Kapitalistin parası dünyanın her noktasında serbest dolaşırken,devletler uyguladıkları ekonomik politikalarında serbest dolaşımı sağlayıcı,kolaylaştırıcı ve kollayıcı her önlemi almak zorundadır.
Diğer sosyo-kültürel politikalar bu önceliği takip ediyor, ekonominin siyaseti üretttiği bir çağ yaşanıyor.
*
Devlet adamının ehliyeti bu noktada kendini gösteriyor.
Son zamanda bizim gibi ülkelerde devlet adamının ehliyeti; tıpkı “The Godfather-Baba” filminde, mafya lideri Don Vito Corleone’un,
– Bize katıl ve bizim için birşeyler yap,
repliğini andırırcasına, kılıçtan keskin güce karşı zayıfın boynunun kıldan ince olduğu bir usulde veriliyor…
*
Yüzyılların kavgası ve birikimiyle Kapitalist; gücünü,idealini ve refahını,
“Herşeyin bir bedeli ve katılım şartı” esasında ehliyet verdiği yöneticiler vasıtasıyla toplumların dokusuna işliyor ve oradan yürüyor.
Bu düzlemde, işte bu bencillik,sömürü ve çatışma dünyası çıkıyor…
*
…Sonra küresel politika yapayım derken ulus gerçeklerine sırtını dönersen halkını karşına almak durumunda kalıyorsun.
Bu uluslararası çapta ahlaksız olmakla aynı sonuca çıkıyor.
Ya da kafanın içinde tuttuğunu ülkene giydirmeye çalışırsan da…
Kaş yapayım derken göz çıkmasın diye başta kurumlar olmak üzere herkes kendi tedbirini alıyor, toplumsal huzur kaçıyor.
*
Huzuru kaçık ülke, serbest dolanımlı dünya için bir engeldir.
Kapitalist durumdan vazife çıkarıyor ve huzurun tekrar kurulması talimatı veriyor.
Küreselleşme budur; sermayenin serbest dolaşımı için devletlerin ağırlıkları oranında ortaklaşması…
*
Başbakan Erdoğan’a “Bize katıl ve bizim için birşeyler yap” denildiğinde,
Erdoğan’ın Ortadoğu’da gelişen güç olarak Türkiye’yi, gelişen ekonomisi ve ılımlı İslamcı hükümet ve istikrarlı demokrasisi ile Arap İslam ülkelerine model yapabileceği ehliyetinde olduğu öngörülmüştü…
*
Ne ki, Erdoğan dört Şii gücü İran, Irak, Suriye’yi ve Lübnan Hizbullah’ıyla birlikte, Katar dışındaki Sünni monarşilerin düşmanlığını aynı anda kazanmayı başardı!
Eski Mısır Cumhurbaşkanı Mursi ve Müslüman Kardeşler’e verdiği destekle dünyayı öfkelendiriyor.
Suriye’de Esad’ın da Kaddafi kadar hızla devrileceğini sanıp isyancılara tam destek vermesi ardından,isyancıların zafer kazanamamasının en ciddi sonuçlarıyla karşı karşıyadır.
Irak’ta farklı taraflar arasında arabuluculuk yapmasına izin verecek daha tarafsız bir tutum takınsaydı,nüfuzunu çok daha büyütebilecek -iken, iç savaşa Sünni güçlerle birlikte katılıyor.
Çok sayıda Alevi’nin bulunduğu Türkiye’de de mezhep nefretinin yayılmasına neden oluyor.
Erdoğan’ın Yeni Osmanlı söylemi, şimdi bütün aldatıcılığı ile sırıtıyor…
*
Ya da Türkiye’deki protestolar artık siyasetçilerin kendisini kandırmasına izin vermeyen, eleştirel bir kamuoyunun oluştuğunu gösteriyor.
Erdoğan,ekonomik kalkınmanın sarhoşluğu, çabuk kazanılan paranın akıntısı, ekonomik büyüme rakamlarıyla kapitalistleri memnun etmiş,o noktada da ekonomik patlamanın devam edeceğini sanmıştır.
Üstelik,mesela,en azından bulunduğu bölgesinde gelir dağılımını düzenlemeyi hedefleyen kamu mülkiyetlerini ard arda özelleştirirken,
Emek piyasalarında işçinin alımı, işten çıkartma, ücret, çalışma süresi ve sosyal güvencesinin esnetilmesiyle de fakirliğin baş mümessilidir.
*
Şimdi protestolar karşısında Erdoğan’ın iktidar araçlarını aşama aşama devralıp partileştirdiğinde gösterdiği sabır ve kabiliyetini tükettiği görülüyor.
Bakınız, Soma’daki faciadan sonra bile Başbakan Erdoğan otokratik bir hükümdar görüntüsü çiziyor.
Yüzlerce kurbanın yakınları karşısına İngiltere’de 1862 yılında meydana gelen bir maden kazası ve bu kazaların sürekli yaşandığı mesajıyla çıkıyor.
Bir felaketzedeyi yumruklaması,danışmanlarından birinin yerde yatan bir göstericiyi tekmelemesi gibi çok sayıda örnek,bir zamanlar itibarlı olan Erdoğan’ın düşüşünün hızlandığını gösteriyor.
*
Gezi Direnişlerinde öldürülen direnişçiler,yolsuzluk skandalları ardından Soma faciası ile birlikte protestolar tekrar alevlenmiştir.
Erdoğan yine TOMA’ları harekete geçiriyor,bu yöntemle siyasi kariyerini tehlikeye atmadığı, hiç olmadığı kadar güçlü olduğu yönünde algı yaratmaya çalışıyor.
Halbuki halk mevcut durumda Başbakan’ın ülkesine artık sadece tek bir hizmette daha bulunabileceği, olabildiğince çabuk istifa etmesi gerektiğinde pekişiyor.
Ehliyeti tükenmiştir,rağmen Ağustos’da ilk kez doğrudan seçimle belirlenecek cumhurbaşkanlığı makamına çaresizliği nedeniyle ısrarcıdır, hem halkı hem kapitalisti delirtiyor…
*
Yüzlerce madencinin yaşamını yitirdiği Soma Kömür İşletmeciliği, faciadan sonra bir basın toplantısı yapıyor.
Neden ocakta olması gerekenden iki kat fazla, çoğu tecrübesiz madenci vardı,
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliğine yeterli önem veriliyor muydu,
Neden, bir kaza anında madencilerin yiyecek içeceğinin stoklandığı yaşam odaları yoktu,
Neden,ocakta yoğun teknoloji kullanılmıyordu,
Neden,uyarı sistemi çalışmadı ya da uyarı sistemi var mıydı,
Neden madende kullanılmaması gereken, bakımı bile olmayan bir yer üstü trafosu kullanıldı,
Neden,trafo patlayınca yedek sistem devreye girmedi, asansörler çalışmadı,
Neden çakmak yakmanın bile yasak olduğu madende kaynak yapılıyordu,
Neden madende yanmaz malzeme kullanılmadığı gibi onlarca soru havada uçuştu.
*
Şirketin çok çok kusurlu olduğu anlaşılmıştır,fakat toplantının en önemli tesbiti,
” Facianın trafo ile alakalı olmadığı,madencilik sektöründe ilk kez görülen bir olayla karşı karşıya kalındığı” ifadesiyle açıklanıyor.
“Yangından 5 dakika önce bütün ölçüm mekanizması bütün verilerin normal şartlarda olduğunu gösteriyordu. Ne yazık ki, işletmemizde mühendislik ve teknik olarak bugüne kadar görülmeyen ve açıklanamayan yangın vuku buldu” deniyor.
Madencilikte yangının olağan, küllü su ile doldurarak yangın söndürmenin basit olduğu, emniyet görevlilerinin bu konuda çok yetkin oldukları,
Kömürün kendiliğinden yanma olaylarının tesbitinde panoların işletme ve havalandırma koşullarının değerlendirilmesiyle edinilen bilgilerin 5 dakika öncesine kadar değerlendirildiği,
Yangına sebep olan nedenin 3-5 dakikada gerçekleştiği, buna amil olan nedeni ise kendilerinin de çok merak ettikleriNİ söylüyorlar…
*
Bu durumda faciaya neden olan iki hâl kalıyor.
Birincisi,ocaktaki kömür örneklerinin kimyasal, oksidasyon ve petrografik analizleriyle edinilecek bilgileri ile yangın merkezine komşu tabakaların mekanik,ısı iletkenliği,jeolojik özelliklerinin saptanması, bu verilerin bileşkesinde yangının bir süre önce kömürün kendiliğinden yanmasıyla başlamış bir sürecin sonucu olup-olmadığının tesbit edilmesi hâlidir.
İkincisi, yukarıdaki alternatifin temiz çıkması durumunda,Türkiye’de ve bölgesinde toplumsal huzurunun bozulmasından vazife çıkaran Kapitalist’in duruma el koyması,verdiği ehliyeti; şartları zorlama ısrarında olandan alması hâlidir.
*
Faciadan kurtulan madenci Taner Kılıç “Ocakta çalıştığımız sırada bir patlama oldu, çıkış bölümünde yangın çıktığını öğrendik” diyor.
Üç ay önce de bir galeride yangın çıkmış, ağzı beton ile kapatılmıştır ama yangın içeride sinsi sinsi devam etmiş, sonrasında içeride oluşan basınç ile patlama meydana gelmiştir.
Bu patlama da aynı nedene mi dayanıyor, yoksa ?*
Bunu düşünmenin nedeni, Başbakan Erdoğan’ın Türkiye’de ve bölgede toplumsal huzurla ilgili herşeyi yoketmiş olmasıdır.
17.5.2014
Bir yanıt yazın