AKP iktidar olduktan sonra yönünü ümmet toplumlarına çevirdi… Şeriat yasalarına göre yönetilen Arap ülkelerini kendisine örnek aldı.
Uygar, gelişmiş ülkelere göstermediği yakınlığı, dostluğu onlara gösterdi. Hedef, onlara benzemek, onlar gibi bir İslam ülkesi haline gelmekti.
Tüm çabasını ve çalışmalarını bu hedefe yoğunlaştırdı.
Bu hedefe kilitlendi.
Türk toplumunu ümmet toplumuna dönüştürebilmek için hazırlıklara başladı.
Peki, ümmet toplumu ne demektir?
Hz. Muhammed’e inanan, onun yaptıklarını ve söylediklerini eksiksiz uygulayan ve çevresinde toplanan Müslümanların tümüne verilen addır…
Bugün halkımızın büyük bir çoğunluğu Müslümandır ve dinine bağlı bir yaşam sürmektedir… Ama buna rağmen siyasal İslamcı yönetim, durumdan memnun değildir.
Ulusumuzun şeriat yasalarına daha çok uymasını istemekte ve bunu gerçekleştirmek için de durmadan din okulları açmakta; tekkelerin, tarikatların çoğalmasına göz yummaktadır.
İnsanlarımızı demokrasiden, özgür düşünceden, laiklikten uzaklaştırmaya çalışmaktadır.
Halk bunlardan uzaklaşırsa, şeriat düzeninin daha çabuk geleceğine inanmaktadır.
Çünkü İslam’ın ortaya çıktığı dönemlerde demokrasi yoktu.
Laiklik, çağdaşlık, insan ve kadın hakları yoktu.
Millet kavramı, cumhuriyet, parlamento gibi yapılar ve kurumlar da yoktu. Hepsinden önemlisi bilim, eğitim yoktu.
İnsanlık o dönemde Ortaçağ’ı yaşıyordu. Henüz bilim, teknoloji dönemi başlamamıştı.
Ve günümüzde de ümmet toplumuna, şeriat yönetimine yeniden dönebilmek için önce o zamanın koşullarını yaratmak, yaşatmak gerekiyor…
Bunun için çağdaş yapılar değiştirilmeli ya da ortadan kaldırılmalı ki insan ve insan düşüncesi de değişsin, istedikleri düzeni kurabilsinler.
AKP iktidarı bunun bilincinde… Bu nedenle kolları sıvadı.
O, Atatürk’ün Türk toplumuna kazandırdığı tüm ileri kurumlara, devrimci yeniliklere, demokratik düzene savaş açmakla işe başladı… Ve savaş bütün şiddetiyle devam ediyor.
Muhalefetin, sendikaların, devrimci örgütlerin de ses çıkarmaması üzerine çabasını yoğunlaştırdı. Önce parlamenter, demokratik sistemi, laikliği, özgürlüğü yok etti, sonra kurulu düzeni hallaç pamuğu gibi attı…
Yargının, milli eğitimin, askeri kurumların altından girip üstünden çıktı. Çok önemli değişiklikler yaptı.
Şimdi sıra geldi Atatürk adının çevreden, kurumlardan silinmesine… Atatürk’ün bütünüyle toplum hafızasından yok edilmesine…
AKP, içte bu değişiklikleri yaparken dışarıda da Suriye, Libya gibi bazı ülkelere asker sevkiyatı yapıyordu.
O ülkelerin cihatçı, rejim muhalifi örgütleri ile işbirliğine girişti. Tüm siyasetini Beşar Esat’ın yıkılmasına bağladı.
Bunun sonucunda çatışmalar çıktı. Şehitler gelmeye başladı.
Bugüne değin yüzlerce askerimiz şehit oldu ve askerlerimize yapılan son saldırıda 33 şehit verdik. Sayının giderek artacağı görülmekte…
Peki, bütün bu askeri harekâtların sonucunda Türkiye ne kazandı?
Sadece ve sadece kan, gözyaşı ve şehitler…
Bir de milyonlarca mülteci. Onlara harcanan trilyonlar…
Türkiye emperyalist güçler tarafından tuzağa çekilmiş, çatışma ortamına itilmiştir bugün. Türkiye artık adı konmamış bir savaş içerisindedir…
Bir taraftan göçmenlere milyarlar harcanırken, bir taraftan da trilyonlar askeri ihtiyaçlara, silaha, mermiye gitmektedir…
Şehit yakınlarının çektiği acılar, gözyaşı da harekâtın bir başka görüntüsüdür…
Türkiye her geçen gün biraz daha Ortadoğu bataklığına saplanmakta, bölgede ayrışma, çatışma, savaş isteyen küresel emperyalizmin ve işbirlikçilerinin ekmeğine yağ sürmektedir.
Oysa bu bataklıktan çıkmanın bir tek çözüm yolu vardı: Oturup Beşar Esat’la görüşmek, anlaşmak, Ortadoğu’da barışı sağlamak ve göçmenleri ülkesine göndermek…
Şu anda Türkiye vatandaşlarının mültecilere duyduğu öfke, kin ve nefret sabırları taşırma noktasına gelmiştir.
Erdoğan günden güne oy kaybetmektedir, erimektedir…
Halk aç, biilaç yaşarken, Ortadoğu’ya, mültecilere harcanan paralar, bu Beşar Esat’ı yıkma ve ülkemizi ümmet toplumuna dönüştürme hırsı onu bir kriz ortamına doğru hızla sürüklemektedir.
Toplumun DNA’sı bozulmuştur…
AKP iktidarı, Ortadoğu çıkmazı ile yolun sonuna gelmiştir ve gidişini hızlandırmaktadır…
Bir yanıt yazın