Tarım sektöründe alınan tüm tedbirlere rağmen beklenen üretim sağlanamıyor. Çiftçilik yapanlar “Kazanamıyoruz” diyerek işini bırakıyor. Tarımsal alanlar da yok oluyor. Çiftçiler “Borç batağındayız ve bize verilen teşvikler artık hiçbir işe yaramıyor” diyor. Sıkıntılarının da her geçen gün katlanarak arttığının altını çiziyorlar.
Daha önce konu hakkında yazmış, özellikle et ve süt konusunda kendiişlerlerimizin giderek arttığına değinmiştik. İthalata yönelmenin de hayvancılıkla ilgilenen çiftçilerimizi mağdur ettiğinin altını çizmiştik. Nitekim yıllardır sürdürülen yanlış politikalar nedeni ile hayvancılığımız, süt üretimiz azaldı, ürünler pahalandı.
Şu bir gerçek:
Dünyayı kasıp kavuran pandemi tarım sektörünün önemini bir kez daha ortaya koydu. Dünya tarımsal alanlara önem vermeye çiftçileri de desteklemeye başladı. Birçok ülke tarımsal ürünleri stokluyor ve artık satmıyor.
Süt ve süt ürünleri her geçen gün daha da pahalanıyor.
Türkiye, bir tarım ülkesi olmasına rağmen tarım alanında sıkıntılar yaşayan ülkelerden biri haline geldi. Birçok ürünü artık ithal ediyoruz. Bunun önüne geçmek için de gereken tedbirleri alamıyoruz.
Üretim azaldıkça kalite düşüyor. Elde edilen ürün yetmiyor, hali ile pahalanıyor. Bu da enflasyona yansıyor. Çiftçilerimizi kurtarma yönünde olumlu adımları atmazsak bugünleri bile arar duruma gelebiliriz.
Tarım Kredi Kooperatifleri tarafından çiftçilere kullandırılan ve vadesinde ödenmediği için takibe düşen kredi borçlarının yüzde 12 ile yüzde 18 faiz uygulanarak yapılandırılmasını öngören teklif Meclis’ten geçti. Bu düzenleme sadece 21 bin çiftçiyi kapsıyor.
Konu Meclis’e de taşında. Bazı milletvekilleri ve tarım uzmanları alınan kararların yetersizliğinden yakınıyor.
CHP Antalya Milletvekili Aydın Özer, “Bugün 2 milyon çiftçimiz borç batağında. Toplam borç 150 milyar lirayı bulmuş. Yani çiftçimiz 150 milyarlık borcuna bir çözüm beklerken, hükümet vadesi geçmiş 900 milyonluk alacağının peşinde, ne koparırsam kâr kafasında” açıklaması ile bugün çiftçilerin içinde bulunduğu sıkıntıları dile getirdi.
2002 yılından bu yana kayıtlı 700 binin üzerinde çiftçinin üretimden ayrılmasına, 3 milyon hektarın üzerinde tarım alanının azalmasına neden olan yanlış uygulamalara ısrarla devam edildiğini vurgulayan Özer, “Bu inadın bir sebebi olmalı. Yoksa niye gün be gün üretimden kopulmasına izin verilsin ve çiftçinin derdine bu denli kayıtsız kalınsın” ifadelerini kullandı.
Düzenlemeyle çiftçilerin Ekim 2021 sonuna kadar, ister borcunun tamamını kapatacak isterse en az yüzde 30’unu ödeyerek taksitlendireceğini, yapılandırılacak kredilere yüzde 12-18 basit usulde faiz uygulanacağını belirten Özer, “Böyle bir yapılandırma olur mu? Bunun adı tefeciliktir. Takipteki kredi faizlerinin silinmesi ve anaparanın 5 yıldan az olmayacak şekilde yapılandırılması gerekir” dedi.
Özetleyelim:
Zaman zaman bizi yönetenler çiftçi borçlarını yapılandırmaya gidiyor. Bunun bir çözüm olduğunu görmedik. Çiftçilere doğrudan ve karşılıksız destek verilmelidir. Bu nedenle sorunların ne olduğu biliniyor. Çözüm yönünde adımlar atılırsa çiftçilerimizi kurtarabiliriz.
Sorun bu kadarla da sınırlı değil:
Çiftçilikle uğraşanlar çoğaldıkça, işsizlik sorunu da aşağılara çekilebilir. Çünkü tarım sektörü işsizliği azaltan sektörlerin başında geliyor. Tarımı bırakmak zorunda kalanlar işsizliğin de patlamasında rol oynuyor.
Üretim çok önemlidir. Üretim olmayan yerde huzur olmaz. Sıkıntı büyür. Pahalılık olur. Bunun faturasının da enflasyonla öderiz. Gıda ürünlerindeki fiyat artışları bugün yaşanan enflasyonda etkili olmuyor mu?
Çiftçilerimizin sesine kulak verelim, destekleyelim. Üretimi artırabilmek için de ne gerekiyorsa o adımları atmaktan kaçınmayalım.
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz
Bir yanıt yazın