İŞARET FİŞEĞİ 3 – KARA GÖMLEKLİLERDEN BEYAZ GÖMLEKLİLERE * HÖH -SADAT
Posted on February 4, 2021 by Nacikaptan
“Bir defa iktidarı aldıktan sonra onu asla vermeyeceğiz. Bakanlıklardan bizim ancak ölülerimizi çıkarabilirler.”
(Hitler’in Propaganda Bakanı Joseph Goebbels,1932)
The Economist dergisi, “2019 Demokrasi Endeksi Raporu”nu yayımladı. 167 ülkenin değerlendirildiği raporda Türkiye geçen yılki sıralamasını koruyarak 110. sırada yer aldı ancak demokrasi puanı 4,37’den 4,09’a geriledi.“hibrid demokrasi” ve 0 ile 2 puan alanlar ise “otoriter rejimle” yönetilen ülkeler olarak değerlendirildi. 110. sıradaki Türkiye 4,09 puanla “hibrid demokrasi” (melez demokrasi) ile yönetilen ülkeler içinde yer aldı.
Türkiye bu sıralama ile Nijerya, Uganda, Zambiya, Lübnan, Sri Lanka gibi ülkelerin gerisinde kaldı. Böylece Türkiye’deki yönetimin de demokrasi ve hukukla bir bağı olmadığı, Yek buyurganın hukuka saygı duymadığı tescillendi.
Dünyada demokrasi adına örnek alınan GEZİ DİRENİŞİNDE polisle birlikte tıpkı polis gibi davranan, direnişe katılanları acımasızca darp eden ve BEYAZ GÖMLEKLİ olarak isimlendiren kişiler ortaya çıkmıştı. Polis bunlara yol açıyor ve bunlar da direnişe katılanları linç edercesine dövüyorlardı. Daha sonra AKP gençlik örgütünden olanlara polis üniforması verildiğine dair haberler sosyal medyada yayıldı.
Bundan sonra ortaya HÖH, (Halk Özel Hareketi) isimli, yurt dışında silahlı eylemler de yapan, Polis arabasına benzer boyalı Osmanlı tuğrası taşıyan bir dernek çıktı. ve 15 Temmuz’da ise emirle kışladan çıkartılmış, dünyadan haberi olmayan erlerin ve askeri öğrencilerin kafasını acımasızca kesen gaddar vandallar çıktı. Bunların da Sadat oluşumunun milis gücü olduğu yazıldı çizildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çıkardığı bir yasa ile bu kafa kesenlerin yargılanamayacağı hakkında bir kanun yürürlüğe girdi.
Partili cumhurbaşkanı Erdoğan geçmişten ders çıkartarak AKP bağlısı sivil milisleri yasal hale getirmek için aynen Duçe Mussoloni’nin kara gömleklileri gibi devlete değil, iktidara bağlı polis gücü oluşturmaya başladı. Emniyete alınanların büyük kısmı özel imbiklerden geçirilerek, partiye bağlı bir oluşum yaratıldı. Emniyet genel müdürleri, silsile ile aşağıya doğru Devletin, kamunun görevlisi değil, AKP’ye bağlı bir güvenlik gücü yaratıldı. Valiler ve kaymakamlar da aynı kadro içinde yapılandırıldı.
İşte bu nedenle Boğaziçi Üniversitesinin öğrencilerinin Anayasaya uygun demokratik, barışçıl hak aramalarına karşı polisin acımasızca, aşırı güç kullanarak öldüresiye dövmelerinin nedeni budur. Polisin arasına karışan sivil giysili canavar ruhlu, vandal kişilerin yerde yatan, polise direnmemiş öğrencilere hayvanca tekme, yumruklarla vurması insanlık dışıdır. Bu kişiler kimdir? Polis ise suç işlemişlerdir. Polis değilse, polis bunlara neden yol veriyor.?
Öğrencilere karşı sözde siyasetçilerin kullandığı ağır dil, öğrencilere yüklenen sıfatlar ve polisin tutumu, yaklaşan seçimde Türkiye’nin daha ağır tablo ile karşılaşacağının işaretidir.
Bu karanlık derin sarmaldan ancak güç birliği ile çıkılabilir. Tüm muhalefet partilerinin güç birliğine acilen gitmeleri gereklidir.
Naci Kaptan / 04.02.2021
Kara Gömlekliler (İtalyanca: Camicie nere ya da Squadristi), I. Dünya Savaşı sırasında ve II. Dünya Savaşı’nın sonlanmasına kadar İtalya’da hüküm süren yarı askeri faşist örgüt.
1919 – 1923 arasında Squadre D’azione (Eylem Mangaları), 1923 – 1943 arasında Milizia Volontaria Fascista Per La Sicurezza Nazionale (Ulusal Güvenlik İçin Gönüllü Faşist Milisi) olarak adlandırılan, Benito Mussolini yönetimindeki Ulusal Faşist Parti’nin üyeleri olan silahlı birliklerdir. Bu paramiliter yapılanmaya milliyetçi görüşleriyle bilinen aydınlar, eski ordu subayları ve bazı toprak sahipleri destek vermiştir.
Faşizm böyle geldi
Bugün, 20. yüzyılın karabasanı faşizmi anlatacağım. 1922’de İtalya’da Mussolini’nin liderliğinde ortaya çıkan “faşizm”, ortaya çıkışından on yıl sonra 1933’te Almanya’da Hitler’in liderliğinde Nazizm’e evrildi. Hitler, Mussolini’nin Roma’ya yürüyüşünden çok etkilendiğini itiraf ediyordu.
1922’de iktidara gelen Mussolini, 1923’te federasyon sekreterleri, sendika liderleri, belediye başkanları dahil 5000 komünisti tutukladı. Kooperatiflerin ve belediyelerin bütün paralarına el koydu. Sol görüşlü 3000 demiryolu işçisinin işine son verdi. 1 Mayıs bayramını yasakladı. 1923’te gazete yöneticisi Piero Goberti ve 1924’te milletvekili Mateotti faşistlerce katledildi. Mussolini, bu ikinci cinayet hakkında ileri geri konuşanları “kurşunu yiyecekler” diye tehdit etti. 1924’te çıkarılan basın yasasıyla faşist hükümete sansür ve gazetelere el koyma hakkı tanındı. 1926’da olağanüstü yasalar çıkarıldı. Muhalefet konuşamayacak duruma getirildi. Milletvekilleri tutuklanıp hapse atıldı. Örneğin muhalif yazar milletvekili Antonio Gramsci, 8 Kasım 1926’da yakalanıp hapsedildi.
1927’de faşist hükümet, faşizm karşıtlarını cezalandırmak için özel bir mahkeme kurdu. Bu mahkemenin hakimi, Garamsci’yi “Bu beyni yirmi yıl çalışmaktan alıkoymak gerekir” diyerek hapse mahkum etti.
Mussolini, okulları, üniversiteleri kontrol etti. Öğretmenleri ve üniversite profesörlerini faşist üyelik kartı almaya ve faşizme bağlılık andı vermeye zorladı. 1250 profesörünün sadece 12’si bunu reddetti. Faşizmin safına geçen profesörler kara gömlekle ders vermeye başladılar.
Aydınların partiye yazılması zorunlu kılındı. Üyelik kartı olmayan hocalar ve aydınlar işsizlik tehlikesiyle karşı karşıya bırakıldılar. Mussolini tehlikeli gördüğü aydınları ise öldürterek ortadan kaldırdı. Matteotti, Piero Gobetti, Nello, Carlo Roselli ve Giovanni Amedola’nın öldürülmelerine karar verildi. (Maria A. Macciocchi, Faşizmin Analizi, çev. Cemal Süreyya, s. 47-50, 268,289.)
FAŞİZM İÇİN DEMOKRASİ BİR ARAÇTIR
İtalya’da faşizm demokrasiyi kullanarak iktidar oldu.
17 Nisan 1925 seçimlerinde Mussolini’nin faşist partisi yaklaşık 7.5 milyon oyun 4.5 milyonunu alarak meclisteki 536 sandalyeden 400’ünü elde etmişti. Bu seçimlerde meclisteki üç sol parti toplam 1.200.000 oy almış, toplam milletvekili sayıları 142’den 62’ye düşmüştü. Faşistler oylarını köylerde yüzde 100, hatta bazı yerlerde yüzde 100’den fazla artırmışlardı. Çünkü ölülere ve ülkeyi terk eden göçmenlere de oy kullandırmışlardı. (Macciocchi, age, s. 46).
İşini “milli iradeye” bırakmayan faşist Mussolini, seçim sistemini değiştirdi. Yeni seçim yasasına göre faşistler, sadece yüzde 25 oyla meclisteki 535 sandalyenin 356’sını ele geçirecekti.
Mussolini, 1926’da çıkardığı olağanüstü yasalarla tüm İtalyanların oy hakkını elinden aldı. Artık İtalya’da seçim yapılmayacaktı. Mussolini, 20 yıllık faşist iktidarı döneminde -üstelik faşist rejimi destekleyen ‘evet’ basılı pusulalarla- yalnızca bir kez plebisit yaptıracaktı.
Mussolini, propagandaya büyük önem veriyordu. Faşist rejimin en güçlü propaganda araçlarından biri radyoydu. 1928’den beri faşist hükümetin kontrolünde olan E.I.A.R (Ente Italiano Audizioni Radiofoniche) adlı devlet radyosu faşist propagandanın merkeziydi. Beş milyon İtalyan, tamamen Mussolini’nin denetimindeki bu radyoyu dinliyordu. Ayrıca her şehrin, yine faşist hükümetin kontrolünde, kendi radyo istasyonu vardı. Maria A. Macciocchi’nin ifadesiyle “Milyonlarca kişi 1943 Temmuz’una dek rejimin radyosuyla serseme çevrildi.” (Macciocchi, age, s.193,287,288).
Faşist propagandanın özünü Mussolini’nin konuşmaları oluşturuyordu. Halk büyük bir coşkuyla Duçe’yi (Mussolini’yi) alkışlıyordu.
Faşist propagandayı yandaş aydınlar, yandaş sanatçılar yürütüyordu. O günlerin tanıklarından Maria A. Macciocchi şöyle diyor: “Yeryüzünde, gökyüzünde ve her yerde karşımıza dikilen Duçe’nin görüntülerine, aydın yağcılığının, köleliğinin en aşağılık örneğini veren sözler eşlik etmekteydi. Ozanlar, yazarlar, ressamlar, mimarlar kullukta birbiriyle yarışıyorlardı.” (Macciocchi, age, s. 289.)
Bir yanıt yazın