Biden’in Başken seçilmesinden sonra yazdığımız bir yazıda “Bunlara güven olmaz” demiştik. Çünkü, Amerika, bölgede ve ülkede kendi çıkarları neyi gerektiriyorsa onu yapmaktan çekinmez. Başkanların değişmesi, politikaları değiştirmediği gibi, beklenmedik gelişmeler de kapıya dayanabilir.
ABD yönetimi en çok Rusya’dan aldığımız S-400’ler konusunda bizi sıkıştırmaya çalışacak. Halkbank konusu da bir tehdit unsuru olarak kullanılabilir. Bölgesel sorunlarda da Amerika öne çıkmak isteyecek.
ABD’de yeni Başkan Joe Biden yönetiminin göreve başlamasıyla, sadece iç politikada değil ABD’nin uluslararası ilişkilerinde de önemli değişiklikler bekleniyor. Bu değişim süreci daha ilk günden kendini gösterirken, ABD’nin ikili ilişkilerinin nasıl bir seyir izleyeceği en çok merak edilen ülkelerden biri de Türkiye olarak öne çıkıyor.
NATO müttefiki iki ülke son yıllarda ilişkileri neredeyse tümden kopma noktasına getirecek kadar gerilimler yaşadı, 2020 yılı da Amerika’nın Türkiye’ye S-400 krizi nedeniyle yaptırımlar uygulamasıyla sona erdi. Şimdi ABD’de yeni yönetimle birlikte iki ülkenin ilişkilerinde yeni bir sayfa açıp açamayacağı tartışılıyor.
Washington’da Türkiye’yi yakından takip eden Amerikalı uzmanlardan Max Hoffman, hazırladığı kapsamlı raporda 2021 yılında Türkiye-ABD ilişkilerinde öne çıkması beklenen konuları ve olası ihtilaf alanlarını sıraladı. Amerikan İlerleme Merkezi (Center for American Progress) adlı düşünce kuruluşu uzmanı Hoffman, rapordaki tespitlerini ve ilişkilerin geleceğiyle ilgili değerlendirmesinde “İlişkler daha da kötüleşebilir” diyor.
Max Hoffman’a göre, Biden yönetiminin Türk-Amerikan ilişkileri konusunda Donald Trump yönetimine göre en büyük farklarından biri, Beyaz Saray ile yönetimin diğer organları ve resmi bürokrasi arasındaki yaklaşım farklılığının giderilmesi ve “tek sesle” hareket edilmesi olacak:
“Trump yönetiminde ABD’nin Türkiye’ye yaklaşımı tutarsız bir çizgi izledi. Bir yandan ABD hükümetinin ve kurumlar arası düzenin, resmi bürokrasinin sabit bir politikası vardı ama diğer yandan Beyaz Saray, Trump ve Trump ailesi Türkiye’ye karşı çok farklı bir yaklaşım içindeydi. Türkiye bu durumun erkenden farkına vardı ve kendi yararına kullandı. ABD’den hoşlarına gitmeyen bir resmi politika gördüklerinde, bunu Trump ve Beyaz Saray üzerinden aşmaya çalıştılar. Bu durum şimdi kesinlikle ortadan kalkacak. Biden, profesyonel bürokrasiyle yaşanan bu ayrılığı kapatacak, tek bir ABD politikası olacak ve ilişkiyi de kişisel boyuttan çıkaracak. Bu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın telefonlarına cevap vermeyeceği ya da uluslararası toplantılarda onunla görüşmeyeceği anlamına gelmiyor ama bazı sebeplerden dolayı aralarına biraz mesafe koymaya çalışacak. İlişkilere şu anda en ağır hasarı veren mesele kuşkusuz Türkiye’nin Rusya’dan satın aldığı S-400 füze savunma sistemi. Türkiye, ABD ve NATO müttefiklerinin şiddetli itirazlarına rağmen bu konuda hala bir geri adım atmış değil. Hoffman’a göre de S-400 konusu bu yıl da ikili gündemin üst sıralarında yer alacak. Bu konuda bir uzlaşmanın olabileceği yönünde bir işaretin de bulunmadığını ifade eden Hoffman, “Eğer Türkiye yeni bataryalar da alma yoluna giderse öncekine göre daha fazla ve daha da sert CAATSA yaptırımları getirilecektir. Bence bu konuda Trump’ta gördüğümüz tereddüdü Biden ekibinden görmeyeceğiz”
Bu sebepler arasında, başta bölgesel sorunlar, S-400 meselesi ve stratejik ilişkilerin seyrinin yanı sıra demokrasi ve insan hakları konularında Türk hükümetiyle yaşanan derin anlaşmazlıklara işaret eden Hoffman, Biden ve ekibinin uluslararası liderlerle temaslarında demokrasi ve insan hakları değerlerini yeniden öne çıkarma ve ABD’nin bu alandaki güvenilirliğini geri kazanma çabasının da Erdoğan’ın hoşuna gitmeyebileceğini ifade etti.
Türkiye-ABD ilişkilerini son yıllarda meşgul eden konular 2021’de de etkisini sürdürecek gibi görünüyor. Geçen yıllardan kalan S-400, Suriye, Doğu Akdeniz ve Libya konularının bu yıl da iki ülke yetkililerinin gündemindeki yerini koruyacağı tahmin edilirken, Biden yönetiminin insan hakları dosyasını da önceki dört yıla göre daha fazla gündeme getireceği kesin. İlişkilerin, gelecek baharda New York’taki Halkbank davasından çıkması beklenen kararla yeni bir krize sürüklenmesi ihtimali bir yandan uzmanlarca dile getirilirken, Biden yönetiminin Türk Akım ve Kuzey Akım 2 projeleri bağlamında uluslararası enerji hatları konusunda izleyeceği politikaların da ilişkileri etkileyebileceğine dikkat çekiliyor.
Halkbank davasının mahkûmiyet ve büyük çapta para cezasıyla sonuçlanmasının neredeyse kesin olduğu görüşünü dile getiren Hoffman, “Erdoğan’ın ve Halkbank’ın buna nasıl bir yanıt vereceği önemli olacak. Erdoğan bu sonucu önlemek için kayda değer ölçüde kişisel enerji harcadı. Karara çok öfkelenecek ve eğer Halkbank cezaya bir çeşit meydan okursa Batılı finans kurumlarından dışlanabilir ve bu da maddi yardıma ihtiyaç duyması neticesini doğurabilir. Gerilimin nasıl tırmanacağını kolayca görebilirsiniz” diye konuştu.
Hoffman, Ankara’nın krizi en azından yavaşlatmak için bu konuda bir çalışma grubu kurulması konusunu tekrar gündeme getirebileceğini ancak Erdoğan’ın önünde “ya sistemden vazgeçip depoya kaldırma ve bu geri adımın iç siyasette yaratacağı sonuçlara katlanma ya da yeni ABD yaptırımlarına maruz kalma” şeklindeki iki temel seçenekten başka bir yol öngörmediğini belirtti. Hoffman, ABD’nin bu konuda “top Türkiye’de” yaklaşımına sahip olduğunu kaydetti.
Hoffman, NATO’nun ana kurulma nedeninin Rusya’nın saldırganlığına karşı koruma sağlamak olduğuna dikkati çekerek, Türkiye’nin bir yandan NATO üyeliğinin faydalarını görmeye devam etmek isterken diğer yandan Rusya’yla savunma ve stratejik bağlar inşa etmesinin ABD ve birçok Avrupa ülkesinin gözünde “kabul edilemez” olduğunu belirtti.
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz
Bir yanıt yazın