Şahane borçlanma varken tasarruf da neymiş!!?
Başlıktaki ifadeyi şöyle de değiştirebiliriz; Tasarruf çok kötü, borç çok güzel.
Tasarrufu istemeyenler kim biliyor musunuz? Tasarrufa düşman, borca aşık, aşırı imtiyazlı servet sahipleridir.
Kapitalizmin içinde yaşadığımız modeli olan finans kapital, bir borçlandırma sistemidir.
Borcu zenginler verir. Üstelik olmayan bir parayı borç olarak verirler. Borçlananlar, yeterli sermaye birikimine henüz ulaşamamış olanlardır. Ömürleri boyunca da ulaşacaklarını sanırlar. Bu sanı; insanı tasarruf etmek yerine borçlanmaya yöneltir.
Ekonomiler 1865 yılından 1908 yılına kadar, tasarruflar üzerine yürümüştür. Yani bu iki tarih arasında insanlık, tasarrufun borçlanmaktan daha iyi bir hedef olduğunu kabul etmiş. 1913 yılından sonra, servet sahiplerinin düşüncesi değişmiş, tasarruf berbat, borçlanma güzel demişler. Bu tarihten sonra, enflasyon hiç durmamış, Amerikan çok uluslu şirketleri büyüdükçe büyümüş, insanlık fakirleştikçe fakirleşmiş.
Özetle borçlandırma sistemi zenginlerin istediği bir sistemdir. Finans kapital bir borçlandırma sistemi olarak işler. Borçlanmayı devlet denetleyemez ve enflasyonu da kontrol edemez.
Tefecilerin, köylünün mahsulüne el koymak için uyguladığı tefecilik sisteminin, güçlü bilgisayarlarla uygulanan haline, finans kapital denir.
Yüzer gezer para kitlesi, küresel dünyanın yörüngesinde dönüp durur. Her dönüşünde servet sahibine yeni karlar sağlar. Üretmeden kar etme sistemi de diyebiliriz, finans kapitale.
Aslında insanlık borçlanarak, yavaşlatılmış bir felaketi yaşıyor.
İyi de bu borçlandırma işi nasıl sağlanıyor? Bankaların yarattığı sanal para ile mümkün oluyor. Kredi parası, dijital lira veya dijital dolar. Şaşırmayın ticari bankalar dijital dolar da basıyor.
Bankaya gidiyorsunuz borç istiyorsunuz, hatta bankaya bile gitmiyorsunuz Finans Teknolojileri yoluyla telefon ederek borçlanabiliyorsunuz.
Fonlar var. Gölge bankacılık da diyorlar. Bankaların uyguladığı borçlandırma sistemlerini kullanarak sizi borçlandırıyorlar.
Devletler bu fon sahiplerine yetki vermiş para(dijital) üretebiliyor ve borç veriyorlar. Bu fonları denetlemek isteseniz, ne sizin denetçilerin teknik bilgisi, ne de elindeki bilgisayar yazılımları, fonların elindeki makineleri denetleyemez. Finans teknolojileri devletlerin denetleme imkanını da ortadan kaldırıyor. Türev varlıklar kavgası buradan çıkıyor.
Uzun sözün kısası; finans kapital sistemini benimsemişseniz, belli aşırı imtiyazlı kişilere ve özel sektöre para basma ve borç verme yetkisini vermek durumundasınızdır.
Devletlerin iç borcu ya da dış borcu diyoruz ya, iç borç; ticari bankaların ürettikleri dijital paralar üzerinden borçlandığı miktar. Dış borç ise Hazinenin çıkardığı tahvil ve bonolar üzerinden borçlanılan miktarıdır.
Borç dedik ya borçlanmanın ve borçlandırmanın bin bir çeşidi çıkmış. Menkul Kıymet sözcüğü, son iki yüz yılın en tehlikeli sözcüğüdür. Atom Bombası bile bu sözcük kadar tehlikeli olamaz. 7 Eylül 2020
Bir yanıt yazın