AKP kurulup da yola çıkarken 2005 yılında bir açıklama yapan Recep Tayyip Erdoğan şu ifadeleri kullanmıştı:
3Y formulü : Yolsuzluk, Yoksulluk ve Yasaklar.
Yolsuzluk
‘Artık bankalar daha disiplinli, önüne gelen banka kuramıyor. TMSF bütün gayreti ile saldırıyor; tavuğuna, tasına tarağına, kaşığına bardağına kadar girmiş vaziyetteler. Ancak minareyi çalan kılıfını hazırlamış. Siz ancak bulduğunuza el koyuyorsunuz. TMSF Hazine’den 40 katrilyon çekmişti. Artık çekmiyor; Hazine’ye para öder duruma geldiler. Bu yükler milletin sırtından atılan yüklerdir.’
Yoksulluk
Erdoğan, simit ve çay hesabı yaparak, göreve geldiklerinde 218 milyon olan asgari ücreti 350 milyona çıkarttıklarını hatırlattı. Erdoğan, ‘Bu bizdendir, değildir diye vatandaşımızı ayırmaya kimsenin hakkı yoktur Suistimallere imkan vermeyin’ uyarısında bulundu.
Yasaklar
Erdoğan, iktidara geldiklerinde Türkiye’nin yasaklar ülkesi olduğunu ancak bunları yavaş yavaş kaldırdıklarını söyledi. Erdoğan, şöyle dedi: ‘Sağlıklı doğum 9 ay 10 günde oluyor. Erken olursa ölümle sonuçlanabiliyor. Biz bu konudaki görevimizi biliyoruz. Bir ağacı kurtaralım derken ormanı kaybetmeyelim; ormanı kurtaralım. Duygusallığa gerek yok. Bazı şeyler konuşulmaz, yaşanır. Yaşamadan konuşanlar bu işin istismarını yapanlardır. Bu ülke bunun bedelini çok ödedi. Biz bedel ödetmek istemiyoruz. Toplumsal gerilimlere neden olmadan, azami toplumsal mutabakat adımlarının atılması bizim görevimizdir.’
Evet Erdoğan aynen böyle demişti, YOLSUZLUKLARA, YOKSULLUĞA, YASAKLARA savaş açarak topluma, Devlette şeffaflık, dürüstlük, kamu malını korumak, yolsuzlukları engellemek, yoksulluğu ortadan kaldırarak refahı topluma yaymayı, işsizlik ve enflasyonu düşürmek , yasakları da kaldırarak daha özgür, demokratik ve insan haklarının olduğu bir Türkiye’yi vaad ediyordu.
Dilin kemiği yoktur derler, aradan 18 sene geçti ve Türkiye geçmişini arar hale geldi… Sözde islam devleti olan ülkemizde ve sözde dindar gibi gözüken AKP yönetimi dünyanın en büyük yolsuzluklarını gerçekleştirdi. Kombassan, Yimpaş, Denizfeneri, 17/25 Aralık “sıfırla”, Rıza Zarrap olayı v.b bir çok yolsuzluk soruşturmadan kaçırıldı, soruşturma yapan gerçek savcı ve yargıçlar görevden alındı. Yolsuzluklar için basın yasağı kondu. 2 emekli parkta konuşmalarında HIRSIZ kelimesi geçtiği için muhbir vatandaş polise ihbar etti. Polis emeklileri göz altına aldı. Anlaşıldı ki emeklilerden birisinin evine hırsız girmiştir. Polisimiz böylesi çalışırken devletin milyar dolarlar çalınıyordu.
En büyük yolsuzluklar küresel büyüklükte fakat işlevsiz projeler üzerinden yapıldı. Mesela; Uçak inemeyen İstanbul havalimanı çatlayan nükleer santral inşaatı, su tutamayan Ilısu Barajı , köprüler, hastahaneler gibi ; http://nacikaptan.com/?p=69400
Üzerinden geçilmeyen köprüler, tüneller, hasta gitmeyen dev hastahaneler, uçak inemeyen hava limanları dünyadaki benzerleri ile mukayese edildiğinde yaklaşık 3 misli daha pahalıya mal olduğu görüldü.
Mesela Çin dünyanın en büyük havaliman Beijing Daxing uluslararası havaalanını yaptı. Bizim 3. Havaalanının 2 katı büyüklüğünde.. Ve maliyeti de 11.2 Milyar dolar..Bizim 3. Havaalanının maliyeti 35 Milyar dolar..Yani tam 3 misli !!! Bizim İstanbul havalimanımız Beijing Daxing’in yarısı kadar ama maliyeti 3 misli… http://nacikaptan.com/?p=61011
AKADEMİSYENLERİN VE UZMAN DENETÇİLERİN YOLSUZLUK HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ
Bilindiği üzere yolsuzluk; kamu görevlisinin yetkisini kural dışı kullanarak genellikle gizli bir şekilde çıkar sağlamasıdır. Bu nedenle yolsuzlukla mücadelede, kamu kesiminde hesap verme sorumluluğunun yerleştirilmesinin ve şeffaflığın artırılmasının önemi ve gereği tartışmasızdır.
Hesap verme sorumluluğunun ve şeffaflığın geliştirilmesinde Sayıştayların vazgeçilmez rolü bulunmaktadır. Parlamento adına denetim yapan Sayıştaylar, şeffaf, hızlı çalışan ve vatandaşa hizmete odaklanan kamu idaresinin oluşturulmasındaki katkıları dolayısıyla, yolsuzlukla mücadelenin temel unsurlarından birisi olarak kabul edilmektedir.
Küresel dünya ekonomisinin en çarpıcı özelliklerinden birisi de yoksulluk ve yolsuzluğun küresel bir hal almış olmasıdır. Kapitalist küreselleşme ortaya çıkardığı yeni yapıda yolsuzluk ve yozlaşmayı sistemin bir unsuru haline getirmiştir. Yolsuzluk ve yozlaşma genelde düşük gelirli kesimler aleyhine işlemektedir. Bu da küresel bazda gelir eşitsizliklerinin artmasına neden olmaktadır.
Yoksulluk artmaktadır. Türkiye’de de özellikle 1980’li yıllardan itibaren kapitalist sisteme bütün unsurları ile uyum ve küreselleşme kaygıları öne çıkmıştır. Yapısal uyum adı altında ekonomi politikalarının temel amacı küreselleşme olmuştur. 1980’den günümüze Türkiye ekonomisi daha küreselleşmiş, dışa açılmış bir ekonomi haline gelmiştir. Bununla birlikte son yıllarda Türkiye ekonomisi yolsuzluklarla birlikte anılır olmuştur. Küreselleşen Türkiye ekonomisi aynı zamanda toplam nüfus içinde yoksulluk oranı gittikçe artan, gelir dağılımı günden güne bozulan bir görünüm sergilemektedir.
Küreselleşme sürecinde yoksulluk en çok da kadınları etkilemiştir. Bu nedenle “yoksulluğun feminizasyonu” denilen ve uyum programlarının kadınları yoksulluğa sürüklemesini ifade eden bir kavram son yıllarda sıklıkla dile getirilmektedir. Aynı şekilde çocuklar da yoksullaşmadan paylarını önemli ölçüde almışlardır. Dünya üzerindeki çocuk sayısının en çok da yoksulluk çizgisi altındaki ailelerde toplandığı düşünülürse tablonun vahameti daha açık bir şekilde ortaya çıkar. [*]
Yolsuzluğun Tanımlanması Yolsuzluk olgusu karşımıza belli bir Şekilde değil, onlarca, yüzlerce şekliyle çıkabilir. Bu nedenle yolsuzluğun kesin bir tanımını yapmak mümkün değildir. Günümüze kadar yolsuzluk çeşitli şekillerde tanımlanmıştır. Yolsuzluğun en popüler, basit ve yaygın tanımı ise “kamu gücünün özel çıkarlar için kötüye kullanılması” şeklinde yapılmaktadır. Dünya Bankası da bu tanımı kabul etmektedir. Yozlaşma, iltimas veya rüşvet kavramları ile birbiri içine geçmiş anlamlar içeren yolsuzluk olgusunun, yolsuzluğu oluşturan unsurların farklı ağırlıklarda değerlendirilmesiyle, farklı şekillerde tanımları yapılmıştır.
Bu tanımlardan bazıları şunlardır: “Yönetimsel otoritenin illegal veya ahlakdşı bir biçimde kişisel veya politik kazanç için kullanılmasıdır. Yolsuzluk aynı zamanda şu şekilde de tanımlanır; servetiyle ilgili olarak ve kuralları ihlal ederek statü kazancı veya belli bir duruma ilişkin nüfuz/torpil çeşitlerinin kullanılmasından dolayı bir kamu görevlisinin (seçilmiş veya atanmış) formel görevlerinden sapan davranışları.[John Mafunisa Mutuwafhethu, “Developing A Work Ethic in the Public Sector” Political and Administrative Corruption, (Seminar), IIAS and TODAøE, Ankara 1997, s.191.]
“Kamu görevlilerinin yapılmaması gereken işlemleri yapmaları ya da yapmaları gereken işlemleri çabuklaştırmaları karşılığı çıkar sağlamalarına “yolsuzluk” demekteyiz. Bu genel deyim “rüşvet”, “zimmete para geçirme”, “irtikap”, “memuriyet ve mevkiin nüfuzunu suiistimal” ve “memuriyet vazifelerini yapmama” gibi dürüstlük ve ahlak kurallarına aykırı davranışların tümü için kullanılmaktadır.[ Refik Çulpan, “Bürokratik Sistemin Yozlaşması”, Amme ødaresi Dergisi, C: 13 (Haziran 1980), s.34.]
Genel olarak ülkemizdeki yolsuzluk olayları incelendiğinde, yolsuzluk olaylarında, uygulamaların yasalara aykırı olması şeklinde değil, daha çok yasal sapmalar yoluyla karşılıklı çıkar alışverişinin gerçekleştirildiği gözlenmektedir. Yani yolsuzluk olaylarında uygulamalar çoğu kez yasalara uygun olarak yapılmakta, ancak kamu yetkisi kamu görevlilerinin elinde bilinçli şekilde çıkar sağlama aracı olarak kullanılmaktadır. [D.D.K., Yolsuzluklarla Müdahaleye Yardımcı Olmak Maksadıyla Alınması Gereken Tedbirlere ilişkin inceleme Raporu, DDK Yayını No:2, s.2.]
Çıkar Sağlamak Öğesi Yolsuzluk olgusunda bir taraf yasal düzenlemelerde öngörülmeyen bir etkileme yoluyla kamu görevlisinin yetkisini saptırmaktadır. Bu etki ile kamusal güç takas edilmektedir. Bu etkileme aracı genellikle para ya da mal cinsinden maddesel niteliktedir. Bazı yazarlar maddi nitelikte olmayan çıkarları da rüşvet kabul etmişlerdir.
“Menfaati yalnız maddi şeylerle sınırlandırmak doğru değildir. Bu bakımdan cinsi temas hatta bir öpücük dahi rüúvet vasıtası meydana getirebilir. [Ahmet Mumcu, Osmanlı Devletinde Rüşvet, A.Ü. Hukuk Fak.Yayını, Ankara 1969, s.1.]
Ekonomik nitelikteki yani maddi değeri olan etkileme aracı ile kamusal yetki takas edilmektedir. Yani bir kazanç karşılığında, kamu görevlisi bu kazancı sağlayanın isteği doğrultusunda işlem yapmaktadır. Bazı durumlarda da kamu görevlisini etkilemek için para ya da mal gibi ekonomik bir güç yerine, aile – akraba – arkadaşlık bağları gibi maddi olmayan etkileme araçları da kullanılabilmektir.
Böyle durumlarda kamu görevlisi maddi menfaat elde etmemekle birlikte, yetkisini özel bir amaç için kurallara aykırı bir biçimde kullanmaktadır. Burada kamu görevlisi, özel bir amaç için yetkisini kurallara aykırı biçimde kullandığından, yolsuzluk olgusu ortaya çıkmaktadır.
Diğer bir etkileme aracı da toplumsal ya da siyasal nüfuzun kullanılmasıdır. Toplumsal ya da siyasal nüfuza sahip kişiler bu güçlerini kullanarak kamu görevlisinden ayrıcalıklı bir işlem yapmasını isteyebilirler. Bu gibi durumlarda kamu görevlisi ileride kendisi için kullanabileceği bir kayırma imkanı elde etmektedir.
Yukarıda yapmaya çalıştığımız yolsuzluk öğelerine ilişkin açıklamalar doğrultusunda, yolsuzluk olgusunun tespitine ilişkin en sağlam unsur “yetkinin kural dışı kullanımı”dır.
Toplumsal yaşamda ve devlet örgütünde kurallar belli olduğuna göre, devletin toplumun ya da bireylerin zararına yol açan, kamu görevlisinin herhangi bir çıkar elde etmek amacıyla yetkisini kurallara aykırı olarak kullanması yolsuzluk olarak değerlendirilmelidir.
[*] https://d1wqtxts1xzle7.cloudfront.net/51456333/12.pdf Küreselleşme Kaynaklı Yoksulluk ve Yolsuzluk Yrd. Doç. Dr. Mehmet Şahin Çanakkale 18 Mart Üniv. Biga İİBF – S124-128
[**] http://wwwetik.gov.tr/wp-content/uploads/2019/03/kemalozsemerci-TurkKamuYonetimindeYolsuzluklarnedenleri.pdf Türk Kamu Yönetiminde Yolsuzluklar, Nedenleri, Zararları ve Çözüm Önerileri Kemal Özsemerci Başdenetçi 1. Daire Ekim 2003
Bir yanıt yazın