İsrail’in 2010 yılının Mayıs ayında Mavi Marmara adlı insani yardım gemisine Akdeniz’in uluslararası sularında düzenlediği insanlık dışı saldırı yavaş yavaş başına bela olmaya başladı.
İsrail, Mavi Marmara adlı gemiye yaptıkları saldırıdan , gemideki suçsuz, silahsız, sadece insanı yardım için fedakarlıkta bulunmaya azmetmiş dokuz insanı acımasızca öldürmekten ve de gemidekileri soyup soğana çevirmekten dolayı hiçbir şekilde yargılanamayacağını söylüyor ama kazın ayağı pek de öyle değil.
Bu insanlığın yüz karası suç nedeni ile İstanbul’da ve Güney Afrika Cumhuriyeti’nde dava açılmış durumda. İşin ucunda suçlu bulunmak, İnterpol’ün arama listesine girmek, yakalanınca hapishaneye atılmak ve de yüklü tazminatlar ödemek var. Kurtuluş da yok.
Her ne kadar İsrailli yetkililer, özellikle de İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak bu konuda “Asarım, keserim, kaya gibi duracağız, bize bir şey olmaz” dese de kazın ayağı hiçte öyle değil. Yavaş yavaş kapanmaya başlayan hukuk ve adalet kapanı İsrail’In canını yakmakla kalmıyor, oltanın ucuna takılmış kurtcuk gibi de kıvrandırıyor.
Bu güne değin İsrail, gerek Filistin’e gerekse de Lübnan’a yönelik yasal gerekçelere dayanmayan ve yasal olmayan saldırılarından dolayı, özelikle ABD’nin koruması altında olması nedeni ile yerel veya da uluslararası mahkemelere çağrılmadı, hesap vermedi ama bu seferki çok farklı.
Bu olayın geçmişte yaşananlardan farkı ise “27 Eylül 2010 tarihinde, Birleşmiş Milletler tarafından, İsrail’in Mavi Marmara’ya gerçekleştirdiği saldırıya yönelik bir olay inceleme raporunun hazırlanması ve BM’nin bu raporunda da İsrail silahlı kuvvetlerinin Mavi Marmara yardım gemisine yönelik gerçekleştirdikleri saldırı sırasında/ sonrasında uluslararası hukuku ihlal ettiklerinin açık ve net olarak yer alması.
Mavi marmara gemisine uluslararası sularda yapılan baskın ve baskın sonrası yaşanan katliamlar ve soygun ile ile ilgili İstanbul 7’nci Ağır Ceza Mahkemesi’ne yapılan dava başvurusunun kabulu yeni bir süreç başlattı. Yargılanan kişiler İsrail ordusunun 4 önemli en üst düzey rütbelileri olan dönemin İsrail Genelkurmay Başkanı Rau Aluf Gabiel Ashknazi, Deniz Kuvvetleri Komutanı Eliezer Alfred Marom, İstihbarat Başkanı Amos Yadlin ve Hava Kuvvetleri Komutanı Avishay Levi. Savcının bu kişiler için istediği ceza müebbet hapisten de öteye.
Savcı söz konusu kişileri, “Canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme suçuna azmettirmek” suçundan 9 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesini talep ederken, buna ilaveten “mala zarar vermeye azmettirmek”, “yağma suçuna azmettirmek”, “eziyet suçuna azmettirmek”, “haberleşmenin engellenmesine azmettirmek”, “kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçuna azmettirmek”, “yaralama suçuna azmettirmek” ve “silahla yaralama suçuna azmettirmek” eylemleri ile suçluyor ve toplam 18 bin 32’şer yıla kadar hapis cezası istiyor. Yani müebbet artı 18 bin 32 yıl hapis talebi var savcının.
Türkiye Cumhuriyeti Mahkemelerinin uluslararası tanınmışlığı bulunması ve tüm uluslararası kurullara üye olması nedeni ile çıkan ceza ne olursa olsun Türkiye’nin bu kişilerin yakalanması ve cezalarının infaz edilmesi için Uluslararası Polis Teşkilatı (İnterpol) aracılığı ile yakalama emri de çıkaracağı kesin. İşte bu son aşama İsrail hükümeti yetkililerinin ve ilgili dört üst rütbeli subayın uykularını kaçırmaya yetti de arttı bile.
İsrail, bu yargılamanın ve İstanbul 7’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nin saygınlığını lekelemek için 4 yüksek rütbeli subayın gıyaben yani duruşmalarda canlı olarak yer almadan, katılmadan ve de ifade vermeden yargılandığı için bunu şov olarak nitelemeye çalışıyor ama II. Dünya savaşı sonrası bazı üst düzey Nazi subaylarının gıyaben yargılandığı Nürnberg Mahkemesi kararları ve de uygulaması da hukuk kitaplarında yerini halen korumakta. Hatırlayalım; Nürnberg Mahkemesinde yapılan duruşmalarda gıyaplarında yargılanan üst düzey Nazi subayları/görevlilerinden bazıları da idam cezasına çarptırılmıştı.
İsrail Tel Aviv Mahkemesi, 1950 ila 1961 yılları arasında “Naziler ve Nazilere Yardım ve Yataklık Edenlerin Cezalandırılması Kanunu”nun arkasına saklanarak, Almanya ve Avrupa’da Nazilerin işgal ettiği bölgelerde 1939-1945 yılları arasında Nazilere yardım etmekle suçlanan Yahudi hainleri gıyaplarında yargılayarak mahkum etti. İsrail bu konuda çok deneyimli ve onlarca kişiyi bu şekilde gıyabi yargıladıktan sonra yakalanmaları içinde uluslararası her hakkını kullandı ve bu sonuca ulaşabilmek için de her yolu denedi.
İsrail Devleti’nin kendisinin de bir takım suçlamalarla gıyaben sanık sandalyesine oturttuğu kişileri benzer yargılamalarla mahkum ettiğinin bilinen gerçek olmasına ilaveten, İstanbul 7’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nin İsrail’in gıyabi yargılamalarından ve de Nürnberg duruşmalarından farkı ve yasallığı da, aleyhlerine dava açılan İsrail’li 4 üst düzey askeri personele dava ile ilgili tebligatının ulaştırılmış olması. Hiçbirinin “Haberim yoktu, gıyaben yargılandım” demek lüksü ve seçeneği yok.
Saldırı mağduru olan Güney Afrika vatandaşı gazeteci Gadija Davids’in, Ocak 2011 tarihinde Güney Afrika Polis Teşkilatı ve Güney Afrika Başsavcılığı Ulusal Başkanlığı’na, saldırı sırasında uluslararası suçlar işleyen İsrailli sorumlulara yönelik cezai soruşturma başlatılması yönünde talepte bulunması nedeniyle İkinci bir yargılama da Güney Afrika Cumhuriyeti’nde başlatıldı.
Atalarımnızın “Düşmez Kalkmaz Bir Allah’tır” sözü çok doğru. Şimdi sıra İsrail’in kendi üst düzey yöneticilerine geldi. İllaki yargılanacaklar ve illaki de mahkum olacaklar. Bundan kurtuluşları hiç yok.
Ata ATUN
e-mail: ata@kk.tc
28 Aralık 2012
Bir yanıt yazın