Geçen yazımızda ‘mutlakiyet’, ‘merkezî yönetim’, ‘idare’, ‘vilayet’, ‘valilik’, ‘yerel yönetim’, ‘özerklik’ gibi terim, deyim veya kavramların gelişigüzel kullanıldıklarını ileri sürmüştük.
Buraya ‘Devlet’, ‘rejim’, ‘sistem’ kavramlarını da eklemek gerekiyor.
Nitekim ‘Şahsım Devleti’ gibi bir alaturka terim de kullanılmaktadır.
Bu sonuncusuna daha ‘bilimsel’ olarak ‘neopatrimonial sultanizm’ denilmektedir.
Patrimonial sözcüğü, atadan kalma ve varsa sonradan üzerine eklenen mal-mülk, malvarlığı ya da kısaca mamelek anlamına gelen, ‘patrimoine’ sözcüğünden türetilmiştir.
Ancak Batı ülkelerinde bu, daha çok bir toplumun ‘ortak malı’ anlamında kullanılmakta, giderek ‘insanlığın ortak malı’ sayılan, örneğin UNESCO’nun gözetim ve korumasına alınan tarihsel anıt vb için de kullanılmaktadır.
Doğu ya da Afrika gibi Güney ülkelerinde ise, tam da Osmanlıcadaki ‘Mülk’ sözcüğüne denk bir anlam taşımaktadır.
Örneğin ‘Adalet Mülkün temelidir’ denildiğinde, ‘Adalet bir toplumun ortak değeridir’ denilmek istenmektedir.
Ki buna tüm ülke toprakları, dağı, taşı, akarsuyu ve denizleri ile üzerinde yaşayan insan dahil her türlü canlı varlıkları da dahildir.
Ve bu ortak değer de, ancak ve sadece ‘Devlet’ tarafından korunup kollanabileceği için ‘Devletin de temeli’ olmaktadır.
Yeri geldiğinde ülke için, ama aslında Devlet için ‘can feda’ edilmektedir.
Hemen burada, ‘Şahsım Devleti’ için de mi diye sorulabilir.
Bu sorunun yanıtını yazı dizimiz ilerledikçe okuyucunun kendisinin vermesini bekleyelim derim.
Şimdi şu ‘neo-patrimonial Devlet’ kavramına döndüğümüzde, onun özellikle Sovyet sonrası sosyalist devletler ile kolonyalizm sonrası Afrika ülkelerindeki ‘Yeni Devlet’ler için kullanıldığını söyleyelim.
Demek ki, süre olarak son birkaç onyıllık bir geçmişi vardır.
Buna kimi yazarlar Max Weber’in ‘sultanizm’ini de ekleyerek ‘neo-patrimonial sultanizm’ demektedirler.
Bu kavramla, özde Devlet ‘aracılığıyla’ geliştirilen ve kimi ülkelerde olgunluk aşamasına gelmiş “çok çeşitli kişisel egemenlik biçimleri” anlatılmak istenmektedir. (*)
Ne var ki, kısa bir süre İtalya’daki Berlüskonizm’den Türkmenistan’daki Türkmenbaşıcılık’a, ABD’de sınanan Trumpizm’den şurada buradaki Reisizm’e değin kimi ayrılıklar da gösterebilmektedir.
Buna karşın, bu yeni kavram, ‘Devlet Biçim’lerinin çözümlemesine oldukça yardımcı olabilecek gibi görünmektedir.
Bu yeni ‘Devlet’i anlamadan, kuramsal olarak ‘merkeziyetçilik’ ya da ‘yadözerklik’ (désantralisation) vb gibi kavramları ele almanın pek yararı olmayabilecektir.
(Sürecek)
(*) Farid GULIYEV , « différentes formes de domination personnelle ont survécu jusqu’à ce jour, tandis que de nouvelles ont vu le jour et sont arrivées à maturation depuis la fin de la guerre froide » in « Personal Rule, Neopatrimonialism, and Regime Typologies: Integrating Dahlian and Weberian Approaches to Regime Studies », in Democratization, vol. 18, n°3, p. 576.’den aktaran Daniel C. Bach, « Régimes politiques, pratiques systémiques et dynamiques de l’émergence dans les États africains et post-soviétiques », Revue internationale de politique comparée, 2013/3 Vol. 20, pages 153 à 169
Bir yanıt yazın