Gerilim yükseliyor. Neler oluyor? Türkiye’den bölge neden geriliyor,neden bölgeye savaş riski yansıyor?
*
1-ABD Ortadoğu’yu sömürüye açmak,kontrol etmek,baskı kurmak ve İsrail’in güvenliğini ve itikadî hedeflerini sağlamak amacındadır.
Büyük Orta Doğu Projesi İslam ülkelerinin zengin kaynakları ve önemli jeopolitiklerini ele geçirmeyi,
Hazar Havzasının Enerji Kalkınması Projesi ise bölge ülkelerinin bağımsızlığı ve Rusya’dan geçen hatlara bağımlılıklarının kaldırılmasını ve alternatif ihraç yollarının bulunmasını öngörüyor.
Bunun için Şii devrimi ilkeleri ve nükleer programı ile hem Sünni İslam’ı hem de İsrail’in güvenliğini tehdit eden İran’ın mevcut rejiminin yıkılması ve Rusya,Çin,Hindistan gibi ülkelerin de Ortadoğu kaynaklarından uzak durmasının sağlanması gerekiyor.
2-Türkiye’de iktidar velinimeti ABD’nin proje ve hedeflerini “Yeni,gerçek ve herkesi kapsayan bir küresel düzene ihtiyaç var” bağlılığı ile benimsemiştir.
Hilafetin merkezi Osmanlı Devletinin yıkılması ardından Türkiye Cumhuriyeti Devletinin din ve mukaddesata dair ne varsa hepsini çağdaşlaşma adı altında tahrip ettiği savındadır.
İslam Birliği hedefiyle Ahmet Davutoğlu’nun, Ortadoğu’yla din’i,Kafkaslar’la dini ve ırkı,Balkanlar’la tarihi bağları öngören normları dış politikanın ana unsuru edilmiştir.
3- Zaten ABD projelerini teminen olabildiğince askeri yöntemler kullanmaksızın yerine ulusal devlet modelinin aşılması yöntemini uygulamaktadır.
Sınırların anlamsızlaştırılması için her din,her mezhep ve her etnik kimliğin Ortadoğu’yu ortak vatanı yapması gerekiyor.
Ortadoğu’lu halkların gizliden gizliye 2.Abdülhamid’in pan-islamist ideolojisi ile eğitilmiş dini arayışlarını öne çıkaran partileşmeye inanan siyasetçileri,Müslüman Kardeşler Örgütü benzeri sivil toplum örgütleri ülkelerinde toplumun büyük kesimini peşlerine takmıştır-üstelik,orduları ve polis güçlerinin desteği ile iktidar yapılmışlar,bir adım ötesinde ortak vatan parolasıyla İslam’ın Birliği hedeflenmektedir.
4-Fakat Müslüman Kardeşler Örgütü ve benzerlerinin çağdışı akıl ve bilimle ilişkili iktidarları -birincisi; ülkelerinin politik ve ekonomik istikrarsızlıklarını geri kalmışlıkları ve daralan ulusal bütçeleriyle aşamamakta -ikincisi, ekonomik krizleri nedeniyle ABD ve Batılı müttefiklerinden yardım alamamaktadır.
Sosyal sorunlar çözülemiyor-işte,Mısır’da olduğu gibi patlak veren protestolar toplumsal şiddete dönüşüyor.
ABD’nin nufuzunu koruyabilmek için İslam ülkelerini kademeli olarak zayıf düşürdüğü -bu suretle,iktidarda olan İslami Cihad’çı Müslüman Kardeşler Örgütü ve benzerlerinin ekonomi,kalkınma ve teknolojik ihtiyaçları ve standartlarının yükselmesi dinamiğinde piyasaların kayıtsız kontrolüne girdiği -sonuçta,İsrail’in bu örgütlerin potansiyel tehditlerine karşı güvenliğinin sağlandığı anlaşılıyor.
5- Bölge ülkeleri ve komşulardaki değişimin İran ve Suriye’de BM ekonomik ve siyasi yaptırımlarından daha etkili olacağı fikri de işletilmektedir.
Demokratikleşmenin yansımasıyla İran ve Suriye’nin tecrit edileceği ve rejimlerinin yıkılacağı öngörüsü yürütülmekte-nitekim, Suriye rejimi şiddet altında tüketilmeye çalışılmaktadır.
Demokratikleşmenin İran halkına yansıması,bitmez-tükenmez yaptırımlarla pekişerek rejimin yıkılması bekleniyor- ne ki,Çin ve Rusya’nın BM Güvenlik Konseyinde İran ve Suriye’nin tecrit politikalarına müdahil olmasıyla giderek Suriye’den gelişen İsrail’i merkezde tutan eksende gerilim yükseliyor.
Üstelik değişim sürecinde İsrail’in gerekli görülen bölgedeki geleneksel güvenlik ortaklarından izolasyonunda HAMAS örgütü ve İran’ın nükleer gelişiminin durdurulamaması giderek Ortadoğu barışında risk oluşturuyor.
6- Arap Baharı öncesinden beri Türkiye,Mısır,Katar,Suudi Arabistan İsrail’e direnen ve esasen Müslüman Kardeşler Örgütü çıkışlı HAMAS’a silahlı direnişten siyasal mücadeleye geçmesi için ekonomik ve siyasi baskı yapmaktadır.
Ne ki Hamas’ın Arap Baharı sürecinde dahi ikircikli politikada kalması İsrail’in,Gazze’ye saldırı tertiplemesine neden oluyor.
Bu suretle İsrail hem Hamas’ın uzun menzilli roket fırlatma kapasitesini büyük ölçüde tahrip etmiş hem uzun süreli bir savaşa dayanamayacak seviyeye ötelemiş bulunuyor.
Aslında belki de yakın gelecekte nükleer gelişimini yok etmek üzere İran’a bir saldırı düzenlemenin öncesinde “Demir Kubbe” olarak adlandırdığı hava savunma sistemine 10 adet savunma bataryası daha ilave ettiği taktirde hangi ülkeden gelirse gelsin güvenliğinin sağlanacağını öğrenmiş bulunuyor!
7- Bu sırada ABD’nin Ortadoğu projelerinin sadık uygulayıcısı Türk iktidarı,hem Suriye’de her türlü destek verdiği çetelerin sınır boyunda uçuşa yasak bölge altında en az 5 km.derinlikte güvenlikli bölge oluşturmaları,bu bölgeden Halep yolunun açılması ve Suriye içlerine ilerlemelerini teminen,
Hem de Kuzey Suriye’de Kürt federalizminin önemli unsuru PKK destekçisi Suriyeli Kürtlerin Demokratik Birlik Partisi ve askeri kolunun pasifize edilmesi ve yerlerine islamcı Kürtlerin ikame edilmesini teminen merkezi konumda bulunan Şanlıurfa Ceylanpınar ilçesi karşısında Rasulayn ilçesine sonucu hep başarısızla biten müteaddit saldırılarla PKK yanlısı Kürt’ü, “Bizim Kürt” ve Arap ile vurmayı öngörüyor.
8- Türkiye’dede Kürt Açılımından,Kürt hareketinin konfederalist toplumcu siyaset ve ekonomi anlayışı ile iktidarın İslam Birliği vizyonunun birbirine ters düşmesi nedeniyle vazgeçilmiştir.
İktidar Kürtçü hareketin Demokratik Özerk Kürdistan konseptinde Kürt toplumunun gölge devletinin kurulması yönünde sivil itiatsizlik eylemleri başlatmasına siyasal,örgütsel ve ideolojik tasfiye politikası uyguluyor.
Nafile!Kürt hareketi yaratılan “Bizim Kürt”le yeni hazırlanan anayasada en azından sorunun çözümü yönündeki engellerin temizleneceği vaadine bağlanıyor!
9- Öte yanda Başbakan Nuri El Maliki üç tugaylık “Dicle Operasyon Gücü”nü,Irak Anayasa’sının 140.maddesine göre aidiyeti tartışmalı Kerkük,Diyala ve Selahaddin kentlerine konuşlandırması,Kuzey Irak Kürt Yönetimi ile giderek büyüyen gerilime neden olmaktadır.
Kuzey Irak Kürt Bölgesi ticareti Türkiye’de islami sermayeye bağımlı -o yüzden,”Bizim Kürt”sayılıyor.
Türkiye ekonomik ağırlığı vasıtasıyla Kuzey Irak Kürt yönetimi ile merkezi hükümetten bağımsız ve Kürt ayrılıkçılarına engel olması şartıyla petrol boru hattı anlaşması yapıyor-ki, bu bölgenin hidrokarbon potansiyeli Çin’in,Hindistan’ın ve büyük üreticiler olan İran ve Rusya’yı ilgilendiriyor.
10-Üstelik Kerkük’ün aidiyetinin belli olacağı 20 Nisan 2013’te yapılacak yerel seçimlere Başbakan Maliki’nin,”Kerkük Arap şehridir”,Barzani’nin “Kürt şehridir” iddialarına karşı Türkiye ve Türkmenler’in seçmen kütüklerinin yeniden yapılandırılması ve 2003’teki Kerkük nufusunun esas alınması talebide merkezi hükümetin otoritesini kırmaktadır-nitekim arkasında Şii İran’ın desteği ile Türkiye’ye tavır koyuyor.
Buna karşın Türkiye,Suriye’de uyguladığı benzer bir politikayı kullanıyor ve Arap’ı Şii’ye karşı kışkırtıyor.
11- Bu esnada Türkiye yakın bir gelecekte İsrail’in İran’ı hedef alan olası saldırılarında korunmak ve İsrail’e destek olmak amacıyla Kürecik’te NATO kumandasında Füze Savunma Radarına ilave olarak,Irak ve Suriye’ye karşı savunmak için sınıra NATO kumandasında Patriot sistemleri yerleştiriyor.
Doğrusu bu savunma ihtiyacında esas muhatabın Suriye,Irak değil esasen İran ve ardındaki Rusya olduğu biliniyor.
*
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu yüzyıl önce İngiltere ve Fransa’nın cetvelle çizdiği haritayı ters yüz edeceğini ve İslam coğrafyasında Kerkük’üde kapsayan sınırların anlamsızlaştığı İslam Birliğinin kurulacağını hayal ede-dursun,
ABD çıkarları ve İsrail’in güvenliği,itikadi hedeflerini teminen olası bir İran savaşı öncesinde Türkiye ve İslam ülkelerini, “Hiç kimsenin bir başkasını baskı altına almasını imkansız hale mi getirmek istiyorsun?Öyleyse hiç kimsenin güce sahip olmamasını sağlaman gerekir”ilkesi yönünde darmadağın etmiş ve Türkiye’yi olası savaş alanının tam ortasına dikmiştir.
Bir yanıt yazın