DİYANET BAŞKANI YALAN SÖYLÜYOR
Cemil Kılıç
DİYANET BAŞKANI YALAN SÖYLÜYOR – Cemil Kılıç | ON EMİR ve KOŞULSUZ SEVGİ üzerine DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
İslam uleması, “KUR’AN’IN TERCÜMESİNE KUR’AN DENİLEMEZ” diye görüş birliği içinde değildir. Diyanet İşleri Başkanı açıkça, gözlerimizin içine baka baka YALAN SÖYLÜYOR. Yalanla iman bir arada olmaz!
TÜRKÇE İBADET İSLAM’IN GEREĞİDİR Türkçe ibadete karşı çıkmak, TÜRKLÜĞE DÜŞMANLIKTIR.
Bu videoyu mümkün olduğunda paylaşalım, RT edelim. Kanala abone sayısını da yükseltelim ki KİMLİĞİMİZE GÜÇ KATALIM.
*Yukarıdaki açıklamalar İlahiyatçı Cemil KILIÇ’ın (@m_cemilkilic) tweetter hesabından 23 ve 24 Aralık 2020 tarihinde yaptığı paylaşımlardır. **2008 yılında Kuran’ın ARAPÇA vahyedilmesi ve içerdiği ÖDÜL ve CEZA ayetleri hakkında araştırma yapmış ve “ON EMİR ve KOŞULSUZ SEVGİ üzerine DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ” başlıklı bir makale yazmıştım. Konuyla ilgisi sebebiyle aşağıda sunuyorum.
Sevgilerimle.Tuncay Erciyes
******ON EMİR ve KOŞULSUZ SEVGİ üzerine DÜŞÜNDÜRDÜKLERİTuncay Erciyes
İbrahimi (Hanif, Abrahamik) Dinlere ait Kutsal Kitaplar, İNDİRİLDİĞİ TARİHTE, o coğrafyada yasayan insanların DİLİ, ANLAYIŞ SEVİYESİ ve YAŞAM BİÇİMİ dikkate alınmak suretiyle oluşturulmuştur.
Kuran’da, ARAPÇANIN niçin tercih edildiği, -Ra’d Suresi (37) ,Tâ Hâ Sûresi (113), Şu’arâ Sûresi(195), Zümer Sûresi (28), Fussilet Sûresi (3), Yûsuf Sûresi (2), Zuhruf Sûresi(3), Şûrâ Sûresi(7) ayetlerinde- defalarca açıklanmıştır.
Bunlardan TÂ HÂ SÛRESİ(113) de;
“İşte böylece biz onu ARAPÇA BİR KUR’AN OLARAK İNDİRDİK ve Allah’a karşı gelmekten sakınsınlar yahut onlara bir UYARI versin diye onda, TEHDİTLERİ teker teker SIRALADIK”.
Yine ayni şekilde ŞÛRÂ SÛRESİ(7) de;
“Böylece biz sana ARAPÇA bir Kur’an vahyettik ki, ŞEHİRLERİN ANASI OLAN MEKKE’DE ve çevresinde BULUNANLARI UYARASIN”
Bu ayetlerden çok net olarak anlaşılmaktadır ki KURAN’IN kullandığı DİL ve MESELELERİ ele alış sekli, O TARİHTE ve O COĞRAFYADA (Arabistan’da) YAŞAYAN insanların DİLİ, ANLAYIŞ SEVİYESİ ve YAŞAM BİÇİMİ göz önünde bulundurularak oluşturulmuştur. Ki bu ilke sadece Kuran’a ait de değildir. İNCİL Ve TEVRAT için de aynıdır. İncil, Isa Peygamberin ölümünden çok sonra Müritleri tarafından yazıldığı için, TEVRAT’tan bir örnek vermek isterim.
Tevrat’ta 10 EMRİN yer aldığı Mısır’dan Çıkış (Şemot) 20:1-17 bölümünü, beraberce okuyalım;
(Parantez içinde yazdığım kısımlar, ON EMİR’İ oluşturmada kullanılmıştır)…………………………….MISIR’DAN ÇIKIŞ(ŞEMOT) 20:1-17
1- Tanrı şöyle konuştu: “Seni Mısır’dan, köle olduğun ülkeden çıkaran Tanrın RAB benim. “BENDEN BAŞKA TANRIN OLMAYACAK.(1.Emir)
2- “Kendine yukarıda gökyüzünde, aşağıda yeryüzünde ya da yer altındaki sularda yaşayan herhangi bir canlıya benzer PUT YAPMAYACAKSIN. Putların önünde eğilmeyecek, onlara tapmayacaksın. Çünkü BEN, TANRIN RAB, KISKANÇ BİR TANRI’YIM. Benden nefret edenin BABASININ İŞLEDİĞİ SUÇUN HESABINI ÇOCUKLARINDAN, üçüncü, dördüncü kuşaklardan SORARIM. AMA BENİ SEVEN, buyruklarıma uyan binlerce kuşağa sevgi GÖSTERİRİM. (Put yapmayacaksın 2.Emir)
3- “TANRIN RAB’BIN ADINI BOŞ YERE AĞZINA ALMAYACAKSIN. Çünkü RAB, Adını Boş Yere Ağzına Alanları Cezasız Bırakmayacaktır.(3.Emir)
4- “ŞABAT(SEBT) GÜNÜ’NÜ KUTSAL SAYARAK ANIMSA.Altı gün çalışacak, bütün işlerini yapacaksın. Ama yedinci gün bana, Tanrın RAB’be Şabat Günü olarak adanmıştır. O gün sen, oğlun, kızın, erkek ve kadın KÖLEN, hayvanların, aranızdaki yabancılar dahil, HIÇBIR IŞ YAPMAYACAKSINIZ. Çünkü ben, RAB yeri göğü, denizi ve bütün canlıları altı günde yarattım, YEDİNCİ GÜN DİNLENDİM. Bu yüzden Şabat Günü’nü kutsadım ve kutsal bir gün olarak belirledim. (4. Emir: ALTI GÜN ÇALIŞ, YEDİNCİ GÜNÜ KUTSAL SAY VE DİNLEN)
5- “ANNENE, BABANA SAYGI GÖSTER. Öyle ki, Tanrın RAB’bin sana vereceği ülkede ömrün uzun olsun. (5.Emir)
6- “ADAM ÖLDÜRMEYECEKSİN. (6.Emir)7- “ZİNA ETMEYECEKSİN (7.Emir) .8- “ÇALMAYACAKSIN. (8.Emir)
9- “KOMŞUNA KARŞI YALAN YERE TANIKLIK ETMEYECEKSİN. (9. Emir: Yalan Yere Tanıklık Etmeyeceksin’)
10- “KOMŞUNUN evine, karısına, erkek ve kadın KÖLESİNE, öküzüne, eşeğine, hiçbir şeyine göz dikmeyeceksin. (10.Emir: BAŞKASININ MALINA GÖZ DİKMEYECEKSİN’)
…………………………………
Gorulecegi üzere TEVRAT ŞERİATI, KURAN ve İNCİL’DEN daha SERTTİR.KOŞULSUZ SEVGİDEN en küçük bir İZ BİLE YOKTUR ve KÖLELİK normal karşılanmaktadır. (Ki İslamiyette de KÖLELİK devam etmiştir. Son Peygamber Hz. Muhammed’e vahyedilen KURAN’da müslüman bir ERKEĞE: 4 hür KADINLA nikahlanma şartıyla, CARİYE denilen KADIN KÖLELER ile ise NİKAHLANMADAN ve SAYI SINIRI OLMADAN, cinsellik yaşama hakkı verilmiştir)
2.Emirden anlaşılacağı üzere, Tanrı insanları KOŞULSUZ SEVGİYLE DEĞİL koşullu sevgiyle “EĞER” türü SEVGİYLE sevmekte ve ÖDÜL-CEZA sistemiyle yönetmektedir.
Akla, “ACABA İNSANLAR VAHYİ DEĞİŞTİRMİŞ olabilirler mi?” gibi bir soru gelse de cevap ‘HAYIR’dır. Çünkü ON emir’in yer aldığı bölüm, ESKİ AHİT(Sözleşme) denen kitaplar topluluğunun hiç değişmediğine inanılan “Torah/TEVRAT” isimli kısmında yer almaktadir.
Bu durumda tek açıklama ZAMANLA İLGİLİ olabilir. Çünkü Tevrat’ın bu bölümünün vahyi Hz. İsa’dan 1200 yıl önce, Hz. Muhammed’den 1800 yıl önce ve günümüzden 3200 YIL ÖNCE İNMİŞTİR.
Demek ki o tarihteki insanlarinin zeka, bilgi ve bunların bir sonucu olarak da sevgi anlayışları son derece İLKEL DÜZEYDEDIR. Daha çok da TEHDİTTEN, KORKUTULMAKTAN anlamaktadırlar. Bu nedenle de vahyi gönderen Tanrı İnsanlara anlayacakları dilde hitap etmiştir.
Peki, bu duruma üzülmemiz veya Tanrıya kızmamız doğru olur mu? HAYIR.
ÇÜNKÜ HERKES HAK ETTİĞİ YERDEDİR. Çünkü ‘Her şeyin bir sebebi vardır, sebepler sonuçları belirler’ diyen ilahi DETERMİNİZM yasası, -ki Halk arasında Ne ekersen ınu biçersin yasası” diye bilinir- kimseye kıl kadar haksızlık yapmaz. Bu tur tehditkâr üslupla terbiye olarak tekâmül etmeyi O TARİHTE, O COĞRAFYADA yaşayan insanlar kendileri HAK ETMİŞLERDİR. (Tıpkı su an Turkiye’nin içinde bulunduğu durum gibi. Sen “Atam izindeyiz diyerek, izinden bir türlü dönmeyen insanlar topluluğu olursan, uykuda olmayan bazı güruhlar, Emperyalizm ile işbirliği içinde ülkeni bu hale getirirler. Neyin var neyin yoksa satarlar. Sen de satılan o Fabrika ve şirketlerle birlikte, Ortaçağ’da derebeyinin toprakla birlikte sattığı köylüler gibi, küresel sermayenin, karın tokluğuna çalışan kölesi haline gelir, bir şirketten diğerine satılırsun. Fakat bu kötü hep sürmeyecektir. Bu güruhun pervasız davranışları, izindeki Kemalistlerin (anti emperyalist Türk Milliyetçilerinin) mevzilerine dönmelerini sağlamıştır. Çok yakında büyük rövanş yaşanacak ve Tam Bağımsız, Laik, Demokratik Türkiye Cumhuriyeti tekrar inşa edilecektir)
Ama kutsal kitaplar aynı kalsa bile, zaman içinde insan kendini ve sevgisini geliştirmiş, tüm dinlerde tasavvuf ekolleri oluşmuş, insanlar Yaratıcıyı daha farklı yorumlamayı başarmıştır.Tevrat’ın indirilişinden 2400 yıl sonra zamanımızdan 800 yıl önce, yaşamış olan ÖMER HAYYAM (1044-1136) Tanrı ve sevgi anlayışını şöyle dile getirmiştir;
İsyan edip karşında duracağım, neredesin?Karanlığı, ışığa yoracağım, neredesin?İBADETE karşılık CENNETİ alacaksam‘BAĞIŞ MI TİCARET Mİ’ diye SORACAĞIM, neredesin?
* Kim senin yasanı çiğnemedi ki söyle?Günahsız bir ömrün ne tadı kalır söyle.YAPTIĞIM KÖTÜLÜĞÜ, KÖTÜLÜKLE ÖDETİRSEN EĞERSENİNLE BENİM ARAMDA NE FARK KALIR Kİ SÖYLE
* * Daha sonraki yıllarda yaşamış olan YUNUS EMRE’nin (1238-1320) KURAN’I yorumlayışını ise, AKP’nin ortaöretim ders kitaplarından SANSÜRLEDİĞİ şu dörtlüğünden öğrenelim;
CENNET CENNET DEDİKLERİBİRKAÇ KÖŞKLE BİRKAÇ HURİ İSTEYENE VER ONLARIBANA SENİ GEREK SENİ
O halde YARATICIYI, evlatları iyi şeyler yapınca seven, ÖDÜLLENDİREN, kötü şeyler yapınca döven, CEZALANDIRAN, aklı alış veriş temelli çalışan bir BABA gibi görmeyi bırakıp, inancımızı “YARATANA ve YARATILMIŞLARA SEVGİ” temeli üzerine İNŞA ETMELİYİZ.
Sevgilerimle.Tuncay Erciyes16 Ocak 2008
Bir yanıt yazın