Süleyman Çelik [scelik44 @gmail.com]
“KEŞKE YUNAN KAZANSAYDI !..”
Süleyman Çelik
(scelik44)
Dün yaptığım Rodos gezisinde, “Kurtuluş Savaşı’nı keşke Yunan kazansaydı” diyen ve İngiliz ajanı olduğu iddia edilen sözde tarihçi ile, ona inanıp Saraylarda ağırlayan, ayağına gidip ziyaret eden ve tabutuna omuz veren devlet yöneticilerini anımsadım…
Daha önce yaptığım Yunanistan gezilerimde, Batı Trakya’da Gümülcine ve İskeçe dışında sadece Atina’da, tek bir cami görmüştüm. İşporta pazarı benzeri kalabalık bir alanın kenarında bulunan, minaresi yıkılmış olan cami, ibadete de ziyarete de kapalıydı…
Bu gözlemlerimden sonra, bu kez gemimiz Rodos adasına yaklaştığında, görkemli kale duvarlarının üzerinden minareleri görünce şaşırdım.
Adada yaşayan Türkler olduğunu bildiğimden “sanırım camiler ibadete açık” diye düşündüm.
Adaya ilk yapılan cami İbrahim Paşa Camisi imiş. Külliye şeklinde yapılmış caminin çevresinde medrese, kütüphane, hamam vb. yapılar varmış. Bugün Cami ve önündeki şadırvanı, kapalı ve kilitli olarak durmakta, diğer yapılar lokanta, hediyelik eşya dükkanları vb. ticari amaçlarla kullanılmaktadır.
Adanın en büyük camisi olan Süleymaniye, Kanuni tarafından yaptırılmış ve adanın fethinden bir yıl sonra, 1522’de ibadete açılmış. Bugün, diğer camiler gibi bu da, ibadete de turistik ziyarete de kapalı…
Yunanistan’daki camilerin yıkılmış olmasına karşın, Rodos’taki camilerin minarelerinin bile yıkılmamış olmasının nedeninin ise, “Eski Şehir” adı verilmiş olan Kaleiçi’nin, Unesco Kültür Mirası Koruması altına alınmasına, bağlı olduğunu anladım.
Bunları gördükten sonra, kendi kendime dedim ki “Keşke Yunan kazansaydı” diyene inananlar, “keşke Yunanistan’ı turist olarak gezip namaz kılacak bir cami arasalardı…”
Bunlar genellikle “CHP’nin camileri kapattığı, hatta ahır yaptığı” yalanlarına da inanmaktadırlar.
Aslında Milli Mücadele yıllarında Yunanlılar, işgal ettikleri yerlerde camileri ahır olarak kullanmış, Türk Ordusu’nun Zaferi üzerine kaçarken de yakıp yıkmışlardır. Cumhuriyetten sonra bunlar onarılıp yeniden ibadete açılmışlardır. Ama onlar gerçeklere değil de İngiliz ajanı tarihçilere inandıkları için suçu kurtarıcıların üzerine atmaktadırlar.
“Keşke Yunan kazansaydı” diyene inananlar Batı Trakya dışında, Yunanistan’da namaz kılacak bir mescit bile bulamazlar ama, kendileri Anadolu’nun dört bir yanındaki Rum ve Ermeni yıkık kiliselerini, restore edip ibadete açtılar; Açılış törenlerine Avrupa’dan ve Ermenistan’dan din adamları ve politikacılar katıldı. Açılış ayinlerini yöneten patrikler, cemaati olmayan bu kiliselere daimi görevle papazlar hatta metropolitler atadılar…
İlginçtir, “keşke Yunan kazansaydı” diyenlerin öncülleri (selef) ya da ataları da işgal yıllarında, İngiltere’nin güdümündeki “İngiliz Muhibleri ve İslam Teali” cemiyetlerinde toplanıp, Milli Mücadelecilere karşı Yunanı tutuyor, “Yunan Ordusunun Halife Sultan’ın Ordusu olduğunu” bildiren fetvalar veriyor, bu fetvalar İngiliz ve Yunan uçakları tarafından Anadolu’ya atılarak Mehmetçikler firara, halk isyana teşvik ediliyordu. Aralarında Atatürk ve arkadaşları hakkında “İdam Fetvası” veren Şeyhülislam Mustafa Sabri’nin de bulunduğu elebaşları, Zaferden sonra palikaryalarla birlikte Yunanistan’a kaçtılar. Ancak hiç kimse, kendi ülkesine bile ihanet edene güvenmez. Bu nedenle Yunanistan bunlara yüz vermedi. Bazıları din değiştirip aşağılanarak yaşamayı da kabul ederek orada kaldılar. Mustafa Sabri gibi bazıları Mısır ya da başka bir Arap ülkesine sığındılar.
Acıdır ki Mustafa Sabri’nin adı günümüzde bir imam hatip okuluna verildi…
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,…………………………………………,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,……………………..
Note From: Prof Dr AZMI GURAN (a.gee @hispeed.ch)
Mustafa Sabri Efendi ……
Osmanlı müderrisi, Meclis-i Mebusan mebusu, şeyhülislam… Mustafa Sabri Efendi kimdir? İşte Mustafa Sabri Efendi biyografisi…
Mustafa Sabri, 1869’da Tokat‘ta doğdu. Babası, Ahmet Efendidir. Mustafa Sabri, İkinci Meşrutiyet‘in ilan edildiği 1908 yılında aktif olarak siyasi hayata atıldı. İkinci Meşrutiyet’in ilanının ardından Tokat’tan milletvekili seçildi.
Mustafa Sabri, milletvekili seçilmesinin ardından aynı yıl içerisinde, “Cemiyet-i İt-tihadiye-i İslamiye” adlı bir dernek kurdu. Başlangıçta İttihat ve Terakki içerisinde yer almasına rağmen daha sonra “Hürriyet ve İtilaf Partisi”ne girdi. İttihat ve Terakki Partisi karşıtı olduğu bilinen Mustafa Sabri, Köstence’ye buradan da Paris’e gitti.
Mustafa Sabri Efendi, Paris’e gitmesinin ardından 18 Kasım 1918‘de İstanbul‘a döndü. Mustafa Sabri, önce Darü’l-Hikmet’il İslamiyye üyeliğine, daha sonra da Süleymaniye Medresesi hadis müderrisliğine tayin edildi. Bu arada siyasi faaliyetlerinede devam etti.
Sabri Efendi, Ocak 1919’da Hürriyet ve İtilaf Partisi‘nden tekrar Tokat milletvekili seçildi. 4 mart 1919’da kurulan Damat Ferit Hükümet’inin ilk kabinesinde “Şeyhülislam” olarak görev aldı. 16 Mayıs 1919’da bu hükümetin düşmesi üzerine “Ayan” üyeliğine atandı. Damat Ferit’in 19 Mayıs 1919’da kurduğu ikinci kabinesinde yeniden “Şeyhülislam” oldu.
İki ay sonra bu görevinden istifa etti. 21 Temmuz 1919’da teşkil edilen üçüncü Damat Ferit Hükümeti‘nde Şeyhülislam olarak tekrar görev aldı. Kısa süre sonra ayrıldı. 31 Temmuz 1920’de kurulan beşinci Damat Ferit Hükümeti’nde Mustafa Sabri yine Şeyhülislam’dır. Fakat bu defa görevleri arasında Şûra-i Devlet Reisliği yani Danıştay Başkanlığı’da vardır. Bu son Şeyhülislamlık görevinden 25 Eylül 1920’de istifa etti.
Mustafa Sabri Efendi, Milli Mücadele‘nin başarıyla sonuçlanması üzerine, önce Yunanistan’ın Gümülcine kentine gitti. Buradan da Hicaz Şerifi Hüseyin’in daveti üzerine Mekke’ye gitti. Daha sonra Mısır‘a geçti, Kahire‘ye yerleşti. Ezher Üniversitesi’nde çalışmaya başladı.
Mustafa Sabri Efendi, 12 Mart 1954 tarihinde de Kahire‘de öldü.
Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi’nin adı, isminin verildiği Tokat’taki İmam Hatip Lisesi’nden ‘Mustafa Sabri’ isminin kaldırılmasıyla gündeme geldi.
Milli Eğitim Bakanlığı, Kurtuluş Savaşı yıllarında Mustafa Kemal Atatürk için ölüm fetvası çıkartan Şeyhülislam Mustafa Sabri’nin adının verildiği Tokat’taki İmam Hatip Lisesi’nden ‘Mustafa Sabri’ ismi kaldırıldı.
Tokat’taki İmam Hatip Lisesi’nni yeni adı ‘Şehit Yakup Akdağ’ oldu. Okula 24 Temmuz’da Siirt’in Baykan ilçesinde, seyir halindeki sivil araçta bulunduğu sırada teröristlerce uzun namlulu silahlarla yapılan saldırıda şehit düşen 29 yaşındaki Jandarma Astsubay Üstçavuş Yakup Akdağ’ın ismi verildi.
Bir yanıt yazın