Türkiye ile ilgili günlük haberleri okuyan her okuyucu hemen şu soruyor: Ne olacak bu memleketin hali? Aslında Türkiye’de iki gündem var. Bunlardan birincisi tamamen siyasi iktidarın kontrol ve denetimi altında bulunan ‘’Yandaş medya-gazete ve televizyonlar’’ diğeri de halkın sesini duyuramadığı, düşüncelerini bile söyleyemediği, eleştiremediği bir gerçek gündem var. Eleştiren, itiraz eden hemen takibata uğruyor, olmayan suçundan dolayı hemen bir suç yaratılıyor. Durum böyle olunca da gerçek aydınlar, vatanseverler susmak zorunda kalıyorlar. Bütün bu nedenlerle Türkiye’nin gerçek gündeminden halkın haberi olmuyor. Yetkililerin bitmez tükenmez sözlerini dinlemek zorunda kalıyor (beyinleri yıkanıyor)Ya yazmaz köşende oturursun, ya yazar hemen bir yasa maddesi uydurulur ve takibe uğrar, tutuklanırsınız. Bütün bu nedenlerle Türkiye’nin gerçek gündemi halka anlatılamıyor, gerçekler söylenemiyor. Yazan çizende inanın kelle koltukta düşüncelerini söylüyor. Maalesef bizlere ayrılan köşelerde sizlere hal ve gidişatımızı anlatamıyoruz, anlatmıyoruz da.
Bir anlatıya göre Doğu illerimizin birinde yaşayan, okuma yazması olmayan, diplomasız, kendi hayal dünyasında yaşayan, abartılı, abartıda sınır tanımayan Teyo pehlivan varmış. Nerede üç beş kişi görse hemen aralarına girer başlarmış palavraya. Atatürk’le ava gittiğini, İsmet İnönü ile karşılıklı satranç oynadığını, Demirel’e akıl verdiğini, nasihat ettiğini anlatır. Bütün dünya liderlerini tanırım diyerek hindi gibi kabarırmış. Sophia Loren başta olmak üzere bütün Hollwood’da ki sanatçılarla tanışır ve konuşurmuş.
Teyo Pehlivan sokaktaki kahve bakmış kalabalık, hemen dalmış içeri, herkes Teyö Pehlivanın bulunduğu yöne sandalyelerini çevirmiş başlamış Teyö Pehlivan’ı dinlemeye. Yıl 1980 askeri darbeden birkaç gün önce. Ferrari arabası ile dolaşırken yolu Ankara’da Kızılay’a düşmüş. Öğrenciler miting yapıyor. Solcu öğrencilerin arasına düşmüş, hemen arabayı geri vitese takmış, bakmış sağcı öğrenciler geliyor, bakmış olacağı yok arabayı geri vitese takarak canını kurtarmış. Daha bunun gibi ne palavralar, ne yalanlar…
Maalesef Türkiye’de orta sınıf diye bir şey kalmadı. Başkanlık sistemi altında Cumhuriyet’in tüm kurumları ortadan kaldırıldı, yerine her hangi bir kurum konamadı. Adil paylaşım sadece siyasi ve ekonomik kitaplarda kaldı. Halk işsiz ve iyice fakirleşti. Hayatından tek memnun olan saray şürakası ve sarayı destekleyip çıkar sağlayanlar. Ekonomi, eğitim, sağlık, adalet hepsi çöktü. Yolsuzluk ve keyfiyet aldı başını gidiyor. Maalesef Türkiye’de ki tablo bu. Ne zaman düzelir derseniz? Ya başkanlık sistemi bilgi ve liyakatlı personelle donatılmış kadrolar olur, ya da sistem iptal edilerek eski sisteme dönülür. Bu iktidar var olduğu müddetçe eski sisteme dönmek hayal dahi edilemez durumda.
Özetle Türkiye radikal İslam’ın pençesi altında inim inim inliyor. Ya siyasi iktidardan yana olacaksın yada yaşama şansın yok.
Bir yanıt yazın