YUNAN ORDUSU GELSE
Herif ne demişti: ‘Keşke Yunan kazansaydı’.
Sonra ne oldu?
Genelkurmay Başkanından tutun da, Millet Meclisi Başkanına, Diyanet İşleri Başkanından Cumhurbaşkanı’na değin bir yığın ‘Herif’ işbu herifi ziyarete gittiler.
Her ne kadar Genelkurmay Başkanı, Millet Meclisi Başkanı, Diyanet İşleri Başkanı, Cumhurbaşkanı falan diyorsam da, bunların tümünün birden birer ‘Herif’ olduğunu da söylüyorum, değil mi?
Çünkü kim ne derse desin, özde Türkiye Büyük Millet Meclisi denilen ‘Meclis’in ne Türkiye ile ilgisi ve ne de ‘Büyük’lüğü kalmıştır.
Bu sözde ‘Meclis’in önce mileltvekili, sonra ‘Bakan’ı ve daha sonra ‘Başbakan’ı olan birinin uyuşturucu taciri olduğu kanıtlanmıştır.
Bu ‘murdar herif’ bugün hâlâ “Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu” üyesidir.
Bu herifin sadece Hollanda’daki serveti yani çalıp çırptığı para en az 18 Milyar Dolar diyorlar.
Oğlu, dünya kokain ticaretinde çok önemli bir yer edinmiş bulunmaktadır.
Onun taa İstanbul Büyükşehir Belediye’sinden itibaren ‘ortak’ı ve ‘şefi’nin, en az onun on katı kadar bir ‘servet’i olduğu söylenmektedir.
Bu sonuncunun bu ‘akılalmaz servet’inin çoğunun ‘rüşvet’, ‘zimmet’ ve ‘ihtikâr’’dan oluştuğunu, siz bilmiyorsanız ABD eski Başkanı Trump dahil dünya alem bilmektedir.
Bu sonuncunun görünüşte ‘kişisel kapris’ ama özde çok daha vahim bir nedenle Suriye Devleti’nin parçalanmasında en başat görevi üstlendiği apaçık ortadadır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ‘itbar’ını son yirmi yılda yerle bir etmiş bulunmaktadır.
Çocuğundan torununa Türkiye halkını Bir Triliyon Dolar kadar borçlandırmıştır.
Sözde ‘Bakan’larından İçişleri’ne bakanının uyuşturucu tacirlerinden tutun da her cinsten katille ‘işbirliği’ içinde olduğu ortaya çıkarılmıştır.
Eski ‘Bakan’larından İçişleri’ne bakanının ise uluslararası dolandırıcı Reza Zarrap’ın ‘önüne yatıp’ dünyalığını kazandığı kanıtlanmıştır.
Bir diğer eski ‘Bakan’ı Reza Zarrap’ın bu kez arkasında dolanıp yine dünyalığını kazanmıştır.
Bu ‘Üç’ bakana diğer bir eski ‘Bakan’, bunlar ‘hırsız’ diyerek kendisini aklamaya çalışmaktadır.
Bütün bu ‘hırsızlık’ların bütününe yakını ‘Kamu Malı’na yönelik olarak yapılmış bulunmaktadır.
‘Hukuk’u geçsek bile ‘Dinen’ bu hırsızlıkların cezası ‘kol kesmek’ değil midir?
Geleneksel karşılığı da ‘boynunu vurmak’ değilse nedir o zaman?
Haydi ‘evrensel hukuk’ diyelim, o zaman en azından ‘ağırlaştırılmış ömür boyu hapis’ cezası öngörülmüş olacaktır.
Yani neresinden bakılırsa bakılsın, bu Zat ya da Zati Sungur’a hâlâ ‘Cumhurbaşkanım’ diyebilen ve yapılacak bir yeni seçimde ‘aday’ olup olmayacağını tartışan bir yığın ‘İnsan’…
Diyecektim, dilim varmıyor.
Tam doksan milyon ‘tutsak’ var diyeyim o zaman.
Yunan Ordusu gelse bu kadar insanı ‘tutsak’ edemezdi doğrusu.
O arada deniyor ki, bugün bile bu ülkenin kurucusunun kurduğu parti, yani anamuhalefet partisi hâlâ iktidar partisinden daha geride imiş.
Yunandan beter bu güruh Türkiye halkından daha çokmuş yani.
Bu koşullarda bir Hasan Tahsin çıkardı, bir ‘Efe’, ‘bir ‘Seymen’, bir ‘Dadaş’, bir ‘Gakkoş‘ çıkardı, değil mi ama?
Bir namuslu köylü çıkardı, ne bileyim ben?
Bugün ise, ‘Bizim cenah’tan, bir siyasetçi, bir akademisyen, bir gazeteci, bir aydın çıksın isterdim.
Çıka çıka bir Sedat Peker çıktı.
Yunan İşgali’nde de bir Hasan Tahsin çıkmıştı.
Sedat Peker günümüzün Hasan Tahsin’idir o zaman.
‘Keşke Yunan Kazansaydı’ demişlerdi, sonra gelip kendileri kazandılar.
Bütün bunlara karşın, kimse ‘halkı düşmanlığa.. diye zırvalamaya kalkmasın sakın.
Kediye kedi, düşmana düşman denir vesselam.
Bir yanıt yazın