Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Kütahya’da yapmış olduğu seçim konuşmasında sormuş olduğu “Menderes asılırken MHP neredeydi” şeklindeki soruyu MHP Grup başkan Vekili Oktay Vural şöyle cevaplandırdı: “O zaman MHP diye bir parti yoktu bre cahil adam!”.
Şu sözler de Oktay Vural’a aittir: “Tevellütü yetmiyor belli ki. Kendisinin başbakan olduğundan haberdar olmadığını, kendisini hala müsamerede zannettiğini biliyoruz da, acaba 12 Eylül’de insanlar idam edilirken kendisi neredeymiş? O zaman bir sağdan, bir soldan diye insanlar idam edilirken Davutoğlu ne yapıyordu, karyolanın altında mı saklanıyordu? 12 Eylül’de biz işkence gördüğümüzde ne yapıyordu, kebap mı yiyordu?”
Oktay Vural, “O zaman MHP diye bir parti yoktu bre cahil!” diye dikleniyor diklenmesine de Davutoğlu’nun dilinin altındaki baklanın aslında Merhum Alparslan Türkeş olduğu aşikar. Çünkü Merhum Türkeş, 27 Mayıs Darbesi’ni gerçekleştiren askeri kadronun içindeydi ve “İhtilalin Kudretli Albayı” olarak bulunuyordu. Darbecilerin ilk bildirisini de zaten o okumuştu radyodan. Davutoğlu, işte buradan vurmak istiyor MHP. Üstelik, Merhum Alparslan Türkeş’in idamlara karşı olan 14’ler grubunun içinde olduğunu ve bu sebeple bu grubun, yurtdışına adeta sürgün edilerek pasifize edildiğini gizleme pahasına yapıyor bütün bunları. Yani açıkçası Ahmet Davutoğlu, gerçeğin sadece bir yanını konuşarak propaganda yapıyor seçim meydanlarında.
Bu dozu yüksek ve hakaret içerikli karşılıklı atışmayı görünce, 2010 yılında Merhum Aydın Menderes ile aramızda geçen bir yazışma aklıma geldi. Merhum Aydın Menderes ile aramızda geçen yazışmayı konu ettiğim “Aydın Menderes; Evet Değerlendirme Konusunda Acele Ettim” başlıklı yazımı tarihe not düşmek adına bir kez daha bilgilerinize sunuyorum. Yazıyı dikkatli okursanız Merhum Aydın Menderes’in hem Merhum Başbuğ Alparslan Türkeş hakkında, hem de Cumhurbaşkanı R.Tayyip Erdoğan hakkında ilginç değerlendirmelerde bulunduğunu göreceksiniz.
Buyurun:
Aydın Menderes; Evet Değerlendirme Konusunda Acele Ettim
Malum; anayasa referandumunda, hükümete ve AKP’ye en büyük desteği Fethullah Gülen Hoca Efendi ve cemaati ile Sayın Aydın Menderes verdiler. Fethullah Gülen, bu desteği, “İmkân olsa mezardakileri bile kaldırarak ‘evet’ oyu kullandırmak lazım. Ben zannediyorum kalkarlar da “(1) diyerek açıklarken, Aydın Menderes desteğini, “Referandumda her ‘evet’ oyu babamın ruhuna bir Fatiha’dır”(2) şeklinde vecizeleştirmiştir. Aydın Menderes’in sözleri, tam olarak “Her ‘evet’ oyu, merhum Adnan Menderes’in ruhuna okunmuş bir Fatiha yerini tutacaktır.” biçimindedir.
Kim ne derse desin, Fethullah Gülen ve Aydın Menderes, bu ülkede kanaat önderi olarak çok önemli fonksiyonlar icra etmektedirler. Fethullah Hoca, bu işi hem bizzat, hem de bağlıları olan cemaat vasıtasıyla yaparken, Aydın Menderes, sadece soyadını kullanarak bile bu işi çok etkili bir şekilde yapabilmektedir. Fethullah Hoca ve Aydın Menderes’in sözlerinden etkilendiği anlaşılan DP Eski Genel Başkan Yardımcısı ve Balıkesir Eski Milletvekili İlhan Aytekin bakın neler demiş:
“Fethullah Gülen Hocaefendi’nin buyurduğu gibi mümkün olsa mezardakiler de ‘evet’ oyu kullanmalıdır, çünkü 1980 darbe anayasasından, mezardakilerin de alacağı var. O gün bu ülkenin horozunun, tavuğunun bile menfaati söz konusudur. Bu sebeple geçmiş ve gelecek için ‘evet’ deme zarureti vardır.”(3).
1990’lı yıllarda yanılmıyorsam DYP saflarında da politika yapan ve Aydın Menderes ile de yakın ilişki içinde olduğunu bildiğim İlhan Aytekin’in yukarıdaki sözlerinden hareketle şu şekilde bir yorum yapmak pek ala mümkündür:
Hüsamettin Cindoruk’un liderliğini yaptığı DYP ve ANAP karışımı olan DP, bu referanduma fazla asılmamıştır. Belki de Süleyman Demirel’in yönlendirmesiyle sureti haktan görünerek ağız ucuyla “Hayır” demiştir. Eğer varsa bir tabanı, %42’lik “Hayır” oyu içinde bu tabanın hiçbir payı bulunmamaktadır. Çünkü DP’liler referandumda ya “EVET” oyu verdiler ya da “HAVET”. %42’lik Bu oy oranı, tamamıyla CHP ve MHP tabanına ait olmalıdır. O bakımdan, %58’lik “EVET” oyu, önümüzdeki genel seçimler için bir kıstas değildir. Bunun için de referandum sonuçları, ne CHP ve MHP’yi fazla üzmeli, ne de hükümet ve AKP’yi fazla sevindirmelidir.
Fethullah Gülen ve Aydın Menderes’in “EVET” yönündeki desteği, hükümet tarafından da önemli görünmeli ki; Sayın Başbakan referandumdan hemen sonra Aydın Menderes’in evine koşarak teşekkür etti ve sevincini paylaştı. Ayrıca, teşekkür konuşmasında “Okyanus ötesi” diyerek Pensilvanya’daki Fethullah Hoca’ya şükranlarını iletti. Adnan Menderes’in idamının 39. yılında ise Menderes ailesi ile birlikte Merhumun İstanbul Topkapı’daki anıt mezarına giderek çiçek koydu ve duâ okudu. Adnan Menderes’ten sitayişle bahseden bir konuşma yaptı ve Necip Fazıl’ın Adnan Menderes için yazdığı “Zeybeğin Ölümü” şiirini okudu. Oğul Menderes de bu jesti karşılıksız bırakmadı ve Sayın Başbakan’ı, babası Adnan Menderes ve Turgut Özal ile birlikte milletin gönlüne yerleştiriverdi!
***
Referandum sonucunda yaşanan ve yukarıda özetlenen manzarayı dile getirmiş olduğum 19.09.2010 tarihli ve “Necip Fazıl’a Göre Adnan Menderes Çelişkilerin Adamıdır” başlıklı yazımı, e-posta vasıtasıyla Sayın Aydın Menderes’e de göndermiştim. Aydın Menderes, sağ olsun şu cevabı verme nezaketinde bulunmuştur:
“Sayın Ömer Sağlam; Yazınızı büyük bir dikkatle okudum. Görüşlerinize saygı duyuyorum. İçinden istifade edeceklerim olacaktır. Necip Fazıl’ın şiiri yüzeysel değil aksine güzel ve duygulu bir şiirdir. Bunu siz de yazınızın bazı yerlerinde ifade ediyorsunuz. Necip Fazıl’ın yüzeysel olan sözleri Adanan Menderes’le ilgili olarak sizin de naklettiğiniz daha sonra ki sözleridir. Bunları da 1969 da ‘Benim Gözümde Menderes’ kitabında ifade etmiştir. Millet bunları ciddiye almamıştır. Ama şiirini sevmiştir. Millet samimi olanı seçer. Benim üçünü aynı fotoğrafta olarak bahsetmemi acelecilik olarak nitelendiriyorsunuz. Tabi ki haklısınız. Zira kim bilir daha neler yaşayacağız. Ancak güzel bir söz vardır. Halkın dediği Hakkın dediğidir diye. Bu üç kişiyi bir araya milletimiz getirmiştir. Yıllar bana milletimizin kolay kolay yanılmadığını öğretti.
Ben ifadeyi o an taşıdığım duyguların etkisi kadar milletimizin varmış olduğu bu hükme olan hürmetinden bahsettim. Hüsnüzan esastır. Benim söylediklerimin önemi yok. Ancak inşallah Sayın Başbakan Erdoğan milletin kendisi hakkındaki bu teveccühe bundan sonrada layık olmanın bütün gereklerini yerine getirir. Bundan milletimizin büyük bir istifadesi olur. Necip Fazıl’a tekrar döneyim. Benim gözümde Menderes kitabı da sizinde naklettiğiniz pek çok olumsuz ifadeyi Adnan Menderes için kullandıktan sonra kitabın en sonunda yine de yaşlı bir ninemizin halis ve sadık olduğuna inandığı rüyasına atıfta bulunmaktan ve ona rücu etmekten başka bir şey yapamaz. Yazınızda ismi geçen herkese ve sizinde geçmişlerinize Allah’tan rahmet diliyorum. Kıymetli düşüncelerinize tekrar teşekkür ediyorum. 20 Eylül 2010. Aydın Menderes”
Sayın Aydın Menderes’in yukarıdaki mesajı içinde yer alan en çarpıcı cümleler şunlar olsa gerekir: “Millet samimi olanı seçer. Benim üçünü aynı fotoğrafta olarak bahsetmemi acelecilik olarak nitelendiriyorsunuz. Tabi ki haklısınız. Zira kim bilir daha neler yaşayacağız…”
Anlaşılacağı üzere; Sayın Aydın Menderes de tıpkı bizim gibi, Sayın Başbakan’ı, Merhum Adnan Menderes ve Merhum Turgut Özal ile birlikte mütalaa etmenin ve onlarla kıyaslamanın henüz erken olduğunu, bu değerlendirmeyi yapabilmek için en azından Sayın Başbakan’ın aktif siyaseti bırakmasını beklemek gerektiğini söylüyor.
Sayın Aydın Menderes’in mesajını karşılıksız bırakmak olmazdı. 22 Eylül 2010 tarihinde kendisine uzunca bir mektup yazarak konuya ilişkin düşüncelerimi ve onun Milli Görüş’e yakın durmasının, Menderes ailesine karşı oluşan toplumsal sevgi ve hürmeti zedelediğini ve buna hakkı olmadığını söyledim. Kendisine yazmış olduğum ikinci mektupta bulunan satırlardan birkaçını sizlerle de paylaşmak gerekirse;
“…-Bu üç kişiyi bir araya milletimiz getirmiştir- şeklindeki değerlendirmenize katılmak mümkün değildir. Zira bana göre; bu üç kişiyi bir araya getiren güç, Millet çoğunluğu değil, Milli Görüş çoğunluğudur. Ancak yazımda da bahsetmiş olduğum gibi, umarım ve temenni ederim ki; Sayın Başbakan da inşallah Merhum Babanız ve Merhum Özal’la birlikte anılacak derecede önemli işlere imza atar. Dolayısıyla bu üç ismi bir araya getirmek Milli Görüş için mümkünse de, Millet çoğunluğu için henüz erkendir…
Burada şunu önemle belirtmeliyim ki; bilindiği gibi merhum babanız, milletin çoğunluğu tarafından hüsnükabul görmüş bir siyasetçidir. Hatta sadece onun siyasi muarızları değil, kendisini asanlar bile sonraki yıllarda bir şekilde nedametlerini, yani pişmanlıklarını dile getirmiş durumdadırlar. Bu durumda, sizin Milli Görüş’e mensup siyasi partilerde siyaset yapmanız ve babanız ile Milli Görüş’ü yan yana getirir tarzda sözler sarf etmeniz, sanırım fazla isabetli değildir. Çünkü bana göre Milli Görüş, sizin tavrınızdan da cesaret alarak sürekli DP’ye atıfta bulunmakta ve DP’yi kendisine temel yapmaya çalışmaktadır. Milli Görüş’ün bu tavrı ise, DP’ye ve babanıza gönül veren insanları üzmekte, babanızın bazı muarızlarına ise babanızın ve DP’nin aleyhinde söz söyleme fırsatı vermektedir…”
***
Sayın Menderes, mesajımıza henüz cevap vermemiştir. Eğer vermiş olsaydı, kendisine Milli Görüş ile aynı siyasi kulvarda koşmasının ve başta 12 Eylül referandumundaki tavrı olmak üzere mevcut hükümetle yakın ilişki içinde görünüyor olmasının, toplumda yanlış algılandığını söyleyecek ve bu konuda MHP’nin tavrını örnek verecektim. Bilindiği gibi, Sayın Menderes’in tavrından MHP yönetimi de rahatsız olmuş ve Sayın Bahçeli “Alparslan Türkeş’in mezar yerinin değiştirileceği konusunda” duyum aldıklarını söyleyerek şöyle bir açıklama yapmıştır:
“…Bu yönde ciddi duyumlar aldık. Merhum liderimiz Alparslan Türkeş’in mezarını kaldırmayı düşündükleri yolunda haberler aldık. Başbakan, 8 yıl sonra merhum Menderes’i hatırladı, mezarını ziyaret etti. Sonra Aydın Menderes’i ziyaret etti. Bu temaslar sırasında 27 Mayıs’la hesaplaşma anlamında Türkeş’in mezarının da bulunduğu yerden kaldırılması konuşulmuş. 27 Mayıs’ta Türkeş ihtilal lideriydi, bu nedenle mezar yeri kaldırılmalı, denilmiş duyumları aldık. Zannediyorum Devlet Mezarlığı’na veya başka bir yere nakledilmesi düşünülmüş. Böyle bir şeye girişirlerse çok kötü olur. Türkeş’in mezarına dokunurlarsa büyük yanlış yaparlar. Rahmetli Türkeş’i bir ihtilal lideri olarak görmekten çok köklü bir siyasi hareket olan Milliyetçi Hareket Partisi’nin lideri olarak, bir siyasi parti lideri olarak görmek gerekir. Tabii bu tür duyumlar bizleri çok üzdü. Bu konuşmalarda önce ülkücü camianın tepkisini azaltmak lazım gibi sözler de sarf edilmiş. Türkeş’in mezarına dokunulması, yapılacak en büyük hatalardan biri olacaktır…”(4).
Sayın Aydın Menderes, sergilemiş olduğu siyasi tavrın, toplumda yanlış algılandığını fark etmiş olacak ki; Milliyet Yazarı Fikret Bila’yı arayarak en azından Sayın Bahçeli’nin açıklamaları bağlamında topluma şu mesajı verme gereği duymuştur:
“Sayın Başbakan Erdoğan’ın beni ziyareti sırasında böyle bir konu hiç gündeme gelmedi. Ne rahmetli Türkeş’ten ne de 27 Mayıs’tan bahis bile açılmadı. Böyle bir düşünce de aklımdan geçmez. Rahmetli Türkeş yerinde sonsuza kadar rahmetle yatsın. Benim böyle bir düşüncem asla olmaz. Eğer MHP’li arkadaşlar bana sorsalardı böyle bir konunun geçmediğini ve düşünülmediğini ifade ederdim”(5).
Sayın Aydın Menderes’in açıklamalarını, başta şahsımız olmak üzere, toplumun bütün kesimlerine verilmiş bir mesaj olarak algılıyor, kendisinin, milletin çoğunluğu tarafından sevilen bir ailenin ferdi, bilge bir insan ve kanaat önderi olarak, çok daha yansız ve çok daha dikkatli davranması gerektiğini ısrarla savunuyoruz. Çünkü bizler, kanaat önderlerinin, tarihe ve milletin istikbaline karşı sorumlu insanlar olduklarına inanıyoruz.(*)
4 Eylül 2010
Ömer Sağlam
___________
1- http://www. samanyoluhaber.com isimli internet sitesinde bulunan 1.8.2010 tarihli ve “Hocaefendi son noktayı koydu” başlıklı haber. Ayrıca bkz.
2- internet sitesinde bulunan 20.08.2010 tarihli ve aynı başlıklı haber.
3- internet sitesinde bulunan 19.08.2010 tarihli ve “1980 Anayasası’ndan mezardakilerin bile alacağı var” başlıklı haber.
4- Fikret Bila, “Bahçeli: Türkeş’in mezarına dokunmayın” başlıklı yazısı, Milliyet, 22.09.2010.
5- Fikret Bila, “Menderes: Türkeş yerinde rahmetle yatsın” başlıklı yazısı, Milliyet, 23.09.2010.
(*)
Bir yanıt yazın