Rusya’nın ikiyüzlülüğü…

Necdet Buluz

Bizi takip eden okurlarımız anımsayacaklardır.
Rusya’nın Suriye’de, özellikle de İdlib’de Türkiye karşı tavrının bir savaşı bile çıkarabilecek noktalara gelebileceğini defalarca burada seslendirdik. Rusya’ya da hiçbir zaman güvenilmemesi gerektiğinin altını çizdik.
Bugün gelinen noktaya baktığımızda bu söylediklerimizdeki haklılığımızı görmekteyiz.
Şehitlerimiz geldikçe içimiz yanıyor, kahroluyoruz.
33 askerimizin şehit edilmesinden sonra Rusya’dan yapılan açıklamalar “Bu işin içinde biz yoktuk” şeklindeydi.
Rusya’nın haberi olmadan Esad güçlerinin böyle bir girişimde bulunması mümkün mü? Kaldı ki her saldırıdan sonra rejimin arkasında yer alan ve Türkiye’yi suçlayan Rusya öyle görünüyor ki, o dar bölgede savaşı göze almıştır.
Hava sahasını Türkiye’ye kapalı tutan Rusya, askeri uzmanları ile de rejim askerlerini eğitiyor ve yönlendiriyor.
Bir nokta daha var:
Yüksek irtifadan uçan uçaklar Rusya’ya ait uçaklardır. Hava saldırılarının da bu uçaklarla gerçekleştirilmesi, kafalardaki soru işaretlerini ve Rusya’nın ikiyüzlülüğünü ortaya koymaya yetiyor.
Daha önceki olaylara bakalım:
Serakib’in 10 kilometre batısındaki Kaminas’ta bir tankın içinde iki askerimizin şehit edildiği hava saldırısını bir Rus savaş uçağı gerçekleştirmişti. Rusya Savunma Bakanlığı, aynı gün İdlib’de bir tankı havadan vurduklarını bir açıklamayla dünyaya ilan etmişti. Rusya bir taraftan Türkiye ile müzakere ederken diğer taraftan Türkiye’ye karşı sahada askeri seçeneğe de başvurabiliyor, bundan çekinmiyor.
Hürriyet Gazetesi’nden Sedat Ergin, 33 şehit verdiğimiz olaydan sonra kaleme aldığı “İdlib’deki saldırıda Rusya’nın sorumluluğu” başlıklı yazsında çok önemli noktalara değinmiş. Yazımızı ilgilendiren bölümlerini sizlerle paylaşmak istedik:
“Türkiye, son elim hadiseyi Suriye iç savaşında geldiği noktanın bir muhasebesini yapmak, buradan nereye gideceği hususunda soğukkanlı bir şekilde düşünmek açısından bir vesile olarak değerlendirmelidir. Baştan belirtelim. Türk resmi makamları uzun bir süre İdlib’de verilen kayıplar karşısında Rusya’nın rolü yokmuş gibi davranıp bütün sorumluluğu Esad rejimine atfetmeyi yeğledi. Ancak Rusya’nın İdlib’deki sorumluluğunu kayda geçirme zamanı çoktan gelmiştir. İkinci önemli nokta, TSK’nın İdlib’de sahadaki varlığının askeri ve siyasi hedeflerinin Türk kamuoyuna açık net bir şekilde anlatılması ihtiyacı ile ilgilidir. Daha önce Suriye’nin kuzeyinde terörle mücadele üzerinden gerekçelendirilen Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı gibi harekâtlar kuvvetli bir toplumsal destek zemini üzerinde icra edilmiştir. Buna karşılık İdlib söz konusu olduğunda diğer harekâtlar ölçüsünde mutabakat yaratan bir ortak payda şekillenmiyor. Burada muhakkak hesaba katılması gereken bir faktör toplumun geniş bir kesiminde 3.7 milyona yakın Suriyelinin Türkiye’de yaşıyor olmasından duyulan rahatsızlıktır. İdlib’den gelen şehit haberleri bu rahatsızlığın üstüne eklendiğinde soru işaretleri artmaktadır.”
Özetleyelim:
İdlib’de tüm olup bitenler karşısında Türkiye rejimi sorumlu tutuyor. Rusya’yı doğrudan hedef almamaya özen gösteriyor. Ancak üst kapalı bazı suçlamalarda da bulunmaktan geri kalmıyor.
İletişim kapılarını açık tutmak her zaman iyidir. Diplomatik görüşmeler ve sorunların bu şekilde çözümü kavuşmasını her açıdan olumlu olabileceği görüşündeyiz.
Ancak, Suriye’de Rusya’nın rolünü, oynadığı oyunları ve İdlib konusundaki kararlılığını da bilmemiz ve buna göre strateji geliştirerek adımlarınızı atmak zorundayız.
Bir gerçek daha var:
Son olaylar Türkiye’nin yalnızlığını bir kez daha gösterdi. Dost bildiklerimizin bile yeri geldiğinde altımızı oymaktan kaçınmayacaklarını ortaya koydu. Sırtımızı sıvazlayanların da bizim en büyük düşmanlarımız olduğunu gördük.
Son söz:
Sözün bittiği noktadayız.
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz

Necdet Buluz - buluz

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir