Dünyada hiçbir virüs Yobazlık Virüsü kadar yıkıcı ve yakıcı olamaz!
Dini kullananlar, kurdukları SÖMÜRÜ şirketinin yürütücü güçleridir.
Rüşvet yolsuzluk, adam kayırma, utanmazlık, bencillik önü alınmaz durumdadır.
Adalet sarsıntı geçirirken, Ticaretleri, “ hep bana, hep bana ” olur.
Bir bakarsınız, kocaman bir not asılmıştır..
“ Apartman sakinlerinin dikkatine: Apartmanımızı koronavirüse karşı nefesi kuvvetli hocaya üflettirdik. Daire başı 300 liradır. Not: her ay düzenli olarak üflettirilecektir’’ (Yönetim)
Buna inanıp, cevap verenler bizi hiç şaşırtmaz.
Bunlar;
Tarımda; kendimize ve hatta dünyaya yetecek güce sahip iken,
Kanada’da dan mercimek alıp, aldığından daha ucuza satarlar .
İthalatta;
Devletin tüm varlıklarını özelleştirip, iç üretimi yok edip dışarıya bağımlı hale getirirler, Cumhuriyetle kurulan her fabrikayı acımasızca kapatırlar.
Yardımseverlik, empati, anlayış, hoşgörü dediğimizde vicdanları mühürlüdür.
Umreden dönenleri karantinaya almak için, sabaha karşı yurtlarda kalan öğrencileri kulaklarından tutup kapı dışarı ederler, virüs bulaşır mı, ailelerinin yanına gidecek paraları var mı, nerede kalırlar diye hiç düşünmezler.
Dini görevlerini yapmış olmanın inanılmaz teslimiyeti içindedirler ve görevini yapan Türk polisine tükürecek kadar şuursuzdurlar.
Adı yağmalama olmasa da, bencilce tüketilir market rafları, on katına çıkar, hasta ziyaretine götürülen kolonyalar.
Deli cesareti ile, ‘’bana bir şey olmaz’’ diyerek atar kendini sokaklara,
‘’Önce İnsan’’ demeyi bilmez, ‘’insanı yaşat ki devlet yaşasın’’ anlayışını sadece sözle söylerler, ama ibadetinizi evde yapın camileri kapatalım demeye dilleri varmaz, oy kaygısı gözlerini kör etmiştir.
Birkaç günde, doğanın nasıl nefes aldığını, bulutların maviliğini fark etmez. Görmez bir çiçeğin üzerinde ki arının kanat çırpmalarını, tohumun fideye dönüşünü.
Arada bir sabuna dokunanlar, neredeyse cebinde sabunla gezer oldular.
Hiç doymayacakmış gibi, sadece kendisi doysun diye doldurur mutfağını.
Bu virüs hepimize çok şey öğretti..
Bu virüsle her şeyi eşit şartlarda hep birlikte yaşayarak öğrendik.
Paranın, şöhretin, makamın ne kadar çaresiz kaldığını öğrendik.
Kimsenin, kimseden üstün olmadığını öğrendik.
Ne çok şeyi kaçırdığımızı, ne çok kişiyi kırdığımızı, ne çok gereksiz şey için çırpındığımızı öğrendik.
Bilimin önemini, bilginin değerini öğrendik.
Ve en çok da ne kadar eşit olduğumuzu öğrendik.
Bir musibetin, bin nasihatten iyi olduğunu öğrendik.
Belki kalıcı dersler almışızdır sessizce…
Bir yanıt yazın