, PKK’yı alt birimi HDP üzerinden işbirlikçilerle birlikte meşrulaştırma çabaları, sözde Kavala olayı vs birlikte okunmalıdır.

Şu anda bu olayda da görülüyorki Türkiye ciddi bir emperyalist ve içerdeki işbirlikçilerinin saldırısı altındadır.

Burada yapılacak olan üç şey elzemdir.

Birincisi, iç milli cephenin ilkeli bir biçimde oluşturulup bu saldırılara karşı içerde sıkı durulmasının pozisyonunun yaratılmasıdır.

İkincisi, içerde bu tür sorunlara aşmak üzere program ve planı olan Milli ve demokratik bir iktidar yaratılması için Milli güçler arasında bir koordinasyon sağlanarak çaba gösterilmesidir.

Üçüncüsü ise, dışarda ABD ve Avrupa arasında farklılıkları öne çıkartan bir strateji izlenip, Türkiye’ye karşı olan karşı cephenin bölünmesi ve bu gibi konularda Batı Avrupalıların ABD’nin suçlarına ortak olmamaları için, toplu olarak Avrupalılar nezdinde ( AP ve Avrupa Konseyi) veya tek tek Avrupalı ülkeler nezdinde çaba gösterilmesi gerekmektedir.

Özellikle Batı Avrupalılara, ABD’nin kendilerini sırf emperyalist çıkarı için Türkiye ile zıtlaşmaya hatta çatışmaya sürüklediği ve bu durumun sadece Türkiye’nin değil Avrupa’nın da zararına olacağı onlara iyice anlatılmalıdır.

Bu son duruma ve ilerdede benzeri olabilecek durumlara ilişkin olarak bu gibi konularda yeni bir Milli strateji belirleyip, var olan bu gibi suni krizleri Avrupalılar ve Türkiye arasında yapılması gereken iyi bir çalışmayla bu durum olumlu anlamda bir fırsata dönüştürmelidir.

Çünkü Avrupalılarında geleceği orta ve uzun vadede ABD’de değil Avrasya’da dır.

Yani Batı Avrupalılar ve Türkiye’nin önümüzdeki dönemde kaderleri bir çok bakımdan ortaktır.

İlişkilerde ve var olan krizi çözmedede bu perspektifle hareket edilmelidir.

Türkiye bu perspektif ve stratejiyi benimsemeye ve uygulamaya mecburdur.

Çünkü söz konusu olan Türkiye’nin ittifaklarının sağlamlaştırılması, ittifaklarla birlikte ABD’ye ve işbirlikçilerine karşı direnmesi, önümüzdeki dönemde dünyadaki geleceği ve yeridir.

Burada Batı Avrupalılarla ilişkilere ve ittifaklarada Atatürk gibi özel bir önem verilmesi Türkiye için yerinde ve akıllı olacaktır.

Her zaman olduğu gibi:
Atatürk’le kalın.
Cumhuriyetle kalın.
Hoşçakalın!

Sefa Yürükel


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir