NECDET BULUZ
Yüzyılın soykırımı olarak kabul edilen Hocalı Katliamında hayatlarını yitirenler Azerbaycan Türkleri tarafından 21.yıldönümünde anıldılar. Ermenilerce işlenen cinayetler, ortaya konulan vahşet, Dağlık Karabağ’ın halen işgal altında tutulması, bize göre “İnsanlığın bir yüz karası” olarak tarihlere geçmiştir. Bugün her tarafta “insan hakları”, “demokrasi” dersleri vermeye çalışan büyük güçlerin, işlenen bu vahşet karşısında Ermenistan’a karşı suskun kalmaları bir yerde Türklere karşı Ermenistan’ı destekleme anlamına geliyor.
Dağlık Karabağ Azeri Toplumu’nun Başkanı Bayram Safarov, bu konuda çok açık ve net biçimde görüşlerini yansıtırken, “Dünyada söz sahibi olan devletler Ermenistan’a karşı çok yumuşak davranıyor. Bu yaklaşım, dünyada çifte standartların halen var olduğunu da göstermektedir” diyor.
“İNSANLIĞIN FACİASI”
Bir Türk düşmanlığı bugünün konusu değildir. Zaten, 1992 yılında 25 Şubat’ı 26’ya bağlayan gecede başlatılan bu insanlık dışı vahşet ve soykırımda Ermenistan, Rusya’nın desteğini de almış ve Türk’lere karşı bir vahşet sergilemiştir. Bu vahşete tanıklık eden yabancı gazeteciler “İnsanlığın faciası” olarak Hocalı’yı gündeme taşımışlardır.
Bayram Safarov, Hocalı katliamını ve Dağlık Karabağ’daki Ermeni işgali ile dış güçlerin tutum ve davranışlarını şu açıklamaları ile dile getiriyor, kendisini dinleyelim:
“ Uluslararası hukuk normları ve kabul edilen belgeler dünya çapındaki sorunların çözümünde hiçbir rolleri yokmuş gibi görülüyor. Ayrıca büyük güçler bu sorunlara kendi çıkarları dahilinde yaklaşıyorlar. Eğer ki çatışmalar dahil mevcut sorunlar büyük güçlerin işine yarıyorsa sorunların çözümüne ilişkin ilgi göstermiyorlar. Fakat bu sorunlar çıkarlarına zarar veriyorsa hemen harekete geçiyorlar. Burada biz bir çifte standart ile karşı karşıyayız. Bunun yanı sıra büyük güçler Ermenistan’ı himaye ederek, sorunların çözümünü de engelliyorlar. Kendilerimi demokrasinin ve insan haklarının savunucuları olarak tanıtan devletler ve uluslar arası kuruluşlar ülkelerinde yerinden edilmiş insanlarımızın durumunu görmüyorlar mı? Hal böyleyse uluslar arası yasalar ve kurallar neden gerekli? Ermenistan kendi isteği ile işgal altındaki toprakları bırakır mı? İşte bu büyük güçlerin çıkarlarının varlığını gösteriyor. Büyük güçler, saldırgan Ermenistan’ı himaye ediyor.”
HEM İŞGAL ET HEM BARIŞ İSTE
Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan, son günlerde yaptığı açıklamalarda “Biz barış istiyoruz” diyor. Ermenistan, eğer gerçek anlamda barış istiyor, bölgeye huzurun gelmesini istiyorsa önce işgal ettiği topraklardan çekilmesi gerekmektedir. Dağlık Karabağ işgal altındayken, Ermenistan Cumhurbaşkanı nasıl barıştan söz edebiliyor? Bu sözler samimi olmadığı gibi, bir oyalama taktiğidir. Kamuoyu yanıltılmak isteniliyor. Bütün bunların boş laflarlardan öteye gitmeyeceğini de biliyoruz.
Dış güçler, Ermenistan üzerinden kendi çıkarlarını ön plana çıkarıyorlar. Özellikle bölgede Rusya ile Amerika ve Batı’nın siyasi çıkarları kesişiyor. Bu nedenle Dağlık Karabağ sorununun devam etmesi, büyük dış güçlerin işine geliyor. Kaldı ki, bugün Rusya istemiş olsa, Ermenistan’ın işgali altında bulunan Dağlık Karabağ toprakları bu işgalden kurtarılabilir. Bütün hesaplar hem Azerbaycan’ı, hem de Türkiye’yi “Biz istemiyorsak, siz hiçbir iş yapamazsınız” üzerine inşa ediliyor. Hatta Amerika’nın ve Batı’nın Türkiye’yi Ermenistan’a yakınlaştırma çalışmaları da bu politikaların bir başka ayağı olarak değerlendirilebilir.
GÜÇ BİRLİĞİ SAĞLANMALIDIR
Burada yapılması gereken, güç birliğinin sağlanmasıdır. Bu güç birliği Azerbaycan-Türkiye ikilisinin çalışmaları ile ayağa kaldırılmalı, tüm Türk dünyasını kapsayacak boyutlara getirilmelidir. Ortada bulunan haksızlıkların yok edilmesi, Türk’lere karşı başlatılan kıyımın sona ermesi, işgal altındaki Türk topraklarının kurtarılması ancak bu güç birliği ile sağlanabilir.
Dünyada, bugün dengeleri ekonomik güçler sağlıyorsa, Türk dünyasının ekonomik güç olarak ortaya koyacakları birlik ve beraberlik bu dengelerde de önemli rol oynayacaktır. Askeri açıdan da Türk dünyası küçümsenmeyecek bir güce sahiptir. Ekonomi ve askeri gücü elinde bulunduranların her konuda söz sahibi olduklarını biliyoruz, görüyoruz. Bölgede Türk gücü bu role neden soyunmasın? Kararlı biçimde ayağa kalkmak, güç birliğinin ağırlığını her tarafta hissettirmek gerekiyor.
Özetleyecek olursak, Türkiye bu konuda artık kararlı ve iş bitirici rolü üstlenmelidir. “Bölgesel güç” iddialarının kağıt üzerinde kalmaması gerekiyor. Çünkü bugün işlenen soykırım Türk’lere yapılmıştır. İşgal edilen Dağlık Karabağ toprakları da bir Türk toprağıdır.
e.mail: necdetes@mynet.com
Bir yanıt yazın