“ÜLKÜ DENEN NAZLI GELİN”
HÜSEYİN MÜMTAZ
Şiirin, “Büyük devlet kurmak için…” ile devam eden ikinci satırına sonra geliriz ama ilk satır aynen şöyle;
“Ülkü denen nazlı gelin erde şan ister”.
Lâfı uzatmadan konuya damardan girmeye ne dersiniz?
Son “29 Ekim kutlama/olayları”nda; muhalefet dediğini yapmış, iktidar olayların içinden çıkılmaz hâle gelmesini engellemek ve dünyaya yanlış görüntü vermemek için bir anlamda geri adım atmış fakat….
…fakat bir tek Bahçeli açığa düşmüştür.
Son 29 Ekim’in tek kaybedeni Bahçeli’dir.
Bu bile 4 Kasım Kurultayı’nı kaybetmesi için yeter sebeptir.
15 sene önce Bahçeli’yi Türk siyasi hayatına armağan eden Koray Aydın’dır; o halde Bahçeli’yi siyaset sahnesinden silerek topluma borcunu ödemesi gereken de yine Koray Aydın olmalıdır.
Hatırlayın, Türkeş’in vefat ettiği o soğuk, karlı 4 Nisan 1997 günü hastahanenin önünde mikrofonu eline alarak “Bahçeli’nin yanındayım” demiş ve dengeleri değiştirivermişti.
Vasiyeti uyarınca iptal edilmeyerek vefatından birkaç gün sonra İstanbul’da gerçekleştirilen “Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayı”nın 5’incisi “taht kavgalarına” sahne olmuştu. Beklenilen veliaht Tuğrul Türkeş, Genel başkan Vekili olarak bir üst katta yoğun kulis görüşmeleri yaparken hiç ihtimal verilmeyen aday Bahçeli yanında sadece Tunca Toskay olduğu halde alt katta kurultay delegelerinin konuşma/sohbet ortamlarına yandan yandan “sokulmaya” çalışıyordu.
Çünkü muhteremi kimse tanımıyordu.
1999 seçimlerinde çıkarılan 129 milletvekili katiyyen kendisinin değil, yıllar yılı Türkeş’e vefa borcunu ödeyemeyen milliyetçi camianın, onun cenazesinde sergilediği tavrın sandığa tepkisel yansımasının sonucudur.
129 milletvekilli Bahçeli’nin ilk icraatı ise devletin taraf olduğu uluslararası anlaşmalara ilişkin Danıştay denetimini kaldıran ve uluslararası tahkimi mümkün kılan, 1982 anayasasının 125. ve 155.maddelerinde 13.08.1999 tarihinde yapılan değişiklikle yürürlüğe giren Tahkim yasasıdır.
Teslimiyet yasasıdır.
İkinci icraatı, ABD vesayetinin kabul edildiği ve yansımalarının günümüze kadar devam ettiği “asmama” sözü gereği teslim edilen eşkıya başının asılmaması olayıdır.
Bu da sayelerinde geleceğimizi ipotek altına sokmuştur.
Üçüncü icraatı; Ecevit’i Solana’nın uçağı ile Helsinki’ye gönderip hem Kıbrıs ve Ege’nin satışına, hem de ilk üç AB Uyum paketi’ne imza atmış olmaktır.
Dördüncüsü; ABD vatandaşı bir uluslararası memurun “dışarıdan” Bakan olarak atanmasına ses çıkarmamış olmasıdır.
Beşincisi; “57’inci Cumhuriyet Hükümeti”nin son zamanlarında Ecevit’in partisi bölünüp de “M”HP en büyük parti durumuna gelince bile “Protokol gereği” Ecevit’in önünde ceketini ilikleyip Başbakanlığı istememiş olmasıdır.
Altıncısı; ortada fol ve yumurta yokken “3 Kasım’da erken seçim” bayrağı açması ve “sıfır” çekmiş olmasıdır.
Sonrasını biliyorsunuz..
Türkeş’in, 3 ve 16 milletvekili ile “iktidar” olan, Türkiye’nin siyasi hayatında ağırlığınca değer taşıyan MHP’sinin 129 vekil ile bir türlü “muktedir” olamayıp “M”HP haline getirilmiş olmasıdır.
Siz Bahçeli’nin “M”HP’sinin devri iktidarında “milliyetçi” görüşle çıkarılmış bir kanunu bir kenara bırakınız, fakat verilmiş tek kanun teklifini hatırlıyor musunuz?
İktidarda iken böyle olan “M”HP’nin muhalefette nasıl olmasını bekliyordunuz?
Bahçeli, yukarıda sıraladığımız 6 dönüm noktasında alttan almayıp da tepki koyup milliyetçi tavır gösterseydi…
…düzeltemiyorsa koalisyondan ayrılsaydı partinin oyu bu gün % 30’du…
Bahçeli ömür boyu “ikinci adam”dı. Ecevit’e de, Türkeş’e gösterdiği “Birinci Adam” saygısını sergilemiştir.
Sonrasında da hep “ikinci adam”lığın düşük profilini tercih etmiştir.
Şimdi diyormuş ki; “Elbette başka adaylar olabilir, “M”HP demokratik bir partidir”.
Sadi Somuncuoğlu Cumhurbaşkanlığına aday olurken; Ümit Özdağ Genel Başkanlığa adaylığını koyarken demokrasi yok muydu “M”HP de?
Yürürlükteki Siyasi Partiler ve Seçim yasaları ortada iken Bahçeli’yi tahtırevanından indirebilecek tek kişi Koray Aydın’dır.
Aydın çekirdekten ülkücüdür, teşkilatçıdır.
Delege oyunlarını iyi bilir.
4 Nisan 1997’de camiaya borçlanmıştır, 4 Kasım 2012’de bu borcu ödeyip “M”HP’yi koltuk değneği, stepne, aksesuar, figüran olmak her neyse ondan çıkarıp tekrar “hükmi şahsiyeti olan” bir MHP şekline döndürecek tek adamdır.
Kişisel oyum Koray Aydın’adır.
Umarım 15 yıldır evde kalan, yaşlanan ÜLKÜ denen nazlı gelin, soylu gelin 4 Kasım’da muradına erecektir.
Atsız’ın şiirinin devamı olan “Büyük devlet kurmak için” gereken “asil kanı” ancak ondan sonra konuşabiliriz..
Çünkü Koray Aydın’ın kazanmasıyla “M”HP’likten çıkarak tekrar aslına dönecek olan bir MHP, sadece siyasetin değil, Türkiye’nin kaderini değiştirecek ağırlığa tekrar sahip olacaktır. 1 Kasım 2012
57’İNCİ ALAY HER YERDE
HEPİMİZ 57’İNCİ ALAYIN NEFERİYİZ
Bir yanıt yazın