1919 Istanbul

VAHDETTIN DEVRI

Ticaret Bakani : Kostaki Vayani

Posta NAZIRI: Jozef Franko

Mülkiye Müfettisi : Agop Haracyan

Dahiliye Nezaretli Heyet-i Teftisiye Müdürü: Timo Leon Efendi

( Vatansever Subaylari ipe ceken ekipden)

          1919 İSTANBULU

” ihanet kol geziyordu, kan kusturdular bizlere”

8 Şubat 1919’da Fransızların Doğu Orduları Komutanı Mareşal Franşe D’esperey, istanbul rıhtımnda ayaklarının altına serilen Türk bayrağını çiğneyerek Rum, Ermeni, Yahudi ve Levantenlerin çılgınca alkışları arasında ve tıpkı Fatih’in İstanbul’a girerken bindiği gibi beyaz bir atın üzerinde bugünkü İstiklâl Caddesi’ni boydan boya geçerek Fransız Sefareti’nin önüne gelir. Hükümet ve padişah yerli yerindedir.

Bu arada, düşman çizmeleri altında çiğnenen Türk vatanından, Fransız ve İngilizlerin himmetiyle bir parça koparmak isteyen dünün azılı Türk düşmanları, elleri kanlı katiller gadre uğramış insanlar pozunda ortaya atılırlar.

Kendilerini sürgüne tâbi tutanların cezalandırılmasını isterler. Osmanlı Hükûmeti ve hükümdar onları haklı görür.

Bu arada Tevfik Paşa Hükûmeti’nin kurduğu Tahkik-i Fecâyi Komusyonu çalışmalarına başlamıştır. Komisyona savaşta tehcire tâbi tutulan Rum ve Ermeniler hakkında tahkikatta bulunarak onların mağduriyetini önlemek gibi bir görev verilmiştir.

İstinaf Mahkemesi Hakimi Artin Efendi’yle, Adliye Nezareti Umur-u Hukukiye Müdür Muavini Haralambos Efendi komisyon üyesidirler.

Aslında Tevfik Paşa Hükûmeti; Ticaret ve Ziraat Nazırı Kostaki Vayani Efendi’dir. Posta Telgraf Nazırlığı’na Oskar Efendi getirilir, fakat Oskar Efendi bu görevi reddettiği için yerine Cebel-i Lübnan Mutasarrıfı Jusef Franko tayin edilir. Halep doğumlu Katolik Rum olan bu Franko, İstanbul’daki Fransız Yüksek Komiseri Defrance’ın bacanağıdır!

Memurîn ve Sicil-i Ahvâl Müdürü Timo Leon Efendi, çok daha önemli bir makam olan Dahiliye Nezareti Heyet-i Teftişiye Müdüriyet-i Umumiyesi’ne atanır, Dahiliye Memurîn ve Sicil-i Ahvâl Müdürlüğü’ne Ohannes Ferit, Birinci Sınıf Mülkiye Müfettişliği’ne de Haraçyan Efendi getirilir. Maliye Nezareti Müsteşarlığı’nda bir başka Ermeni oturmaktadır

Damad Ferit iktidara gelince Kostakia Vayani’yi Âyân Meclisi üyeliğine tayin edecek, Âyân Meclisi Reis Vekilliği koltuklarına da bir Rumla bir Ermeniyi oturtacaktır.

Aristidi Paşa ve Azaryan Efendi!

Herhalde rıhtımda, Mareşal Despere’nin ayaklarının altına Türk bayrağı sermek gibi bir alçaklığı irtikâp ettiklerinden hükûmetin azınlıklara gösterdiği bu itibar mahkemelere de yansır.

Hükûmet 14 Aralık 1918’de Ermeni Tehciri sırasında suç işleyenlerin yurdun çeşitli bölgelerinde kurulacak Divan-ı Harplerde yargılanmalarına karar vermiştir.

İlk Divan-ı Harp Mahkemesi bu karardan 48 saat sonra 16 Aralık’ta İstanbul’da kurulur. Divan Başkanı emekli ferîk yani tümgeneral Mahmut Hayret Paşa’dır.

Yedeklerle birlikte 8 üyeden teşekkül eden mahkeme heyetinin dördü azınlıktır! Başkan dahil, üç asker üyesinin üçü de emeklidir. Bunlardan Ali Nadir Paşa, İzmir’i kolayca Yunanlılara teslim edecek, Süleymaniyeli Mustafa Paşa da Atatürk ve arkadaşlarına idam kararı veren mahkemenin başkanlığını yapacaktır ki, bu subaylar muhtemelen İttihat Terakki tarafından ordudan tasfiye edilmiş subaylardır.

Heyette bir de milliyeti ve hattâ dini meçhul olan Sami adında bir savcı vardır. Dersaadet İstinaf Mahkemesi’nden Artin Musdicyan, Beyoğlu Bidayet Mahkemesi’nden Moiz Zeki ve Misak Margaryan’la Dimitraki efendiler de heyetin azınlık üyeleridir.

Sami adındaki savcı Yahudi ise mahkeme heyetinde azınlıklar beşe üç üstünlük sağlıyor demektir.

Harp Divanı’nın başında pek açık Arnavut şivesiyle bir sakallı paşa”

Vardir.

Mahmut Hayret Paşa ayrıca Türk vatanperverlerini suçlayan ve başyazarı Millî Mücadele aleyhindeki yazılarından dolayı linç edilen, Mihran Nakkaşyan’ın Sabah gazetesi tarafından da hararetle desteklenmektedir.

Süleymaniyeli Kürt Mustafa Paşa ise Kürt Teâli Cemiyeti’nin üyesidir.

Yani evliya bile olsa bir Türk evlâdının bu mahkemeden ceza almadan çıkması hemen hemen imkânsızdır!

Nadir Paşa’nın “Azadan Musdicyan Efendi’nin nüfuzuna tâbi olmakla suçladığı” Hayret Paşa Divanı, Tevfik Paşa Kabinesi’nin istifası üzerine 4 Mart 1919’da kurulan Damat Ferit Hükûmeti’nce dağıtılır. Gerçekten de Mihran Nakkaşyan tarafından yayınlanan Sabah gazetesinde göklere çıkarılan Hayret Paşa, Ermenilere ve diğer azınlıklara mensup mahkeme üyelerinin hazırladıkları soruşturma evraklarıyla aleyhteki şahitlerin ifadelerinden de etkilenmiştir.

Adliye Nezâreti Umur-u Hukukîye Müdür Muavini Haralambos Efendi savcı yardımcılığı koltuğuna oturtulur. Eski Halep Mebusu Artin Boşgezenyan, Misak Margaryan,

İkinci Ticaret Mahkemesi üyelerinden Dimitraki Efendi, İzmir İstinaf Savcısı Cevat ve Emniyet-i Umumiye Seyr ü Sefain Müdürü milliyeti meçhul Hüsnü Bey’le, milliyeti meçhul Nazif Bey de sorgu hâkimidirler.

Bu takıma bilâhare Aşçıyan adında bir Ermeni daha sorgu hâkimi olarak ilâve edilir. Milliyeti meçhul Nazif istifa edince yerine kim gelir, biliyor musunuz ?

– Şûra-yı Devlet Mülga Mahkeme-i İstinafiye üyelerinden Sait Molla!

– O kim?

– İngiliz casusu olduğu bugün artık şeksiz şüphesiz ortaya çıkan bir vatan haini!

Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey rahmetlisiyle, Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey rahmetlisinin ve daha nicelerinin hangi siyasî komploya kurban edildiğinin kavranması için bu bilgiler.

İNGİLİZLERİN MAAŞA BAĞLADIĞI PARTİ KURUCUSU

Bu parti kurucusundan söz etmeden birkaç satırla Hürriyet ve İtilâf Partisi’nden bahsetmemiz gerekiyor.

4 Mart 1919’da hükûmetin Damat Ferit’e teslim edilmesi demek, aslında 1910’dan beri muhalefette kokuşmuş olan Hürriyet ve İtilâf Partisi’nin iktidara gelmesi demekti. Bu parti, 1918 yılı sonlarına doğru Damat Ferit’in girişimiyle yeniden kurulmuş, Genel Başkanlığa Sultan Abdülhamid’in Baş Mâbeyncisi Nuri Paşa, Genel Sekreterliğe de Ali Kemal getirilmişti.

Hürriyet ve İtilâf’ın ilk işi Osmanlı Hükûmeti’nin cezalandırmak için Rus Çarına, İngiltere Kralına ve Fransa Cumhurbaşkanına birer şikâyet telgrafı çekerek, memleketin iç işlerine karışmalarını istemek oldu Fakat parti daha çok İngilizlerle iş birliği hâlindeydi. Partinin gizli genel başkanı olan Damat Ferit, 12 Eylül 1919’da İngiltere temsilcisiyle “İngiliz mandasının kabulüne dair” gizli bir anlaşma yapmış, bir gün sonra da müttefiklerden Mustafa Kemal’in ezilmesi için izin istemişti. Partinin kurucularından biri olan Miralay Sâdık Bey, bilahare Mısır’a gidip, İngilizlerin himayesine girmiş ve rahmetli Celâl Bayar’ın deyimiyle, İngilizlerin adamı olmuştu ki, İstanbul’daki İngiliz Gizli Teşkilâtı’nın yönetici kadrosundan General Deeds, Mısır’daki Miralay Sâdık Bey’e ayda 40 İngiliz lirası verdiklerini itiraf etmiştir.18Yani Boğazlıyan Kaymakamı Kemal ve Urfa Matasarrıfı Nusret Bey, yargılanırken ülkeyi İngiliz Sefareti’nin talepleri doğrultusunda yöneten bir hükûmet vardı! Bilâhare Nemrut Mustafa Paşa Divan-ı Harbi olarak anılacak bu olağanüstü mahkeme, istilâcıların, Türkiye’ye hükmetmek için harekete geçirdikleri bir mekanizmadan ibarettir!

O hâlde bu takımın, Kürt Teâli Cemiyeti’ne mensup Mustafa Nâzım’ı olağanüstü mahkemenin başkanlığına, İngiliz Muhipleri Cemiyeti’nden Sait Molla’yı da sorgu hâkimliğine getirmesi tesadüf değildi.

Bakınız Kemalettin Şükrü, “Mütareke Acıları” isimli eserinde bu mahkemenin hangi maksatla kurulduğunu nasıl anlatıyor: “Nâzım Paşa Divan-ı Harbi’nin teşekkülünden maksat meydanda idi: İngilizlere yaranmak, Rum ve Ermenileri memnun etmek için derhal birkaç kurban vermek!” Fethi Okyar’ın “En hunhar canavarlar tıynetinde yaratılmış bir cellât” şeklinde tavsif ettiği bu Nemrut Mustafa, Ermeni gazetelerine iç güvenliğimiz aleyhine beyanlarda bulunacak kadar Türk’e ve Türkiye’ye düşmandır! Bu beyanlar sebebiyle sorguya çekilen paşa, Türklük aleyhindeki davranışlarından ve bölücü faaliyetlerinden dolayı görevinden alınmıştır.

Nemrut Mustafa Paşa’nın bir ara Türk gizli teşkilâtı olan Teşkilât-ı Mahsusa’ya alındığını ve Diyarbakır’da istihdamı için Harbiye Nezareti’nin onayının da sağlandığını yazan örgütün Mim Mim Grubu Başkanı Hüsamettin Ertürk, bu seviyesiz mahkeme başkanı için şu değerli bilgileri verir: “Fakat Millî Mücadele senelerinde İngiliz İşgal Kuvvetleri’nin emriyle çalışmış, birkaç vatanperveri idama mahkûm eylemiştir. Bedirhanîlerden olan paşa ayrıca Şeyh Sait İsyanı’nı da hazırlamıştır!”

Türk Genelkurmayı’nın elindeki bilgiler çok daha tüyler ürperticidir. Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüd Dairesi Arşivi’nde Nemrut Mustafa’nın Kürtleri ayaklandırmak için İngilizlerden 50 bin lira aldığına, İngiliz İşgal Kuvvetleri tarafından Kürdistan’a vali tayin edildiğine dair belgeler bulunmuştur.

10 Ekim 1921 tarihli iki ayrı belgede ise Nemrut Mustafa’nın Diyarbakır civarında bulunduğu25 ve Kürt ayrılıkçılığı için çalıştığı belirtilmektedir.

PAPAZIN EMRİNDEKİ MOLLA

Evet. Mahkeme Başkanı böylesine, sâbıkası oldukça kabarık bir Türk düşmanıdır. Mahkemenin sorgu hâkimi Sait Molla’ya gelince, Şeyhülislâm Cemalettin Efendi’nin yeğeni, Mustafa Neşet Molla’nın oğlu olan Sait Molla, İngiliz Muhipleri Cemiyeti’nin kurucu üyesidir. Bu cemiyet, İngiliz parasıyla, İngiliz kontrolu altında, İngiliz politikasının savunuculuğunu sütlenmiş olanlar tarafından kurulmuştur. Kayıtlardaki ifadelerden anlaşıldığına göre Sait Molla, cemiyetin gerçek başkanı olan rahip Frew’in emri altında çalışmıştır.

Ya rahip Frew kimdir?

Rahip Frew, İngiliz Gizli Teşkilâtı’nın İstanbul örgütünün başkanıdır.

Kürt ayrılıkçı hareketini himâye eden İngiliz Entelijans Servisi’nin bu papaz ajanı, Patrikhane yoluyla Kürtler için Yunan Hükûmeti’nden bile para sızdırmıştır

23 Mayıs 1919’da Yunanlıların İzmir’i işgallerini protesto maksadıyla düzenlenen Sultanahmet Mitingi yapılırken, İngliiz Muhipleri Cemiyeti’nin kurulduğunu birer telgrafla belediye başkanlarına ileten Sait Molla, Mayıs’ta da yine Anadolu’daki belediyereislerine tek tek telgraf çekerek İngiliz müzaheretini kabul ettiklerini İtilaf Devletleri’nin bütün temsilcilerine, hükûmete ve gazetelere bildirmelerini, yani İngiliz mandasının kabul edilmesini istemiştir.

Anadolu’da Millî Mücadeleye karşı ayaklanmalar tertiplenmesini de teşvik eden bu vatan haini, Türk ordusu İstanbul’a girince soluğu Rusya’da almış ve orada sefâlet içinde ölmüştür.

Üyeleri zaman zaman değişmesine rağmen

Boğazlıyan Kaymakamı Kemal ve Urfa Mutasarrıfı Nusret beylerle arkadaşları, Müslümanı ve Hristiyanıyla Türk düşmanlarından oluşan işte böyle bir heyet tarafından yargılanmışlardır. Kemal Beyin yargılanması sırasında duruşmalara genellikle Savcı Başyardımıcısı Haralambos girmiştir. Sorgu hâkimi Artin Boşgezenyan ve Sait Molla’dır. Sait Molla bilâhare Kürtçülük faaliyetlerine daha fazla zaman ayırmak maksadıyla istifa etmiştir. Yargılama, hüküm ve infaz safhalarında ise adalet sürekli olarak kurşuna dizilmiştir yiğitlerimiz birer birer darağacina çekilmiştir.

Geride kalan mektuplardan birinde şu not vardı ” Kan kusturdular bizlere, hesabımız mahşere kalmasın”Mustafa Kemal Anadolu Türk hareketini böyle bir ortamda başlatmıştır.

Selen Atasoy

VAHDETTIN DEVRI - istanbul zeplin fotograflari

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir