Başkan Obama’nın istihbarat danışmanı Chuck Hagel,”Biz başkalarının ülkelerini işgal ederek kendi değerlerimizi dayatamayacağımızı acı bir dersle öğrendik.Artık işgalden başka politikalar var”diyor.
Nitekim ABD Suriye’yi işgal etmek için kimbilir hangi bastırma ve yağma planlarıyla yetiştirdiği,işin sonunda önlerine atılacak kemiğin peşinde bir yığın çakalı Özgür Suriye Ordusu adı ile işbirlikçi tutmuştur.
Suriye’yi sömürgeleştirme planında bu orduya İsrail ve AB’nin yönergesinde Türkiye’den,Suudi Arabistan ve Katar’dan aynı kumaştan kesilmiş yönetimler lojistik sağlıyor.
Ne ki Libya gibi yalıtılmış bir siyaset izlemeyen Rusya,Çin,İran’la ilişkileri ve disiplinli ordusuyla Suriye ABD işgal planına direniyor…
*
Umulmayan bir direniş – birincisi, ABD’nin Hazar Havzasında Rusya’dan geçen hatlara bağımlılıklarının kaldırılmasını teminen Balkan ve Kafkas ülkelerinin bağımsızlığı,alternatif ihraç yollarının bulunması ve mevcut rejimiyle İran’ın Hazar enerjisinde rol almaması siyasetinin ataletine neden oluyor.
İkincisi,Suriye’den gelişen İsrail’i merkezde tutan Sünni-Şii ekseninde giderek yükselen gerilim, İsrail’in bölgedeki geleneksel güvenlik ortaklarından izolasyonuna neden olmuştur -her geçen günde, Ortadoğu barışı için umutlar tükeniyor,İsrail’in güvenliği sekteye uğruyor.
Üçüncüsü, Arap Baharı sürecinde ABD’nin adına çalışan işbirlikçi bir yığın çakal -şimdi,Suriye’de ve çokluklaTürkiye’dedir ve iş bittiğinde nasıl etkisizleştirileceklerine dair bir plan görünmüyor-yoksa,çıkarılmak istenen idam cezası işleri bittikten sonra bu terörist çakalların bertaraf edilmesine mi yöneliktir -bilinmiyor!
Dördüncüsü, dağınık ve zayıf Özgür Suriye Ordusu bir türlü Suriye iç bölgelerine ilerleyemiyor,savaş Türkiye sınırından öteye gitmiyor -o,nedenle,çetelerden oluşmuş bu ordunun lojistiğinde Türkiye tarafların zaferi ya da mağlubiyetlerinde hem ABD ve ilişiklileri hem de Suriye ve ilişiklileri arasında hesabın kesileceği alanı oluşturuyor.
*
Hesap Suriye sorununun barışçıl çözümde BM ve Cenevre’de tüm taraflarca desteklenen -fakat, ABD’nin Cumhurbaşkanı Esad’ın istifa etmesinde direnmesi nedeniyle işletilemeyen, hükümetin ve silahlı muhalefetin ağır silahları kullanmaktan vazgeçmesi,tarafların katılımıyla geçiş hükümeti kurulması ve barışçıl müzakereleri öngören planı ile ilgilidir.
ABD daha başkan seçimlerinden bir süre önce muhalif güçleri Stinger füzelerle takviye etmiş,Türkiye’nin hava sahasından Halep’e kadar alanda uçuşa yasak bölge kurması için Patriot füzeleriyle takviye edeceğinin kuvvetli beklentisini oluşturmuştur.
Sonra zayıf Özgür Suriye Ordusunun başarısızlığı üzerine dağınıklığı gidermek ve Suriye halkına temsilci olacağı düşüncesiyle
-fakat,yine Esad rejimi ile diyaloğu reddediş üzerinden yeni bir organizasyonu da sağlamış bulunuyor.
Şimdi Katar/Doha’da oluşturulan Suriye Ulusal Konseyi geçici bir hükümet kurmayı öngörmektedir, yıllardır Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini tanımayan ABD dostlarınca yıldırım hızıyla Suriye’nin tek temsilcisi olarak tanınıyor…
*
Rusya uluslararası hukuka saygı çerçevesinde ABD’nin tek kutuplu dünya düzenine karşı çıkma,Rus vatandaşlarının her yerde çıkarlarını korumak esaslarında uzak çevreyi de kapsar yeni doktrini ile devletinin ve milletinin tarihi ve geleceğini yeni ekonominin ve modern yaşam standartlarının oluşturulması başarısını lider ve bütün Avrasya’nın çekim merkezi olma yeteneğine bağlamıştır-ki, bu düşünce ile ABD ile Suriye sorununda kesişen çıkarlarında Türkiye’den kesilecek hesabın diğer tarafını oluşturuyor.
Suriye sorununda daha baştan beri ülkenin dağılmamasını teminen tarafların ayrılmadan müzakere masasına oturmasına destek veriyor-o nedenle, Esad’a ve muhaliflere eşit mesafede duruyor,bir ayrışmanın bölgeye barış getirmeyeceğini savunuyor…
*
ABD ve Rusya arasında süren bir çok sorun Suriye özelinde Türkiye’de kristalize olmuştur-o nedenle,iki taraf ilişiklileriyle birlikte Türkiye’de güçlerini sınadıkları karmaşık,uzun dönemli,terörizmden faydalanan,politik,ekonomik,askeri bütün şebekelerle,medyayı manipüle eden,çatışmalar ve mücadele dışı unsurların taktik olarak kullanıldığı düşük yoğunluklu bir savaş sürdürülüyor.
Ahh Türkiye! -mesela, bir Türk keşif uçağını kimin, nasıl ve niçin düşürdüğü halen açıklanmıyor,şehid iki pilotun hakkı aranmıyor.
Akçakale’ye düşen ve 5 vatandaşın kaybına neden olan top mermisinin kazaen mi yoksa kasten mi atıldığına dair bir sonuç bulunmuyor.
Ya da ABD istihbaratından alınan bilgi ile Suriye’ye askeri malzeme taşınmasının önlenmesi ve Türkiye üzerinden sınır boyunda muhalifler için güvenlikli bir koridoru teminen uçuşa yasak hava sahası oluşturmak için indirilen Suriye uçağında mühimmat bulunmaması ve gönderinin BM prosedürleri çerçevesinde olduğunu iddia eden Rusya’nın Türkiye’den kamuoyu açıklaması ve gönderinin iadesini istemesine yanıt almamasının olası komplikasyonları endişe yaratıyor.
*
Doğrusu 5.yüzyılda Karadeniz ticaret yollarıyla başlayan Türk-Rus ilişkileri geçmişinde savaşlar,ittifaklar,yardımlar, dostluklar ve soğuk savaş sürecinden geliyor.
O yüzden Suriye sorununun başından itibaren Türkiye’nin Rusya’yı,Rusya’nın Türkiye’yi kapalı bir şekilde eleştirmesi ya da -bugün, iki ülkenin iyi olan ilişkilerinin arkasında durmasına aldanmamak gerekiyor.
Aslında -bugün, iki ülkenin ilişkisi-son tahlilde, Rusya ve ABD’nin Füze Savar Sistemlerinden kaynaklanan yaşamsal sorunun çözümünde güçlerini başlangıç olarak Türkiye’nin çok aktif rol aldığı Suriye sorununa yatırmış olmalarından gelişiyor.
Tarafların güçlerini sınamaları Türkiye siyasetinde kendini ya din esaslarının topluma nasıl yansıyacağı ya da devlette lâik esasların nasıl korunacağı ya da her gün gelişen açlık grevleri ve terörde kendini gösteriyor.
Türkiye’nin Suriye’den sağladığı ekonomik zararlar kalıcılaşırken-şu dakikada, bölge insanları ekonomilerinden vuruluyor.
*
Suriye topçusu ve uçaklarının Türk sınırına çok yakın bölgelerde devam eden operasyonları,Türkiye’nin önce değiştirdiği angajman kurallarını sonra Ceylanpınar’ın karşısındaki Resulayn kasabasının bombalanmasıyla 1971 tarihli Halep Prokolünün çiğnenmesi anlamındadır,Türkiye’nin caydırıcılığı inandırıcı olmaktan uzaklaşıyor.
Yine de Başbakan Erdoğan grubunun toplantısında,”Türkiye’nin Suriye politikasının başarısızlıkla sonuçlanması için çalışılıyor.Sınırımıza saldırılara çok daha sert yanıt vermekten kaçınmayacağız.Bu süreç artık sona ermeli,Esed’in artık gitmesi için Türkiye olarak gerekli girişimleri sürdürüyoruz”diyor.
Barış için Esad’a kilitlenmiş bir akıl hayret uyandırıyor…
*
Suriye üzerine yatırılmış güçlerin sınanması oyunu bir başka cephede daha sürmektedir.
Suriye bir askeri birliğini BM Genel Sekreterine bilgi vermek kaydıyla Golan Tepeleri’nde askersiz bölgedeki köyleri teröristlerden arındırmak üzere göndermiştir.
BM verilerine göre en az dört Suriye tankı İsrail güçlerine bir kaç kilometre uzaklıkta ara bölgeye girince,İsrail bunu 1974 Silahlı Güçlerin Ayrışması Anlaşmasının ihlali olarak görüyor ardından Suriye Ordu birliklerinin bir İsrail aracına ateş açması ve işgal altındaki Golan Tepeleri’ne havan mermilerinin düşmesi Suriye tarafına ateş açılmasının nedeni oluyor.
*
Basit olaylar ve sonuçlarının Suriye’den yükselen gerilimi her an kontrolden çıkartabileceğini göstermektedir.
O nedenle Beşir Esad,”Eğer Şam’da rejim devrilirse,Ortadoğu’dan Uzakdoğu’ya kadar geniş bir coğrafya karışır,istikrarsız hale gelir”derken,Türkiye ve İsrail üzerinden ABD ve AB’ye ihtarda bulunuyor gibidir.
Ne ki Başbakan Erdoğan ve dindar-kindar yandaşların bu sese aldırmadığı ortadadır.
Çünkü,uzaklardan Başkan Obama,”Suriye muhalefetinin geçmişte olduğundan daha fazla uyuma sahip olabilecek bir şemsiye grubu yarattığını görmekten cesaret aldım”diyor.
Ahh!Türkiye….
15.11.2012
Bir yanıt yazın