27 Mayıs 1960 Devrimi’nin 61. yıldönümünde unuttuklarımız
27 Mayıs 1960 Devrimi’nin 61. yıldönümünde…!!!!
Namık Kemal “Müsademe-i efkardan bârika-i hakikat doğar ( Gerçek, fikirlerin çatışmasından doğar) dediyse bir bildiği vardır elbet.
* 1981 yılına kadar 27 Mayıs 17 yıl süreyle “Hürriyet ve Anayasa Bayramı” olarak kutlanır.
* 27 Mayıs 1960 günü 1963 yılında “Hürriyet ve Anayasa Bayramı” olarak kabul edilir.
* 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında bu bayram kaldırılır.
* 27 Mayıs Devrimi gençlik eylemleri ve halk direnişi, Türk Ulusunun özgürlük, bağımsızlık ve daha fazla demokrasi özlemleri soncu ABD işbirlikçisi, gerici baskı rejimini yıkan bir devrimdir..
* Devrimin Türk Milletine en büyük armağanı, tarihin en özgürlükçü “1961 Anayasası”dır. Anayasanın başlangıç bölümünde Devrim şöyle tanımlanır: “Anayasa ve hukuk dışı tutum ve davranışlarıyla meşruluğunu kaybetmiş bir iktidara karşı Türk milletinin direnme hakkını kullanması eylemi…”dir.
* Hukuk tanımayan iktidarlara karşı “direnme hakkı”, 1776 Amerikan “Bağımsızlık Bildirgesi” ve 1789 Fransız “İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi”nden bu yana çağdaş demokratik hukuka girmiş en temel insan haklarındandır.
* 10 Aralık 1948 tarihinde kabul edilen ve Birleşmiş Milletler’e üye bütün ülkeler için bağlayıcı hukuksal norm “Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi” ise, “direnme hakkı”nı bireyler ve milletlerin vazgeçilmez insan hakları arasında sayılır.
1960’a uzanan süreçte zamanın iktidarı devlet gücünü kullanarak,
basını susturmaya,
muhalefet partilerini yasaklamaya
ve Tahkikat Komisyonları ile mahkemeleri ve TBMM’ni fiilen devre dışı bırakmaya kalkışır.
Bütün bunlar, çok partili siyasi yaşamın ve parlamenter sistemin filen ortadan kaldırması demektir.
27 Mayıs Devrimi,
çok partili parlamenter sistemi,
kuvvetler ayrılığı anayasal güvenceye bağlayarak,
yönetimin tüm işlemlerini yargı denetimine alarak,
hukuk dışı özlemleri olan siyasal iktidarlara karşı halkın haklarını koruyarak hukuki kalkan oluşturur.
Sonraki iktidarlar, darbeler bu kalkanları yok etmeyi birincil iş sayarak sırayla yok ettiler ve demokratik siyasal yaşamın ışığını karartan süreçlerin işlemesin yol açarlar..
1961 Anayasasıın kazndırdıkları:
– Anayasa Mahkemesi kurulur,
-Yargı bağımsızlığı,
-Basın ve düşünce özgürlüğü,
-Üniversitelerin ve devlet radyo televizyon yayınlarının özerkliği,
-Bütün çalışanlar için grev ve toplu sözleşme hakkı,
-Sağlık ve eğitim sisteminin sosyalleştirilmesi,
-27 Mayıs Devriminin Anayasal düzeyde hukuki güvenceye bağladığı hak ve özgürlükler arasında yer alır.
– TBMM’sinde Senato ve Meclis olarak iki yasama organı yer alır.
Ya sonra !!! 1946’dan 1960 varan ve işeyen 10’ar yıllık süreçler
Türkiye her seferrinde emperyalizmin sıcak para fakına(tuzak) düşürülür.
Birinci Kemal(Kurdaş) devri:Kurdaş, Türkiye’nin IMF ile olan ilişkilerini başlatan ve sürdüren, bir dönem Türkiye’den kaçar gibi gidip IMF’de çalışıp ve sonra Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel‘in isteğiyle geri dönüp, Maliye Bakanlığı da yapan bir ad. IMF’de 4.5 yıl çalışan Kemal Kurdaş, tıpkı Kemal Derviş gibi rayından çıkan ekonomiyi rayına sokması için dönemin cumhurbaşkanı tarafından çağrılır.Kemal Kurdaş o günleri de şöyle anlatır:
“1961’de Cemal Gürsel, boğuk bir sesle, ‘Kurdaş Bey, bu memleket sizden hizmet bekliyor. Kaçmayın’ dedi. Böylece içimde hiçbir zaman susmayan Şevki Kadri ruhu yine harekete geçti. Memleketim benden hizmet bekliyordu, hizmetten kaçamazdım ve nitekim, ‘kaçmam paşam’ gelirim’ dedim. ‘Siz tayinimi yapın.’”27 Mayıs ihtilalinden sonra IMF’den ayrılan Kemal Kurdaş, Türkiye’ye Maliye Bakanı olarak dönmüş.IMF’nin doğumuna da tanıklık etmiş olan Kurdaş şunları söyler kitabında:“…1948 yılında ABD’nin Massachusetts eyaletinde Bretton Woods diye küçük bir kasabada, az gelişmiş ülkelerin kalkınması, bizim de görevimizdir. Bu nedenle biz onlara kalkınmalarını sağlayacak fonlar temin edeceğiz dendi ve IMF ve Dünya Bankası kuruldu. Uluslararası Para Fonu (IMF) görevi de ortaya çıkacak sıkıntılarda üye ülkelere yardım etmek ve yol göstermekti… Türkiye 1951’de üye oldu.”der.
Kemal Kurdaş, dil bildiği ve modern iktisat bildiği için IMF ile ilişkilerde uygun kişi seçildiğinden söz ediyor ve “1940’larda biz dış piyasalardan değil, IMF, Dünya Bankası veya devletlerden borç alıyorduk. Eğer piyasalardan alsaydık, Osmanlı’ya dönerdik. Hele hele Menderes varken…” der.(1)
İkinci Kemal(Derviş) devri :
2000’lerin başında Türkiye yine emperyalizmin sıcak para fakına ikinci kez düşürülür.
Kurtarıcı olarak İkinci Kemal(Derviş) gönderilir. Kurtarıcının eylem ve söylemlerini yurttaş olanlar bilir.
Üçüncü ……. devri :
2022’ye giderken Türkiye yine emperyalizmin sıcak para fakına ,üçüncü kez düşürülür. Bu kez Devlet ve vatandaş varlıklarının çoğu ütülmüş olarak .
Kurtarıcı olarak Godo’yu bekler gibi yine bekleyiş başladı…Hafıza-i beşer nisyan ile malül olsa da meslek örgütleri, sendikalar, muhalefet partileri(!?)nin devletin, vatandaşların zayıf yanını onarmak zorunluluğu olmalıdır. Bunu ödev bilmelidir.Bazı ikbal beklentileri ile iki kampa ayrılan Meclisteki partilerin AB(D)’ye kendilerini beğendirme yarışına son vermesi ve kamplaşmaya son vererek tek bir yumruk olduğunu görmek milletin beklentisidir.Milleti bütünleştirmek için Mustafa Kemal Atatürk’ün 10.yıl nutkunda söylediği gibi ”mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek inkişaf ettirmeyi millî ülkü” olarak bellemelidir.
Hangi limana gideceğini bilmeyen bir yelkenli gemiye hiçbir rüzgarın yararı olmaz….
Hangi limana gideceğini bilmeyen bir yelkenli için hiç bir rüzgarın yararı olmaz
(1)http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/kadak/2010/03/19/kemal_kurdasin_kaleminden_imf_ile_ilk_gunler_ve_daha_neler_neler
Bir yanıt yazın