Aşağıdaki fotoğrafı görünce sakın şaşırmayın. Ben şaşırmadım.
Çünkü Abu Sindi, Timothy Sean McCormack, Saro ve Komutan Avo takma adlarını kullanan terör örgütü ASALA’nın liderlerinden Monte Melkonian’ın kim olduğunu biliyordum. Turkish Forum’da (ABD) 18 Ocak 2019 tarihinde yayınlanan yazımın ilgili kısmı şöyledir:
“Eski ASALA eylemcilerinden Monte Melkonian, Hocalı’ya yakın bölgede Ermeni askeri birliklere komutanlık yapmış ve katliamdan bir gün sonra Hocalı çevresinde gördüklerini günlüğünde anlatmıştır. Melkonian’ın ölümünden sonra Markar Melkonian kardeşinin günlüğünü ‘Kardeşimin Yolu: Bir Amerikalı’nın Ermenistan’a Kader Yolculuğu’ (My Brother’s Road: An American’s Fateful Journey to Armenia, I. B. Tauris, 2005 ilk baskı, Paperback, May 15, 2008) isimli kitapta Hocalı katliamı için şunları yazmıştır: “Hocalı stratejik bir amaç olmasından başka aynı zamanda bir öç alma eylemiydi.”
Markar Melkonian, Ermeni kökenli Amerikalı yazardır. Kitabında, erkek kardeşinin hayatını ve 1990’larda Ermenistan bağımsızlık mücadelesindeki rolünü anlatmaktadır. Melkonian’lar anne tarafından Merzifonlu’dur. Monte Melkonian, Visalia .Kaloforniya’da doğmuş, Berkeley’de arkeoloji ve Asya tarihi okuduktan sonra Amerika’dan ayrılmış, 2 yıl Ermeni askerlerine komutanlık yapmış ve Dağlık Karabağ’da girdiği çatışmada öldürülmüştür. (25 Kasım 1957-12 Haziran 1993) Ermenistan’ın milli kahramanıdır.
Monte Melkonian’ın İran’da şah rejimine karşı Kürtlerin yanında, Lübnan Savaşı’nda Hıristiyanlara karşı Filistinli Müslümanların yanında, İsrail’in Beyrut’u işgaline karşı Lübnanlıların yanında, Türklere karşı Ermeni terör örgütü ASALA çatısı altında savaşmış daha sonra ASALA’nın liderlerinden biri olmuştur. Bu dönemde Türk diplomatlarına karşı düzenlenen birçok saldırıda tasarlayıcı ve uygulayıcı olarak görev almıştır.
İnterpol tarafından yıllarca aranmış, 3,5 yıl Fransa’da hapis yatmış, Romanya, Yugoslavya ve Yemen’de bulunduktan sonra Ermenistan’a gelmiştir. İngilizce, İspanyolca, Fransızca, Japonca ve anadili Ermenice’yi çok iyi bilen Arapça, İtalyanca ve Türkçe’yi iyi derecede, Farsça ve Kürtçe’yi de anlayan biridir. Adına kurulmuş vakıf, dernek ve benzeri kuruluşların yanı sıra Ermenistan’da adını taşıyan çok sayıda anıtlar bulunan ender kişilerden biridir.
Lübnan’da tanışıp evlendiği eşi Seta (Serta) Kbranian’dir. Eşi ile ilgili kendi anlatımıyla oluşturulan Monte kimdir? adlı belgesel filmde abisi ve kardeşi Monte Melkonyan’ı anlatmıştır. (Ermenice http://hetq.am/…es/6986/which-“avo”-was-monte?.html)
Cumhurbaşkanı Erdoğan Süleymani suikastı sonrası Tahran’a destek çıkarak “Dış müdahalelere karşıyız, bu suikasti de öyle değerlendiriyoruz” demiş, İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’den övgü ile bahsetmiştir:“Bölgeyi avucu gibi bilen, kendini ispatlamış bir isimdi.” Sayın Cumhurbakan’ın bu ifadesi beni, işin aslını bilen Türk vatandaşlarını ve de Hocalı’da hayatını kaybeden Azeri Türklerini çok üzmüştür. Danışmanları eğer uyarsaydı Cumhurbaşkanı herhalde farklı bir açıklama yapardı. Özellikle yandaki linkleri tıklamış olsaydı. ()
Kaynak:
Gerçeği bilmeyenlerin Azerbaycan kaynaklı fotoğrafa bakmaları yeterlidir. Zori Balayan’ın 1995 yılında yayınlanan Ruhumuzun Canlanması (Heaven and Hell, Los Angeles 1997, Yerevan 1995) kitabında (s.260-262) Hocalı’da Ermenilerin nasıl soykırım yaptıklarını anlatan kısım okunmalıdır ki, kim kiminle dans ediyor bilinsin.
Monte, Avrupa’nın uluslararası terörist olarak kınadığı biridir. Markar Melkonian yedi yılını kardeşinin yolunun gizemini çözmek için harcamış, Türkiye’deki atalarının kasabasında başlayan ve Tahran’da, Beyrut’un bombalarla dolu sokaklarında kan sıçrayan bir kareye yol açan yolculuk yapmıştır. Son yolculuğu Artsakh’ın (Nagorno-Karabakh, Dağlık Karabağ) rüzgarlı tepelerinde son bulmuştur.
Büyük Ermenistan idealistlerinden ve İnterpol tarafından (1994 Bakü metro bombalaması suçu) tüm dünyada aranan Zori Balayan 1995 yılında yayınlanan Ruhumuzun Canlanması (Heaven and Hell, Los Angeles 1997, Yerevan 1995 kitabında (s. 260-262) Hocalı’da soykırımın yapıldığını itiraf etmiştir.
“Arkadaşımız Haçatur’la ele geçirdiğimiz eve girerken askerlerimiz 13 yaşında bir Türk çocuğunu pencereye çivilemişlerdi. Türk çocuğunun bağırışları çok duyulmasın diye, Haçatur çocuğun annesinin kesilmiş memesini çocuğun ağzına soktu. Daha sonra 13 yaşındaki Türk’e onların atalarının bizim çocuklara yaptıklarını yaptım. Başından ve karnından derisini soydum. Saate baktım, Türk çocuğu yedi dakika sonra kan kaybından öldü. İlk mesleğim hekimlik olduğu için hümanist idim, bunun için de Türk çocuğuna yaptığım bu işkencelerden dolayı kendimi rahatsız hissetmedim. Ama ruhum halkımın yüzde birinin bile intikamını aldığım için sevinçten gururlanırdı. Haçatur daha sonra ölmüş Türk çocuğunun cesedini parça parça doğradı ve bu Türk’le aynı kökten olan köpeklere attı. Akşam aynı şeyi üç Türk çocuğuna daha yaptık. Ben bir Ermeni vatansever olarak görevimi yerine getirdim. Haçatur da çok terlemişti, ama ben onun gözlerinde ve diğer askerlerimizin gözlerinde intikam ve güçlü hümanizmin mücadelesini gördüm. Ertesi gün biz kiliseye giderek 1915’te ölenlerimiz ve ruhumuzun dün gördüğü kirden temizlenmesi için dua ettik. Ancak biz Hocalı’yı ve vatanımızın bir parçasını işgal eden 30 bin kişilik pislikten temizlemeyi başardık.” (https://www.turkishnews.com/tr/content/2018/02/23/hocali-soykirimini-kinamayan-halil-berktayi-tbmmde-onurlandirmak-dogru-mu/)
Agos Gazetesi 10.03.2012 tarihinde böyle bir kitabın ve kitapta bu ifadelerin yer almadığını açıklamıştır: “Türkiye’de son günlerde, Hocalı katliamı anmasındaki nefret sloganları ve pankartlarının yarattığı tartışmada sıkça kullanılan ve Zori Balayan’a ait olduğu iddia edilen kitabın gerçekte var olduğuna dair ortada hiçbir kanıt yok.”
AGOS’un iddiası geçersizdir. Çünkü Wikipedia aksi görüştedir. Ayrıca J. Searle-White’ın “The Psychology of Nationalism” isimli kitabının iki dipnotunda Zori Balayan’a atıflar vardır. Fakat bir gerçek vardır ki inkar edilemez. İspatı yukarıdaki fotoğraflardır. Ermeni Armeniapedia sitesinde de “Cennet ve Cehennem” (Erivan 1995) adıyla kitap yer almış, kendisi “Romancı, Gazeteci, Spor Doktoru, Gezgin, Spor Uzmanı, 1972 Ermenistan Yazarlar Birliği Üyesi, 10 Şubat 1935 doğumlu, Stepanakert , Gharabagh” olarak tanıtılmıştır.
Yukarıdaki satırları okuduktan sonra Monte Melkonyan ile yanak yanağa fotoğrafı olan Kasım Süleymani için şehit denir mi? Bunu ve sayın Devlet Bahçeli’nin Süleymani’nin öldürülmesine ilişkin açıklamasının takdirini siz okurlarıma bırakıyorum.
“İran’ın bu ülkedeki en kilit isminin öldürülmesi bütün olumsuzlukların hesaplandığını da göstermektedir. Herhangi bir ülke suçlu gördüğü bir devlet görevlisine saldırırsa adalet ve hukuk rafa kalkar orman kanunları geçerli olur. Trump’un suçlu bulup öldürdük demesi tam bir kırılmadır. Madem suçluydu suçlunun nasıl yargılanacağı hangi hukuki işlemlere muhatap kılınacağı herkesin bildiği bir husustur. Bana göre suçlu ölmesi demek barbarlıktır, eşkiyalıktır. Suçu belirleyip suçluyu cezalandırmak hiçbir ülkenin haddi değildir. ABD Başkanı’nın Kasım Süleymani’yi savaşları önlemek için öldürdük ifadesi uluslararası hukuka aykırıdır.”
Bir yanıt yazın