Dünya dönüyor. Hem kendi çevresinde, hem güneşin çevresinde…
Ama hep ileriye doğru, çağdaşlığa, uygarlığa doğru dönüyor.
Geriye, gericiliğe değil…
Örneğin İlkçağ geride kaldı. Kölelik düzeni geride kaldı. Ortaçağ geride kaldı.
Dünya artık kölelik düzenine doğru ilerlemiyor. Kölelik düzenine doğru yol almıyor.
Köle sahipleri yok artık… İnsanlar alınıp satılmıyor. Efendinin köle üzerinde mülkiyet hakkı kaldırıldı.
Toprağa ve efendilerine bağlı serflerin çağı çoktan geçti.
Din savaşları çoktan bitti. Uygar ülkelerde din ticareti yaparak zenginleşen, servet sahibi olan, kendini peygamber ilan eden kimse kalmadı.
Bunlar tarih oldu. Ortaçağ geçmişe gömüldü…
Ama bütün bu çıplak gerçeklere karşın, Türkiye’miz hâlâ tarikatlarla yatıyor, tekkelerle kalkıyor. Şeyhlerle yatıyor, Şıhlarla kalkıyor. Hem de 18 yıldan bu yana…
Ortaçağa dönmek istiyor. Ortaçağda yaşamak istiyor. “Ben Ortaçağda yaşayacağım” diyor.
İlla da Ortaçağda yaşayacağım…
Varsa yoksa din…
Ekonomi, eğitim, bilim, çağdaşlık, uygarlık, kadın ve insan hakları unutuldu.
Yok edildi…
Demokrasi, cumhuriyet, laiklik bitirildi.
Rejim değiştirildi. Tek adam rejimine dönüştü. TBMM işlevini kaybetti. Milletvekilleri yukarıdan gönderilen kararları, yasaları oylayan, onaylayan robotlar haline getirildi…
Tartışma, konuşma, eleştiri sıfırlandı.
Meclisten “HAYIR” oyu çıkmıyor artık. Her kanuna, her kanunsuzluğa “EVET” deniliyor.
Yeni rejim, demokratik olmayan yasalar ve kararlarla götürülmeye çalışılıyor…
Dört bir yanda zorbalık, baskı hüküm sürüyor. “Ya bize uyarsın, dediğimizi yaparsın ya da biz yaptırmasını çok iyi biliriz…” diyorlar. Tehditler, şantajlar gırla gidiyor…
Hapishaneler boyun eğmeyen, dik duran gazetecilerle, politikacılarla, yazarlar – çizerlerle doldu…
Ama saldırganlar, sövüp sayanlar, tecavüzcüler, tacizciler serbest bırakılıyor.
Bu yüzden, taciz, tecavüz, küçük çocuklara sarkıntılık zirveye çıktı.
Her taraf İmam hatip doldu. Devlet okullarının yerini özel okullar aldı. Eğitim paralı oldu.
Özel okulculuk büyüyen, gelişen sektörler arasında ön sıraya geçti. Özel okul sayısı yedi katına çıktı… Devlet okulları güç yitirdi.
Eğitim dinselleştirildi…
İlim Yayma Cemiyetleri, Ensar Vakfı ve Birlik Vakfı eğitim- alanına girdi. Resmilik kazandı.
Bu vakıflar diledikleri gibi hareket ediyorlar şimdi, eğitim ve öğretime yön veriyorlar…
Bilimsel eğitim ve okullaşma geriledi. Gücünü yitirdi.
Uygar toplumlar, milletler hep ileriye, geleceğe, uygarlığa doğru yol alıyorlar. İlkelliğe, geriye, gericiliğe dönüş olmuyor artık.
Arada bir, bazı ülkelerde gerici, baskıcı, otoriter yönetimler iş başına geçseler bile bunların ömürleri çok uzun sürmüyor, kısa zamanda yıkılıyorlar…
Onlar, uygarlığa, demokrasiye, özgürlüğe ters düşen faşist uygulamaları, gerici düşünceleri ile zaten akıbetlerini, sonlarını kendileri hazırlıyorlar.
İnsanlık tarihi yaşamları acı ve hüsranla biten nice diktatörlerin, çağ dışı politikacıların örnekleriyle doludur.
“Onlar, kendilerini dünyaya direk kalacaklarını sanarak” halkına, insanlığa kan kusturdular; savaşlar, kavgalar çıkararak milyonlarca insanın ölümüne neden oldular…
Hitlerler, Mussoliniler, Saddam Hüseyinler, Çavuşeskular bunlardan bazıları…
Saddam Hüseyin otoritesini güçlendirmek için tüm devlet kurumlarını kendisine bağladı. Parti devleti kurdu. İstediğini, istediği kişiyi makamın başına getirdi. Tümü de eş, dost, akraba idi. Örneğin hazine damada bağlandı.
Meclis onun için özel mesai yapardı. Gönderdiği yasalar, tasarılar istediği saatte, istediği zamanda meclisten geçerdi.
Sarayları, köşkleri, kendisine bağlı özel güçleri vardı. Bir saray yetmez, bir saray daha yaptırırdı.
Koruma ordusuyla gezerdi…
Hakka, hukuka, yasalara uymazdı. “En büyük benim, benden büyük yok” derdi… Sonra kendisinden büyükler, kendisinden güçlüler çıktı, onu alaşağı ettiler.
Onu bir çukurda gizlenmiş, saklanmış olarak buldular.
İnsanlar kendilerini ne kadar büyük, ne kadar güçlü, ne kadar erişilmez sanırlarsa sansınlar; dünya çok küçüktür… Bir bakarsın ki devran dönmüş, hükmedenle hükmedilen yer değiştirmiş.
Bir yanıt yazın