Yerel Tohum çalışmalarını sürdürürken, sadece yerel tohum kullanmanın yetmediğini, doğal ilaç ve doğal gübre kullanımının da ne kadar önemli olduğunu birçok kez dile getirdik.
Her fırsatta üreticilerin doğal ilaç kullanmalarının, zorunlu hallerde kullanılan kimyasal ilaçların reçeteli ve kontrollü kullanımının önemine dikkat çektik ve bu konudaki çalışmalarımız sıklıkla devam etti. Uygulamalı doğal ilaç yapımı, kompost gübre yapımı ve solucan gübresi üretimi gibi aktif çalışmaları gerçekleştirdik.
Ancak bugün yaşanan sorunların asıl sebebinin yanlış tarım politikaları olduğunu biliyoruz.
Prof.Dr. Tayfun Özkaya’nın bu konuda ki yazısından önemli başlıkları sizlerle paylaşmak istiyorum.
Prof.Dr.Tayfun Özkaya Yurt Gazetesi 27.8.2019 tarihli yazısında şöyle diyor;
‘’Ülkemizde tarım ürünlerindeki tarım ilacı kalıntıları çok ciddi hastalıklara neden olmakta ve önemli bir sorun teşkil etmektedir. Akdeniz Üniversitesi Gıda Güvenliği ve Tarımsal Araştırmalar Merkezi’nde yapılan araştırma sonuçlarına göre, 2013-2014 yılları arasında semt pazarlarından rastgele toplanan ve en çok tüketilen domates, biber, hıyar, kabak, patlıcan, portakal ve çilek gibi bazı sebze ve meyvelerin laboratuvar analizlerinde bu gıdaların %25 inde maksimum limitleri aşan kalıntı bulunmuştur.’’
Ürkütücü bir durum, ne yediğimiz belli değil, tohumunu, tadını, kokusunu bir yana bırakın, bile bile zehir yemişiz ve yemeye devam ediyoruz. Ancak o tarihlerde yetkililerin açıkladığı oranlar ise gerçeği yansıtmadığı gibi, toplumun tarım ilacı kalıntılarını göz göre göre tüketmesine seyirci kalınmış.
Ülkemizin bereketli toprakları, tarım alanları, ormanları, meraları, hayvancılığı hızla yok edilirken bir yandan da tarımı yeniden sağlıklı bir şekilde uygulamak, toprakları sağlıklı tohumlarla buluşturmak, doğal ilaç ve gübre kullanarak üretim yapmak için mücadele eden bilinçli üreticiler de var.
Tarım ilaçlarının ürünler üzerinde ki tehlikeli oranları için hepimizin dikkatli olması gerekiyor.
Her tüketicinin aldığı ürünü ve üreticiyi tanıması, yerel pazarlardan, yerel üreticilerden aldığı ürünün yetiştiği toprakları, uygulamaları sorgulaması gerekir.
Prof.Dr.Tayfun Özkaya‘nın yazısında önerdiği konu çok önemli, şöyle diyor :
‘’Halk sağlığı adına merkezi ve yerel yönetimlerce; başta kalıntı analizleri olmak üzere laboratuvarlar kurulmalıdır.
Maksimum kalıntı limitleri aşıldığında, ya da ruhsatsız tarım ilacı kullandıklarında bu çiftçiler için daha yakın takip yapılarak çeşitli uyarılar ve cezalar verilebilmelidir.
Belediyeler, durum tespiti için örneklemelere dayalı taramalar yapmalı, sorunun ne düzeyde olduğu, hangi bölgelerde, hangi ürünlerde daha ağır olduğu konusunda araştırmalar yapılmalı ve kamuoyuna açıklanmalıdır.’’
Değerli hocamızın bu önerisine katılıyorum, özellikle büyük şehirlerde halkın tükettiği tarım ürünlerinin bir çoğu zehir saçıyor.
Küçük yerlerde bunların takibini yapmak, araştırmak, üreticileri ziyaret etmek, yetkili kurumlardan destek istemek çok daha kolay.
Belediyeler bu öneriye nasıl bakar bilemiyorum. Üstelik ülkemizin dört bir yanını saran küresel şirketlerin birer uzantısı haline gelen tarım ilacı bayileri ve büyük şirketler asıl bu sorunun çözüm noktasında el atılması gereken kurumlardır.
Belediyeler,Tarım Müdürlükleri, Ziraat Odaları Kooperatifler ve Yerel Tohum Dernekleri ile birlikte hareket edilmelidir.
Özellikle Yerel üreticilerin öncelikle tarım ilaçları, tarım uygulamaları konusunda düzenli olarak eğitim almaları sağlanmalıdır.
Bu eğitimlerde mümkün olduğunca üreticilerin aileleri ile birlikte özellikle çocuklar ve gençlerle katılım sağlamalarına önem verilmelidir.
Gönüllü tüketicilerin de katılımıyla üreticilerle, pazar yerlerinde, etkinliklerde ya da belirlenecek özel yer ve günlerde uygulamalı doğal ev yapımı ilaçlar birlikte yapılmalıdır.
Özellikle çocuklar ve gençler bu eğitimleri almalıdır.
Okullarda sağlıklı beslenmenin yanında, tarım ilaçları konusunda da uyarıcı eğitimler verilmelidir.
Muhtarlarla iş birliği yapılıp köylerde doğal ilaç yapımı, kompost gübre yapımı uygulamaları gerçekleştirilmelidir.
Üreticileri tarım ilacı kullanmak zorunda olmadıklarına, ancak onları uygulamalı eğitimlerle alternatif doğal ilaç kullanımını anlatarak ikna edebiliriz.
Bir çok üretici bu uygulamaları bildiği halde, zamansızlıktan bana göre ise tembellikten yapmamakta ve para vererek ilaç alıp işin kolayına kaçmaktadır.
Bu durumda yine yerel yönetimler tarımla ilgili bir birim kurarak, ya da var olan birimler içinde bu konuda uygulamalar yapıp ücretsiz olarak üreticilere dağıtmalıdır.
Doğanın ilacı yine doğada saklıdır.
Ardıç tohumundan, ısırgan otundan, yumurta kabuğundan, acı biberden, zeytin yağından, arap sabunundan, sirkeden ve daha onlarca çeşit bitkiden yediğimiz ürünlere gelen zararlıları uzaklaştıracak zehir değil, şifa var.
Çünkü tükettiğimiz her gıdada zararlı diye gördüğümüz bir canlı, başka bir bitki için gereklidir ve önemlidir.
Her canlının yaşama kattıkları ve yaşam hakkı vardır..
Doğa elimizde, zehir yemek ya da sağlıklı beslenmek yine bizim elimizde .
Yeter ki üretmekten elimizi çekmeyelim, yeter ki doğanın bize sunduklarına teşekkür etmeyi bilelim.
Bir yanıt yazın