Monopolizasyon ya da tekelleşme
Günlük dilde monopolizasyon “başkasını konuşturmama” anlamına geliyor.
Monopol konusunun, ekonominin konusu olduğunu biliriz. Etrafımız monopol şirketler ile doludur. Bu monopolleri ya hiç görmeyiz ya da görsek bile, kendimizde onlara karşı çıkacak bir güç bulamayız.
Örgütlü kapitalizmin zulmüne karşı; ne yapalım işler böyle yürüyor der, tekellerin emrine kendimizi sunarız.
Çok aklı evvel münevverimiz, kendince, tekelleşmeyi teknolojiye bağlar ve işin içinden çıktığını sanır.
Monopol nedir, nasıl oluşmuş, acaba tek sebep teknoloji midir, yoksa bazı şirketlerin monopol olmasına devletler mi sebep olmaktadır, bu konular hep karanlıkta kalır.
Kapitalizm sadece bir ekonomik sistem değildir. Siyasal bir yapılanmadır. Kapitalizmin rahatça örgütlenmesi, etkinleşmesi, hep siyasal güçler tarafından yürütülür. Devletler ve şirketlerin ortaklığı ile yürüyen bir sistemdir, kapitalizm.
Devlet ve tekellerin ortaklığı, merkez bankalarındaki resmi varlığı ile tescil edilirler. Merkez bankalarının genel kurulları monopol banklarının delegelerinden oluşur. Ekonomiye karşılık gelen paranın basımına ve basılmamasına bu kurulların belirlediği kişiler, devlet ile birlikte karar verirler.
Bir ülkenin parasını kim basıyorsa, o ülkeyi, o parayı basanlar yönetir. Neyin özelleştirileceğine, neyin satılacağına, velhasıl tüm ekonomik konular bu zenginler koalisyonunun iki dudağı arasındadır. Aslında konu ekonomiymiş gibi görünür, ama iş sonuna kadar siyasaldır.
Esas olan monopollerin çıkarlarını korumaktır. Üstelik de bu çıkarların korunmasını, sanki halkın çıkarlarını korumakmış gibi gösterilmesidir.
Kriz dönemleri, yeni monopollerin oluşmasına veya var olanların daha da büyümesine yarar.
Devletlerin borçlanabiliyor olması küresel baronların en büyük ihtiyacıdır. Çünkü aşırı harcama, sınırsız borçlanma, sınırsız para basma zorunluluğunu getirir.
Kriz dönemlerinde, küçük işletmeler batar. Batan küçük şirketlerin kapanması tekellerin piyasada gücünü bir kat daha artırır. Küçük esnafın küçük sermayenin batması, monopollerin bu şirketleri ya satın alması ya da doğrudan gasp etmesiyle sonuçlanır.
Sınırsız para basımı işi küçük işletmelerin batmasına büyük şirketlerin daha büyümesine sebep olur.
Sınırsız harcama, sınırsız borçlanma, küçük işletmelerin ve bireylerin fakirleşmesine ve mülksüzleşmesine sebep olurken, monopollerin daha da çoğalmasını sağlar.
İşin daha da kötüsü; kriz dönemlerinde, aşırı büyüyen monopoller, devlet ile ortaklıklarındaki ortaklık paylarını artırarak çıkarlar.
Özetle; kriz dönemlerinde, küçük şirketler batar, monopol şirketler daha da büyür. Dolayısıyla, devlet de daha da küçülmüş olarak krizden çıkar. Küçülen devletin yerini monopoller doldurur.
5 Eylül 2020
Bir yanıt yazın