Elbette ki bu amansız ve ölümcül virüsün çaresini biz bulacaktık.
Başka kim bulabilirdi ki?
Bizde yok “yok” maaşallah.
Dünyada hiçbir ülkenin sahip olamadığı, hastaların içeri alınmayarak evlerine gönderildiği, personelinin boğazı tokluğuna hizmet vermesinin beklendiği, müteahhitlerinin ise ihya edildiği hazine garantili şehir hastanelerimiz var…
İktidar mensuplarının bir gün ailece balkona çıkıp alkışladığı, ertesi gün terörist olarak ilan ettiği, ambulans şöförüne 7 Lira gibi astronomik bir ek ücret ödediği, A dan Z ye tüm çalışanlarını manevi ve maddi olarak şad ettiği moral ve motivasyonları zirve yapmış sağlık personelimiz var…
7/24 bilimsel çalışmalar yapan, bu çalışmaların meyvelerini her fırsatta Allaha havale eden, arada kalan boş zamanlarında ise televizyon ekranlarına çıkarak endamını gösteren ve nihayetinde saray ve saltanata sadakatini beyan eden bilim adamlarımız var…
Hasta insanların toplu ulaşım araçları ile evlerine gönderilip virüs taşıyan kişilerin tedavi edilmesine müsade edilmeyen, yoğun bakım ünitelerimizde Almanya’yı kıskandıracak sayıda boş yataklarımız var…
7 ay boyunca her akşam kamera karşısına geçerek “Şeffaf sayıları veriyorum” dedikten sonra ekim ayında milleti TÜİK rakamları gibi aldattığı ortaya çıkan güler yüzlü ve sempatik Sağlık Bakanımız var…
Salgın boyunca AKP mitinglerine serbestlik tanıyayan, her türlü kolaylığı sağlayarak yardımcı olan, Milli Bayram kutlamaları ile hakkını, hukukunu aramak isteyenlere yasaklar getirerek virüsün yayılmasına biber gazı ile müdahale eden İçişleri Bakanlığımız var…
İşsize öğüt , aşsıza çay, yoksula dua, çaresize sabır, 5 has evlat müteahhitimize ise bal ikram eden, “Burası Çok Önemli” diyerek söze başlayıp “Yarın Bugünden İyi Olacak” masalları anlatmaktan asla ve kat’a vazgeçmeyen Maliye ve Hazine Bakanlığımız var…
Yeni yeni düşmanlar üreterek gündemi değiştiren ve hergün ölümle dans eden vatandaşın dikkatini başka yere çekerek daha az acı duymasına vesile olan, kabul edilmek için dakikalarca Vladimir Putin’in kapısında bekleyen, Donald Trump’un hakaret mektubunu kendisine taktim etmek için cebinde taşıyan Dışişleri Bakanlığımız var…
Ve nihayetinde salgının belini kıracak önlemi biz bulduk….
Önlem çok basit ve çok etkili.
“Sağlık personellerinin istifa etmelerini yasakladık”
Dünyada bu önlem kimsenin aklına gelmedi
Gelemezdi de zaten.
Yüzde yüz yerli ve millidir.
Patenti AKP iktidarina aittir.
Yalnız küçük bir sorun var.
İstifa etmek demokrasilerde anayasal bir haktır
Sadece savaş zamanlarında istisna taşır.
Bilmediğimiz…..
Biz resmen bir savaşta mıyız?
Eğer bir savaşta isek kiminle savaşıyoruz ya da neyle savaşıyoruz?
Değilsek, eğer bu özgürlüklerin kısıtlanması anlamına gelir ki;
Bunun adı demokrasi değil otokrasidir.
Hiç değilse bunu bilelim ve artık öyle kabul edelim…
Bir yanıt yazın