12 Bölümü ,“Coğrafi konum üstünlüğü göz ardı edilmemek kaydıyla savaşlardan nemalanan küresel güçlerin emellerine ulaşmasını sağlayan en etken güç tartışmasız Ekonomik, Teknolojik ve Endüstriyel üstünlüktür!.” şeklinde sonlandırmıştım.
Toplulukların (AB-BDT) coğrafi konumunu ve teknolojik gücünü değerlendirdikten sonra şimdi de özellikle 1999 dan bu yana Putin yönetiminde Rusya Federasyonu’nun hayata geçirdiklerine bir bakalım.
Topluluğun (BDT), hassasiyet gösterdiği konu, batı cenahına kaptırılan sekiz(8) ülkeden sonra Ermenistan, Gürcistan ve Ukrayna gibi stratejik konumda olan ülkeleri de kaptırmamaktı.
Zamanında küresel batının yaptığı gibi liderlerinin de Rusya sempatizanı olması, ilerisi için üstünlük kurma, ‘Karşı Kutup’ olma yarışında ‘ben de varım’ anlamına gelecekti..
Olumlu gelişmelerin halli, topluluğun(BDT) önünü açmakla kalmayıp uzun ömürlü, verimli ve başarılı çalışmaları hayata geçirmesine de olanak sağlayacaktı.
***
Şimdi buraya bir nokta koyup konuyla( düşmanların tanımı) direkt ilişkisi olmayan bazı gelişmeler ve değişimler üzerinden olaya yaklaşalım.
Bilinmelidir ki günümüzde Siyaset Sahnesi, az gelişmiş ülkeleri bir anda ters köşeye yatıracak uygulamalara oldukça açık bir mecradır.
Hatta zamanında Demirel’in bu konuda da sarf ettiği çok anlamlı veciz sözlerinden birisi kulaklara hiçte yabancı değildir.
”Dün Dündür Bugün Bugündür”
Bu yakıştırma, siyasetin ne kadar kaygan bir zeminde yapıldığına işarettir. Bırakınız bir günü, bir saat evvel verilen sözlerin bile hükümsüz kaldığı dikkatlerden kaçmamalıdır!
Yoksa üstün ve kıvrak zekalı kurt politikacı Süleyman Demirel, altı defa gidip yedi defa iktidara gelebilir miydi?
Hep diyorum ya ‘biz ve bizim gibi ülkelerin (Türkiye, Yunanistan, Ukrayna, Ermenistan vb.) üst düzey siyasetçilerini tayin eden güçtür acımasız yayılımcılar! Onlarca(!) yayılmacılığın ilk ilkesi “Tüm siyasal, sosyal, kültürel, ekonomik ve benzeri kurumların başına getirilecek liderleri belirlemektir.
Değiştirilmesine müsaade edilmeyen garabet ‘Seçim Sistemi’yle meclisi dolduran siyasetçileri seçmek ve yönetmekse Parti Liderleri’nin takdirine bırakılırdı.
Hal böyleyken ülkemizde ismi ezberletilen siyasetçilerden biri olan Süleyman Demirel’e dair bir anekdotu sizlerle paylaşmak isterim.
“Ben Kuleli Askeri Lisesi’ni, Kara Harp Okulu’nu ve Piyade okulunu bitirdiğimde Süleyman Demirel Başbakandı.
Daha ilginç olanı da vardı, isimleri beyinlere kazınan sağ görüşlü hanedanlığın!
Aradan 33 yıl geçip beni yaş haddinden emekli ettikten sonra da aktif görevdeydi! Yani Cumhurbaşkanıydı Süleyman Demirel!
1991 de tek kutuplu dünyanın liderliğini büyük ölçüde ele geçiren ABD’nin direktifleriyle ölene kadar (2015) batılı görüşü savunarak akıl hocalığını sürdürdü durdu.”
Hayatımızın her evresinde Demirel, Erbakan, Ecevit, Mesut Yılmaz vb. liderlerle yatar kalkar olmuştuk. İnanın bu isimler naçizane bendenizin belleğini babamdan , anamdan ailemden çok daha fazla işgal eder olmuştu.
Neyi anlatmak istiyorsunuz derseniz? Sıkıyönetim dönemlerinin evvelinde ve sonrasında Demirel’in mitingimi var 100 000 sağ yumruk, Ecevit’in mitingimi var 100 000 sol yumruk havadayken Sarayburnu, Aksaray arası bölgenin emniyeti senden sorulur Fevzi dendiğinden bahsediyorum tabii ki!Konu Demirel ve ismi ezberletilenler olunca orada bir durmak ve eli şakağa koyup düşünmek gerekiyordu. ‘Vatanını, koltuğunu, şapkasını kaptırmamak için adeta yeminliydi Demirel!’ Tüm sağ görüşlüler gibi o da dinine bağlı, milliyetçi, düşünce ve davranış konusunda tutucu, toplumsal eşitsizliği benimseyen bir siyasi görüşün temsilcisiydi. İcraatı kuvvetliydi. Etkindi. Barajlar Kralıydı. Devam edecek..
Bir yanıt yazın