Çalışmak isteyip te iş olmadığı için kendini ve aile fertlerini aç bırakmak kişi vicdanına yüktür. Kişi muhakkak kendi olanaklarıyla tornacı, marangozg ibi beceri isteyen mesleklerde iş kurabilir. Bütün istihdam alanlarını kendi mesleğini kuranlarla dolduramazsınız. Bütün toplumun kendi olanakları ile iş yaratması söz konusu olamaz. Hükümetin KOBİ lerle yardım ve teşviki ettiği alanlar mevcuttur ve devamlı destek sağladığı görülmüştür. Ancak, yeterli değildir.İktidarın mazot gübre gibi tarım girdilerini fiyatını sabit tutamaması ürün maliyet fiyatının satış fiyatından yüksek olduğu bilinmektedir.Tarımda ithal ürünler sermaye sahibi işverenin borsası ile daha da pahalı hale gelmiştir. İstihdam alanı yaratılmayarak, fabrikaların ve işletmelerin yabancılara satılması ile kişiyi aç ve işsiz bırakılmasının olağan sayıldığı bir ülkede, “devlet herkese iş bulmak durumunda değildir” ve “kadınlar çalıştığı için erkekler iş bulamamakta” sözü çok acıdır kişiyi ümitsiz ve olanaksız kılar.
Devleti temsil eden iktidar gücünün umursamazlığı ve özel sektörün aç gözlüğünün en kuvvetli yaşandığı 2002 yılı hatırlardadır. Üretimlerini durdurarak, gecelik repo ile geçinmeyi uygun bulan sanayiciler, bir ayda 2 milyon kişiyi işsiz bırakmışlardı. Sanayicilerin belli bir kesimi üretimi bırakarak bir gecede % 7000 evet yüzde yedibin faizle repodan yani, paradan para kazandığı ortamda kişilerin işsiz kalması kaçınılmaz olmuştu.
Burada söz konusu olan kitlelerden sorumlu olan iktidarın ve işverenin haksız olarak ferde karşı görevini yapmayarak onu işsiz bırakması onun toplum içinde ezik olmasına yol açmamaktadır.
Hükümetlerin işsizliği önleyememesine etki eden faktörler:
1-1950’lerden sonra başlayan kırsaldan kente geçiş sürecinin hala devam etmesidir. Kırsaldan kentlere geçiş, tarımdan tarım dışına işgücü göçünü beraberinde getirmektedir. Planlı kalkınma döneminde hızlı bir büyüme sürecine girilmesine karşın, Türkiye’de sanayi istenilen düzeye ulaşamamıştır.
2-Tesislerin, maden ve fabrikaların yurtdışı firmalara satışı işsizlik yaratmıştır.
3-Türkiye’nin yoğun göç alması sonucu kentsel alanlarda üretim yapan teşebbüslerin gereksinim duyduğu eğitimli ve nitelikli insan kaynağına ulaşmada zorluk yaşandığı dikkat çekmektedir.
4-Keynes’çi iktisadin tezlerine göre, ücretlerin milli gelir içindeki payında yaşanan gerileme ile azalan tüketim talebinin, yatırım ve büyümeyi yavaşlattığı böylece işsizliğin aslında yüksek ücretlerden değil düşük ücretlerden kaynaklandığı ifade edilmektedir. Marksist iktisadın tezleri doğrultusunda yapılan ikinci açıklama, kapitalizm içinde tam istihdam olanağının bulunmadığı şeklindedir. Çünküü tam istihdam güçlü işçiler anlamına gelir ve güçlü işçiler, kar oranlarının ve ardından büyümenin düşmesine yol açarak dönemsel krizlere ve artan işsizlik oranlarına neden olacaktır. Alternatif üçüncü açıklamada ise işsizliğin nedenleri, küreselleşmenin etkilerine bağlanmaktadır. Küreselleşme, firmalar üzerinde rekabet baskılarını artırmakta ve büyümenin istihdam yaratıcı etkisini düşürmektedir. Son yıllarda, büyümenin istihdam yaratıcı etkisinin azaldığı yönündedir.
5-1990’lı yıllarda Türkiye’deki işgücünün yaş profilinde de belirgin bir değişim gözlenmektedir. Türkiye’deki işsizlik oranları Türkiye’nin en önemi sorunlarından bir tanesi, cari açıklar ve dışa bağımlı bir ihracat yapısı ile genç işgücü ve kadın istihdamı üzerinde yoğunlaşmaktadır
6-ekonomide ileri teknoloji sayesinde işyerlerinde istihdam daralmasına gidilmesi. Kyn.Oğuz Oyan-Birgün gazt.eyl 22
Eskiden öz sermayesi olmayan bakkal açamazdı. Şimdi banka kredi olanakları yaygınlaştı. % 20 özsermaye %80 kredi ile işyeri açılabilmekte. Ancak, maliyet yüksekliği batık krediler oluşturmuştur
Kişinin işsiz hali doğrudan kendi umarsızlığından kaynaklanması başka bir şeydir. Ancak, hazineden maaş alan devlette çalışan kamu yöneticilerinin istihdam yaratmamasından, kişi işsiz kalmış ise ailesini geçindirememe durumu ile karşı karşıya bırakılmış demektir. İnsana en ağır gelen işsizliğidir. İşsiz insan özgüvensizdir. Hele evli olan bir erkek işsiz kalmış ise kendi ile beraber çoluğu çocuğu da cezalandırılmış olmaktadır. Sorumluluk duygusu olan kişi için işsiz olmak kişinin vicdanını da cezalandırmaktadır.
İşsiz insan ailesine ekonomik katkıda bulunamadığı gibi çevresince de hor görülür. “Ne olacak işe yaramaz adam.” “İpsiz sapsızın teki”, “Kaldırım mühendisi” gibi haksız suçlamalara maruz kalır. Suç, genel olarak “yasaklanan” veya “cezalandırılan” davranışlara denir. Hukuki açıdan ise, hukuk düzeni tarafından ceza veya güvenlik tedbiri yaptırımına bağlanmış fiildir. İnsan vicdanına uymayan toplumun hoşuna gitmeyecek olaylara suç denir. Halkın vergileri ile halka istihdam alanı yaratılacağına, 100 adeti bulan Belediyespor kulüpleri Mozambik’li, Gana’lı bir futbolcuya vergilerimizden milyonlarca dolar ödenmesi, istihdam alanı yaratılmaması büyük bir aymazlıktır. Yabancı futbolculara ve gereksiz israf denilecek bina ve vakıflara değil de, işsizliği önleyecek öncelikli alanlara akıtılacak paralarla kaç fabrika kurulurdu. Bu fabrikalarda kaç kişinin karnı doyardı ve hiç olmazsa halkın bir kısmının aç ve işsiz kalması önlenirdi.
“Kimseyi açlıkla terbiye etmeye kalkma” boşuna söylenmiş bir deyim değildir. İşsiz bırakma bir anlamda kişiyi suça teşvik anlamına gelmektedir. Suçla ve işsizlikle mücadele edebilmek için TBMM nin, hükümetin Suriye ve Irak savaşı için yaptığı masrafları azaltmak için İSF- İşsizlik Sigorta Fonlarına ve bu fonlardan çok az işsizlik parası alanların maaşlarına el atılmasını önlemesi gerekmektedir.
Erdil Ünsal
Bir yanıt yazın