Ortadoğu İsrail’in İzzettin Kassam Tugayları Komutanı Ahmet Cabari’ye düzenlediği suikastın ardından başlattığı Gazze’ye hava saldırıları,Hamas ve İslami Cihad’ın İsrail yerleşimlerini roket atışına tutmasıyla yeni bir safhaya ulaşmıştır.
Olup-biteni anlamak için bugün bölgenin,2009’da 22 günlük İsrail’in Dökme Kurşun Savaşı olarak adlandırdığı ve İran ile Suriye’nin de rol aldığı günlerin çok uzağında olduğundan başlamak gerekiyor.
1-ABD Büyük Ortadoğu bölgesinde merkezinde İsrail’in bulunduğu ve etrafında çıkarlarına uyumlu ülkeler oluşturmaktadır.
Türkiye’de F.Gülen ve R.T. Erdoğan’ın başlattığı değişim Arap Baharı ile İslam ülkelerine yayılmış,yeni rejimlerde dini arayışlarını öne çıkaran partileşmeye inanan siyasetçi ve yöneticiler orduları ve polis güçlerinin desteği ile İslami sivil toplum örgütleri ve sermaye öncülüğünde ülkelerini islami liberalizme dönüştürmektedir.
Sözde lâik bir devlet çatısı altında ekonomik yapıda dinin esasını oluşturan mülkiyet ya da malın ve nimetlerin paylaşım ve bölüşümünde liberal,İslamın adalet, doğruluk,dayanışma, zekat ve infak temelini oluşturan konularında değil -fakat, ritüellerinde yeni sosyolojik yapılar kuruluyor.
2-Yıllardır yasaklı İslami Cihad’çı toplum örgütleri rejimlere egemen olurken,ülkelerini islami liberalizm ile küresel piyasalara bağlıyor -fakat,demokratikleşirken ekonomi,kalkınma ve teknoloji ihtiyaçları ve standartlarının yükselmesi dinamiğinde küresel piyasaların kayıtsız kontrolüne giriliyor.
3-Bu gelişmeler İran ve Suriye’de BM ekonomik ve siyasi yaptırımlarından daha etkilisini,yaptırımların ancak bölge ülkeleri ve komşular işbirliğiyle etkili olacağı fikrini de işletiyor.
Demokratikleşmenin yansımasıyla İran ve Suriye’nin tecrit edileceği ve rejimlerinin yıkılacağı öngörüsü yürütülmektedir-nitekim, Suriye rejimi şiddet altında yalıtık ve tüketilmektedir.
Ne ki Rusya’nın BM Güvenlik Konseyi odağından İran ve Suriye’nin tecrit politikalarına müdahil olmasıyla giderek Suriye’den gelişen İsrail’i merkezde tutan eksende gerilim yükselmiş, İsrail’in bölgedeki geleneksel güvenlik ortaklarından izolasyonuyla güvenliğinde,bunun da ötesinde Ortadoğu barışında risk oluşmuştur.
4- Arap Baharıyla değişim çerçevesinde Türkiye,Mısır,Katar,Suudi Arabistan İsrail’e direnen ve esasen Müslüman Kardeşler Örgütü çıkışlı Hamas’a silahlı direnişten siyasal mücadeleye geçmesi için ekonomik ve siyasi baskı yapmaktadır.
Mesela Mısır Refah sınır kapısını tam olarak açmamış,Gazze’ye çıkan tünellerin bir kısmını kapamıştır.
Hamas ABD’nin Akdeniz’deki gemileri ve İsrail’in Sudan’da yok ettiği silah fabrikası nedeniyle silah lojistiğinde zorluk yaşıyor.
Nitekim Hamas Suriye’deki iç karışıklıkta yerini belirlemekte zorlanmıştır,Şam’daki merkezini Katar’a taşımış bulunuyor-bütünü,Hamas’ın değişmekte olduğunun kanıtı sayılıyor.
5- Bu esnada Birleşmiş Milletler Teşkilatı Filistin Özerk Yönetimi lideri Mahmud Abbas’ın, ABD ve İsrail’in reddettiği BM’ye üye olmayan devlet statüsüne başvurusunu Kasım ayının sonunda görüşmeye hazırlanmaktadır.
Amerika’da yeniden başkan seçilen Obama’nın İsrail yönetimi ile Mahmud Abbas arasında bir seçimde bulunması gerekiyor.
Ama Obama’nın Abbas’ın Filistin Devletinin BM’e gözlemci statüsünde üye olmayan devlet olma başvurusunu veto etmesi Özerk Yönetiminin yeniden intifadasına,Abbas’ın önerisini kabul etmesi halinde ise İsrail yönetiminin Filistin’e yaptırımları ve Abbas’ın zorlanmasıyla yine intifadaya yol açacağı biliniyor.
Üstelik ABD’nin daha önce veto ettiği başvuruyu bu kez de kabul etmesi olası değildir.
6-O halde Başkan Obama’nın iki devletli çözümden başka alternatifi olmadığı görülüyor.
Çünkü barışın koşulu olarak Mahmud Abbas’ın Hamas karşısında elini güçlendirmek için Obama’dan Filistin’in BM’e gözlemci statüsünde üye olmayan devlet olarak kabul edilmesi talebini İsrail’in Batı Şeria’daki yerleşimlerinden vazgeçmesi alternatifiyle değişebileceği anlaşılmıştır.
Bu noktada Filistin’in kendi topraklarındaki egemenliğinin sağlanmasında Arap Barış Girişiminin yüreklendirici katkısı öngörülüyor -rağmen,öncelikle Mahmut Abbas Yönetiminin alternatifi Hamas örgütünün aşırılıklarının giderilmesi gerekiyor…
İkide bir Suriye’ye BM Barış gücünün görevlendirileceği söylentilerinin esasen Obama’nın iki devletli çözümünde İsrail-Filistin’de aşırılıkların kontrol edilmesine yönelik olduğu,ABD ve İngiliz askerlerinin de bu iş için bölgede bulunduğu anlaşılıyor.
7- Ve İsrail hükümeti Gazze’ye tertiplediği saldırıyla Hamas’ın uzun menzilli roket fırlatma kapasitesinin büyük ölçüde tahrip edildiğini,gerektiğinde kara harekâtına da girelebileceğini açıklıyor-çünkü, Hamas’ın uzun süreli bir savaşa dayanamayacağı öngörülüyor.
ABD Dışişleri Bakanlığı,”İsrail’in kendini savunma hakkı”nın arkasında olduklarını açıklıyor.
8-İsrail ile ortak değer yargıları,maneviyatı ve siyaseti,ekonomik,teknolojik ortaklığı paylaşmasına rağmen Rusya bir yanda Arap Baharı sürecinde bölgede farklı taraflarla kurduğu ilişkiler yoluyla Ortadoğu’da saygın bir konum sağlamaya çalışmaktadır,öte yanda İslamlaşmanın yol açacağı komplikasyonlardan da kaçınmak hedefindedir.
O nedenle liderliğini Suudi Arabistan’ın yaptığı Sünnileşme eksenine karşı Şii rejimleri ekseninde lider İran’ın yanında yer alıyor.
Bu Rusya’nın Ortadoğu’da oyun alanını belirliyor -önce Suriye, Rusya’nın Ortadoğu’da kendisini yeniden yapılandırma alanıdır-o nedenle, Esad rejimine karşı saldırılarda savunucu rolünü oynuyor.
İran ise Rusya’nın bölge dışına itilmesine neden olacak kırmızı çizgisini oluşturuyor.
Öyleyse İsrail’in Arap Baharından sonra bölgedeki çıkarlarını korumanın peşinde Rusya’ya rağmen Gazze Saldırısına nasıl karar verdiğinin de sorgulanması gerekiyor.
9- Biricik ihtimal ABD’nin Rusya ile Suriye sorununun barışçıl çözümünde BM ve Cenevre’de tüm tarafların desteklediği-fakat,Cumhurbaşkanı Esad’ın istifa etmesinde direndiği,hükümetin ve silahlı muhalefetin ağır silahları kullanmaktan vazgeçmesi, tarafların katılımıyla geçiş hükümeti kurulması ve barışçıl müzakereleri öngören planında anlaşmış olmalarıdır.
İşte olası bir müzakere masasında Esad rejimin karşısında Katar’da yapılan toplantıda Müslüman Kardeşler Örgütü ağırlığının azaltıldığı ve ardarda Batı ülkelerince tanınan Suriye muhalefetinin bir çatı örgütlenmesi sağlanmış bulunuyor.
Suriye’yi bölünmekten alıkoyacak,tarafların temsil edildiği barışçıl müzakelerelerin yolu açılıyor,Esad’ın istifası -şimdilik,ihmal ediliyor.
Bu noktada İsrail’in bölgedeki geleneksel güvenlik ortakları Türkiye,Mısır,Suudi Arabistan,Ürdün gibi ülkelerle dostluğunun gelişmesi ve güvenliğinin de sağlanması planlanıyor.
İşte olası bir müzakere masasında Esad rejimin karşısında Katar’da yapılan toplantıda Müslüman Kardeşler Örgütü ağırlığının azaltıldığı ve ardarda Batı ülkelerince tanınan Suriye muhalefetinin bir çatı örgütlenmesi sağlanmış bulunuyor.
Suriye’yi bölünmekten alıkoyacak,tarafların temsil edildiği barışçıl müzakelerelerin yolu açılıyor,Esad’ın istifası -şimdilik,ihmal ediliyor.
Bu noktada İsrail’in bölgedeki geleneksel güvenlik ortakları Türkiye,Mısır,Suudi Arabistan,Ürdün gibi ülkelerle dostluğunun gelişmesi ve güvenliğinin de sağlanması planlanıyor.
10- İsrail’e en büyük tehdit oluşturduğu varsayılan İran’a gelince;İran mütemadiyen uranyum zenginleştirilmesiyle ilgili görüşmeler yapmaya hazır olduğunu açıklamaktadır.
Rusya’nın planına göre İran nükleer probleminin dünya toplumunda uyandırdığı tedirginliğin düzeyini düşürmek üzere barışçıl nükleer programı için yüzde 20 oranında zenginleştirilmiş uranyum sevkinin yapılması halinde esnek tutum alacaktır-karşılığında, güveni sağlamlaştırmak amacı ile gerçekleştireceği her adıma karşı kendisine uygulanan yaptırımlardan birinin kaldırılması öngörülüyor.
Teminen Başkan Obama’nın İran’ın nükleer programıyla ilgili BM Güvenlik Konseyi 5 Daimi üyesi ve Almanya ile müzakerelerin yolunu açması gerekiyor.
Teminen Başkan Obama’nın İran’ın nükleer programıyla ilgili BM Güvenlik Konseyi 5 Daimi üyesi ve Almanya ile müzakerelerin yolunu açması gerekiyor.
11- Bu gelişmelerin karşılığında egemenliğini teminen İsrail’in Helsinki’de “Nükleer Olmayan Ortadoğu Konferansı”na katılımına izin verilecektir.
12- Türkiye Büyük Ortadoğu bölgesindeki değişim sürecinde -bugün, rejimlerini devralmış islami örgütlerin ve bilhassa Şii eksenindeki ülkelerin İsrail’e karşı tahrik edici,İslami Cihad söylemlerine paratoner görevi yapmış -güvenliği sağlamıştır.
Sürekli tansiyon yükselten ve diğerlerinin yarattığı gerilimi kompanse eden bir siyaset sonuçta Türkiye ile İsrail’i kopuş noktasına getirmiş bulunuyor.
İki ülke Başbakan Erdoğan’ın özür ve tazminat talebi ile İsrail’in ulusal gururuna sıkışmıştır-oysa,İsrail’in güvenliği için bölgedeki başta Türkiye ile yeniden yakınlaşması gerekiyor.
Benzer şekilde bu gelişmelerin realize olması için Başbakan Erdoğan’ın Suriye sorununda izlediği katı politikalarından vazgeçmelidir.
Erdoğan’ın Müslüman Kardeşler örgütüne yakınlığı da hem ABD hem Rusya’ya sıkıntı veriyor.
Üstelik Rusya Ankara’ya indirilen Suriye uçağında eziyet edildiğini iddia ettiği vatandaşları için Erdoğan’dan bir özür ve el konulan BM protokollerine uygun yükünün iadesini talep ediyor.
İsrail’in bu gelişmelerle muhalif Hamas’ın aşırılıkları gidermek üzere Gazze saldırısını tertiplemiş bulunuyor.
17.11.2012
Bir yanıt yazın