TÜRKİYE-NATO-ABD-RUSYA

NATO’nun Mayıs-Ağusos 2021 tarihlerinde Rusya’ya karşı 31 bin askerle gerçekleştireceği tatbikata katılacak 25 ülke arasında Türkiye de bulunuyor. NATO üyesi 30 ülkeden 5’i tatbikata katılmamaktadır.

Mevcut haliyle NATO, bir düşman kardeşler ittifakıdır. Türkiye’nin, Rusya’ya karşı yapılacak tatbikata katılacak müttefikleriyle ilişkilerine bir göz atarsak durum açıklık kazanacaktır:

ABD:

  1. 1962 Küba krizinde, nükleer savaş tehlikesine karşı Türkiye tereddüt etmeden müttefiki ABD’nin yaınında yer aldığını açıklamaştır. ABD ise, Türkiye’ye haber vermeden Sovyet Rusya ile gizlice anlaşarak Türkiye’deki füzelerini çekmiştir.
  2. Türkiye, 1964’te soydaşlarına karşı sistematik katliamlar yapan EOKA’yı durdurmak için Kıbrısa müdahale etmek istemiştir. ABD Başkanı Johnson yazdığı bir mektupta: “Bizim silahlarımızı iznimiz olmayan bir askeri harekatta kullanamazsnız!” diyerek Türkiye’yi engellemiştir.
  3. 1974 Kıbrıs harekatından sonra NATO müttefiki Türkiye’ye silah ambargosu uygulamıştır.
  4. Ege Denizi’nde 1992’de gerçekleştirilen NATO Kararlılık Gösterisi-92 tatbikatında Saratoga uçak gemisinden attığı 2 füze ile Muavenet zırhlımızı alenen vurmuştur.
  5. Eşref Bitlis paşa, 7 Şubat 1993 tarihinde İncirlik Üssü’nden kalkan ABD uçaklarının, PKK’ya yardım dağıttığını açıklamıştır. Bu açıklamadan 10 gün sonra Eşref Bitlis’n de içinde bulunduğu uçak her nasılsa düşmüş, Eşref Bitlis ve çeşitli rütbelerde 5 asker şehit olmuşlardır. Düşme sebebi “buzlanma“ olarak açıklanmıştır.
  6. ABD ordusu 2002 yılında, ” Bin Yılın Meydan Okuması” adı altında alenen Türkiye’yi işgal tatbikatı yapmıştır.
  7.  1 Mart 2003 Tezkeresinin reddedilmesinden sonra, ABD, Türk Ordusunu “hizaya sokmak” ve yeniden denetimine almak için, 4 Temmuz’da Türk askerinin başına  çuval geçirmiştir.
  8. Condoleezza Rice, 7 Ağustos 2003 tarihli Washington Post gazetesinde yayınlanan yazısında BOP’ni açıklamıştır. Projede, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 22 ülkenin sınırlarının değiştirilmesi öngörülmektedir. Başbakan Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin de sınırlarının değiştirilmesini öngören BOP’nin “Eşbaşkanı“ olduğunu açıklamıştır.
  9. Irak’ta özerk Kürdistan bölgesini kurmuş, Kuzey Suriye’de de PKK ile işbirliği yaparak özerk Kürdistan için bölgenin boşaltılmasını sağlamıştır. Birleştireceği Kürt bölgelerini Akdeniz’e uzatması şimdilik engellenmiş ise de, projenin gerçekleşmesi için uygun zamanı beklemektedir.
  10. ABD, Türkiye’yi ortak olduğu F-35 projesinden çıkarmış, uçaklarını da vermemiştir.
  11.  Başkan’ın, 24 Nisan’da sözde Ermeni soykırımını tanıması beklenmektedir.

YUNANİSTAN

  1. Türkiye karşısında her yere düştüğünde yerden bir avuç toprakla kalkma başarısını gösteren Yunanistan, 1821’den beri Türkiye’den aldığı topraklarla 6 kat büyümüştür.
  2. 1919’da Türkiye’yi işgale kalkışmıştır.
  3. Yunanistan’daki Türk azınlığa zulüm uygulamaktadır.
  4. 2002’den beri Ege’deki 20 adamızı tek kurşun atmadan işgal etmiştir.
  5. Erdoğan iktidarını Yunanistan için Tanrı’nın bir lütufu olarak görmektedir.
  6. Lozan’a göre silahsızlandırılması kaydıyla kedisine bırakılan adaları silahlandırmıştır.
  7. Doğu Akdeniz’de ABD, Fransa, İsrail, Kıbrıs Rum Kesimi ve Suudi Arabistan’la birlikte Türkiye’ye karşı askeri tatbikatlar yapmıştır.
  8. Türkiye’yi ziyaret eden Yunan Dışişleri Bakanı, basın toplantısında nezaket sınırlarını aşmış ve Türkiye’ye ağır eleştirlerde bulunmuştur. Savaş halindeki ülkelerin yetkililerinin bile kamuoyu önünde bu tür açıklamalarda bulunmadıkları nazara alınırsa, Yunan bakanın bu densizliğinin AB-D kaynaklı olduğu anlaşılabilir.

AB ÜLKELERİ

Aynı zamanda NATO ülkesi de olan ve Türkiye’yi “Gümrük Birliği Anlaşması” ile AB kapısına bağlayan AB ülkeleri, kendi yükümlülüklerini yerine getirmezlerken, Türkiye’nin üyeliğini yokuşa sürmektedirler. AB, Türkiye’yi “Alacakmış gibi” yaparak oyalamakta, Türkiye de AB’ye giremeyeceğini bildiği halde sanki “girecekmiş gibi” davranmaktadır. Bu,“mış” gibi davranışların faturasını elbette Türkiye ödemektedir.

NATO üyeleri ABD, Fransa ve Yunanistan Ege ve Akdeniz’de Türkiye’ye karşı askeri tatbikatlar yapmaktadırlar.

NATO müttefiklerimizden çoğunun Türkiye’ye karşı düşmanlıkları kanıtlanmıştır. Türkiye’nin soydaşlarını korumak amacıyla Kıbrıs’a müdahalesi gündeme geldiğinde NATO’nun patronu ABD Türkiye’ye: “ Sovyetler Birliği sana saldırırsa, NATO karışmaz!” diyebilmiştir.  NATO antlaşmasının 5. maddesi, bir üye ülkenin saldırıya uğramasının, tüm üyelere saldırı olarak kabul edileceği hükmünü amirdir. Yani bir NATO ülkesi saldırıya uğrarsa Türkiye de kendisine saldırılmış gibi saldırılan ülkenin yanında yer alacaktır. Ama Türkiye saldırıya uğrarsa NATO Türkiye’yi “Allah yardımcın olsun arkadaş!” diyerek 5. maddeyi işletmeyecek.

Böyle ittifak olur mu?

Yani, NATO’da sözde tüm üyeler eşit ama bazı üyeler daha eşit!

Türkiye’nin NATO’dan çıkması ayrı bir konu.  Üyelik sürdükçe  elbette ittifakın gereklerini yerine getirecektir. Ancak kraldan ziyade kralcı olmanın da anlamı yoktur. Türkiye Montrö’yü tartışmaya açıp ABD’ye göz kırparak, Ukrayna’ya SİHA ve silah satıp, Kırım’ın işgaline karşı çıkarak  Rusya’yı karşısına almıştır. Rusya ise “Montrö’nün alternatifi yok!” diyerek noktayı koymakla birlikte, Rus turistlerin gelişini fiilen engelleyerek Türkiye’ye bedel ödeteceğini de göstermiştir.

Rusya Türkiye’nin dostu değildir, düşmanı da değil. Rusya Türkiye’nin komşusudur. Coğrafya değiştirilemeyeceğine göre, komşuluk da ilelebet sürecektir. Rusya ile anlaşamadığımız konular vardır, işbirliği yaptığımız konular da. Ticaretimiz gelişmektedir. Antalya, Rus turistlerin tatil üssü haline gelmiştir. Yani Rusya ile iyi ilişkiler iki tarafın da yararınadır. Türkiye’nin NATO ittifakında olması Rusya ile iyi ilişkiler kurmasına engel değildir. Ama Türkiye’nin de NATO’nun Rusya’ya yönelik eylemlerini kendi çıkarları açısından değerlendirmesi ve ona göre tavır alması gerekir.

Başta da belirttiğim gibi, tatbikata 5 NATO ülkesi katılmamaktadır. (Bunlardan İzlanda’nın ordusu yoktur.) Demek ki, tatbikata katılmamak da mümkünmüş.

Ukrayna krizi, emperyalistler arasındaki tepişmenin odak noktalarından biridir. Türkiye kimsenin gönüllü maşası olmamalıdır. Tatbikata katılmış da olsa Türkiye’nin yapacağı en akıllıca hareket, Montrö’yü tavizsiz uygulamaktır.

Bu tür krizler, devlet adamlarına ülkelerini beladan koruyabilme yeteneklerini gösterme olanağı ve fırsatını sunar.

Mevcut yönetim, ülkenin tapusuna sahip çıkılmasını öneren amirallerine vatan haini muamelesi çekmekle krizi nasıl yönetebileceğinin de ip uçlarını vermiştir.

Tanrı Türkiye’yi “dostlarından” korusun!

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir