Büyük Zafer olmasaydı hiçbiriniz olmayacaktınız

‘Büyük Zafer’ ve T.C. olmasaydı, hiçbiriniz olmayacaktınız * Yani bu ülke olmasaydı, hey iktidardakiler, sizler de olmayacaktınız, yani Türkçesiyle doğmayacaktınız!.. Bugünkü nüfus olmayacaktı…

naci kaptan

Bu gün ULU KURTULUŞ ZAFERİNE giden savaşın GAZİ MUSTAFA KEMAL PAŞA’nın komutasında başladığı önemli gün. Anadolu’nun dört bir yanına yayılmış olan, silah, cephane, teçhizat yönünden ordumuzdan çok daha güçlü olan Yunan ordusunu dağ, tepe, süre süre İzmir’de denize döken muzaffer bir komutanın ve silah arkadaşlarının tarihin en değerli sayfasına KUTLU ve YÜCE BİR ZAFERİ yazdığı kıran kırana bir savaşın başladığı gündür 26 Ağustos 1922.
VeBu kutlu yüce zaferin kutlanmasına kısıt getiren İçişleri bakanı süleyman soylu?yu nefretle kınıyorum.Ayasofya’da 350 bin kişiye yanyana, dip dibe dizen soylu?   
Ayasofya’ya virüs uğramıyor mu???
Ahlat’da yokluk ve işssizliğe rağmen yapılan sarayın açılışına virüs uğramıyor mu?
Soylu ve ona emir veren/ler;
Unutmayın ki ,
30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI olmasaydı.
Ne sizler o makamlarda olacaktınız…
Ne Ayasofya’nız olacaktı!!!
Ne de Ahlat’da yaptığınız gereksiz saray..
Tarih baba ve Devlet baba yaptıklarınızı kara kaplı defterine kaydediyor. Gün gelecek, devran dönecek ve elbet Türkiye bir hukuk devleti olacaktır.Köküne, tarihine, halkına ihanet ve eziyet edenler hesap verecektir.
Naci Kaptan / 26.08.2020

‘Büyük Zafer’ ve T.C. olmasaydı, hiçbiriniz olmayacaktınız * Yani bu ülke olmasaydı, hey iktidardakiler, sizler de olmayacaktınız, yani Türkçesiyle doğmayacaktınız!.. Bugünkü nüfus olmayacaktı… - raw 96 yil once kazanilan buyuk taarruz 30 agustos zafer bayrami 874685698

Yorumlar

  1. İskender avatarı
    İskender

    Tamamen yalan. Böyle bir şeyi iddia etmek vatandaşı salak saftirik yerine koymaktan farksızdır. 30 Ağustos’a veya başka zaferlere kimsenin karşı çıktığı yok.Ancak,kimsenin yalanlara inanma zorunluluğu da yoktur.30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesiyle savaş bitmiştir.Ve antlaşmaya göre antlaşmadan önce işgal edilmiş bulunan yerlerdeki toprakların dışında yeni Türkiye Cumhuriyet’i kurulacaktır. İşte bu belirlenen alana da,”Misak-i Milli” alanı denir.Ve misak-i Milliden taviz vermeyip bu sınırları İstanbul Meclis-i Mebusan’da deklere ettiren Vahdettinîn üzeri, bu nedenle İngilizler tarafından çizilerek söz konusu meclis Mart 1920’de kapatılmıştır.Bu sırada,Aralık 1919’da Ankara’ya geldiğinde İngiliz birlikleri tarafından da karşılanmış bulunan Mustafa Kemal,Fransızların kullanmış bulundukları karargahı devir alarak bu binayı meclise dönüştürdüğü için istanbul’da kapanan meclis’in milletvekillerinin yaklaşık yarısı Ankara’daki Mecliste göreve başlamıştır. O andan itibaren de vahdettin’in bir yetkisi kalmadığından Mustafa Kemal,Meclis başkanı olarak yeni Türkiye cumhuriyet’i adına antlaşmalar yapmaya başlamıştır.Örneğin 1920’den itibaren Ruslarla diyaloğa geçilerek 1921 yılından itibaren de Rus ve Fransızlarla barış anlaşmaları yaptıkları gibi Ruslardan da ihtiyaç olunan Uçak,Top,Makineli Tüfek ve para yardımı almaya başlamıştır.En son Ankara’daki Meclisi temsil eden üyeler, İtilaf ülkeleriyle LOZAN antlaşmasını imzalayarak yeni devletin kuruluşunu tamamlamışlardır. Ankara’daki meclise yapılan eleştirler KERKÜK-MUSUL konusunda yapılmıştır.Bu eleştiride de bir haklılık vardır.Çünkü,mondros’un imzalandığı 30 Ekim 1918’de Kerkük ve Musul İtilaf ülkelerinin işgalinde olmadığı için Misak-i Milli sınırları içerisinde varsayılmaktaydı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir