Politikacılık insanı sevme sanatıdır.
İnsanı, hayvanı doğayı sevmeyen ne “Adam” olur ne politikacı ne de dindar…
İnsana çile çektiren, “Komşusu açken, kendisi tok yatan” bir kimse ne Tanrı’nın buyruğunu yerine getirmiş sayılır ne de peygamberin.
Yöneticilik de yapamaz. Bakan, milletvekili, başkan da olamaz…
Doğayı, hayvanı, insanı sevmeyen bir kimsenin ne katkısı olabilir topluma…
Adam kalkmış, “Atatürk Orman Çiftliği’ni” OTOPARK yapmak istiyor. Yahu memlekette otopark yapmaya arsa mı kalmadı. Otoparkı her yere yapabilirsin, ama ATAMIZIN çiftliğini her yerde bulamazsın.
AKP ve ortağı MHP onlarca, yüzlerce miting yaptı; oturumlara, söyleşilere, toplantılara katıldılar…Siz onların ağzından hiç kardeşlik, dostluk, arkadaşlık, yardımlaşma, paylaşma, eşitlik, özgürlük lafları duydunuz mu?
Siz onların ağzından hiç Türk – Kürt, Alevi – Sünni, Hristiyan – Müslüman kardeşliği duydunuz mu?
Ben ne duydum ne işittim…
Varsa yoksa dövme, sövme, korkutma, ürkütme, gözdağı verme, tehdit, onun bunun “Yılan gibi başını ezme”, kovma, işten atma…
Emniyete, adliyeye teslim etme…
Hak, hukuk, adalet arayan, ülkenin en zeki, en akıllı, en verimli, hayatının ilkbaharındaki çocuklarını yerlerde sürüklemekten, coplamaktan, onlara gaz sıkmaktan ne zevk alırsınız?
Her işin başının sevgi olduğunu ne zaman öğreneceksiniz?.
Sevgidir insanı insan yapan, yücelten.
Sevgi, güzelliktir. Doğadır. Acıları, sevinçleri, sevdaları ortaklaşa yaşamaktır. Bölüşmektir.
Sevgi insanlaşmaktır.
Halktan uzakta, mutluluğu sırça köşklerin duvarları arkasında arayanlar, anlayabilirler mi sevginin derinliğini?
Yokluk, yoksulluk, nedeniyle cinnet geçirip kafasına kurşun sıkanları, kendilerini yağlı urganlarda asanları, maaş kuyruğunda can veren emeklileri görmeyenler, göremeyenler; “Ulusun efendisi” köylüyü lanetleyenler, anlayabilirler mi sevginin boyutlarını?
Topluma, halka sadece rant – gelir, para – servet, mal – mülk penceresinden bakanlar; insanı, doğayı sömürülmesi, soyulması gereken varlıklar, yaratıklar olarak görenler felaketlerin, ölümlerin, yoksullukların kaynağı ve nedenidirler…
Onlar yeşilin, sarının, turuncunun, mavinin, kırmızının buluştuğu ormanları üç kuruşluk kazanç uğruna doğa katliamcılarına, taş ocaklarına, HES’lere, müteahhitlere peşkeş çekenlerdir…
Onlar yeşilin, ırmağın, derenin düşmanıdırlar.
Geleceğin, umudun, güneşin, insanlığın düşmanıdırlar.
Onlar aydınlanmanın, özgürlüğün düşmanıdırlar.
Ne diyor yüce şair Nazım:
Onlar, “Sana düşman, bana düşman / Düşünen insana düşman / Vatan ki bu insanların evidir / Sevgilim, onlar vatana düşman…”
Ama 18 yıldan beri süren bu talan, soygun, eza – cefa düzeninin sonuna geldik artık… Görüyoruz.
CHP’li belediye başkanları emekçiden, emekten yana bir kamu ve toplum düzenin nasıl olması gerektiği konusunda halka, insanlarımıza ışık sunmaya, kılavuz olmaya devam ediyorlar…
CHP’li belediyelerde en düşük ücret günümüzde 3100 TL oldu.
Bazı CHP’li belediyelerde 4 bin, 5 bin TL’nin üzerinde maaş alan emekçiler bile var.
Korona virüs döneminde İstanbul, İzmir, Ankara, Adana, Antalya, Eskişehir, Mersin başta olmak üzere, birçok büyük, küçük şehir belediye başkanları halka, esnafa çok büyük destekler sağladılar.
İnsanlarımıza ücretsiz hizmetler sundular.
Aş evlerinde fakir fukaranın karınlarını doyurdular. Ücretsiz ya da yarı fiyatına ekmek dağıttılar.
Halkımız sevginin, saygının, sosyal hizmetin yönetenler tarafından insanlara nasıl götürüldüğüne tanık oldular…
Gerçekleri görerek, yıllardan bu yana nasıl sömürüldüklerinin, niçin iki yakalarının bir araya gelmediğinin bilincine vardılar…
Talana, zulme, her çeşit sömürüye dayanan bir dönem ve düzen artık sona eriyor…
Sevgi, saygı, bölüşme, paylaşma, kardeşlik düzeni kuruluyor…
Az kaldı…
Bir yanıt yazın