Türkiye’de her konuda profesyoneller siyaset bizim işimiz demiştir.
Halkın iyi niyetini kullanıp, Halkı Türkiye’de ki siyaseti etkilememesi için, bilindik siyasi akvaryumun dışında tutmaya özen göstermiştir.
Örneğin, bu profesyoneller, son günlerde ‘sığınmacı veya göçmen’ adı altında ve bir emperyalist plan çerçevesinde ABD ve onun işbirlikçisi, ümmetçi RTE tarafından Türkiye’yi istila ettirmek amacıyla getirilen, ABD’nin Afgan askerleri ve Suriyeli ‘sığınmacılar’ konusundada aynı tutumu göstermişlerdir.
Halbuki tüm bu ‘sığınmacı ve göçmen’ adı altında getirilenlerden doğan tüm külfeti çeken bir durumda olan ise Türk Halkıdır.
Ama ona siyasi profesyonellerce sen konuşma, sandığı bekle ve sokağa çıkma denilmektedir.
Bu bir ülkede, Halka karşı yapılan ve yapılabilecek en haksız, en anti demokratik, kanunsuz, hukuksuz, adaletsiz, hadsiz, mantıksız ve gülünç bir siyasettir.
Halkın kendi kendisini idare etmek için kullanmak istediği ve Anayasa’da ve kanunlardada yer alan bu demokratik hak, yine Türkiye’de son on yıldır ‘sığınmacı ve göçmen’ adı altında gerçekleştirilen istila konusundada, Halkın kendisinin bu konuya ilişkin bir siyaset ve çözüm üretmesini engellemek için, son günlerde, bu konuda, siyasi profesyonellerin attığı yeni adımlardanda yine görülüyorki, bunlar Halkın bu konuda Anayasal gösteri hakkı olan sokağa inmesini engellemek ve Halka demokratik hakkını kullandırtmamak için yine büyük bir gayret içine düşmüşlerdir.
Bir kere, bir ülkede siyaset yaparken Halkı uyarmak ve şiddete karışmayın demek başka, ama Halka Vatanınıza sahip çıkmak için sokaklara çıkıp protesto etmeyin demek başka birşeydir.
Bu yaklaşım Türkiye’de demokrasiden nasibini almamış, siyaseti meslek olarak gören çevrelerde, klasik ve profesyonel meslek hastalığı haline gelmiş olan bir siyasi yaklaşımdır.
Bu yaklaşım Osmanlı’dan kalma ve Halka benim dediğimi yapacaksın kafasıdır.
Halbuki Vatan bir avuç profesyonelin değil Halkın Vatanıdır.
Bu söylemler Halkı gütme ve küçük görme söylemidir.
Bu aynı zamanda Halkı sandığa ve profesyonellerin söylem ve çıkarlarına kilitleme taktiğidir.
Halbuki demokrasi sadece sandık değildir.
Sandık sadece ve sadece demokrasilerdeki elementlerden birisidir.
Onun için, Anayasal olarak halkın toplu gösteri yapma ve ifade etme hakkını görmemezlikten gelerek, Halka sokağa çıkmayın söylemi demokratik bir söylem değildir.
Haksızdır.
Zararlıdır.
Halk bu yüzden, bu tip siyasi söylemlerle ve tavırlarla siyasi arenadan kendisini profesyonellerce pasivize ve tasviye etmeye hayır demeyi bilmelidir.
Halk bu yüzden siyasette, özellikle kendi Vatanının bekası konusunda Anayasal ve kanunlarında koruduğu bir hak olan ve demokrasilerdeki demokratik değerlerden ve eylem yerlerinden birisi olan sokak eşliğinde, her zaman demokratik ve kitlesel tavrını koymalı ve sokağı dışlayan bir siyasetin emrine girmemelidir.
HALK bundan sonra her konuda sokakta aktif olmalı, safını ve Türkiye’de ki siyaseti ve siyasi gündemi belirlemeli ve siyasetten profesyonellerce tasviye olmamalıdır.
Profesyonellerin eline düşüp onların getiri kapısı olmamalıdır.
Sokak Vatandır.
Halk bu Vatanın sahibidir.
Halk bu nedenle Türkiye’nin geleceği için,
kendi sokağına, mahallesine, köyüne, kasabasına, şehrine ve bir birine inadına sahip çıkmalıdır.
Halkın sokağa çıkıp kendini toplu olarak ifade etmesi, vatandaşa verilen en temel demokratik bir Anayasal gösteri hakkıdır.
Halk bu hakkını her konuda sonuna kadar kullanmalı ve amacına ulaşana kadarda sokak demokrasisindende iyi yararlanmalıdır.
Profesyonellerin sıf kendi çıkarları için, demokrasiyi sandık ve parti binaları olarak gören anlayışını kesinlikle red etmelidir.
Ve Halk bundan sonra aktif olarak ve vazgeçilmez olan demokratik bir hak temelinde, kendisinin ve ülkesinin siyasi geleceği için, sokaklarda da kendi gündemini yaratarak, Anayasa’da da yer alan sokak demokrasisi hakkını kullanmalıdır.
Ve Halk sokaklarda mutlaka siyasi olarak dim dik bulunmalı ve olmalıdır
Türkiye’de ki sokakları demokratik siyasetin önemli bir parçası yapmalıdır.
Korkmamalıdır.
Parti şirketlerinin müşterisi olmamalıdır.
Siyasi şeyh ve tarikatların müridi olmamalıdır.
Kendi olmalıdır.
Yani Milli Kimlik olarak Halk lafın tam deyimiyle Türk olmalıdır.
Türk olmanın gereğini yapmalıdır.
Türk Vatanına sahip çıkmalıdır.
Çünkü Halk, ölü ve hareketsiz bir taş değil, yaşayan, yaratan ve karar veme kabiliyeti olan, yaşayan, üreten, üreyen ve dinamik bir organizmadır.
Kısacası, Halk kendi ve ülke kaderi hakkında bir ülkede karar verici olmalıdır ve profesyonellere, sokakta dahil olmak üzere mekanın gerçek sahibinin kim olduğunu, her daim sokaktaki demokratik ve Anayasal hakkını kullanarak inadına göstermelidir.
Burası Türkiye.
Bu Vatan bizim.
Ve biz bu Vatanın yegane sahibi olan Türk Halkıyız demelidir.
…
Son olarak her zaman olduğu gibi yine:
Atatürk’le kalın.
Cumhuriyetle kalın.
Hoşçakalın.
Sefa Yürükel
Bir yanıt yazın