NİHAYET AĞUSTOS

 

NİHAYET AĞUSTOS - q

NİHAYET AĞUSTOS

Hüseyin MÜMTAZ

 

Türkiye’de de, Kıbrıs’ta da Ağustos “Zaferler Ayı”dır.

TÜRK MUKAVEMET TEŞKİLATI’nın 61’inci (1958); KTGKK’lığının 43’üncü (1976) Kuruluş ve KIBRIS’ın 448’inci (1571) FETİH yıldönümlerini yürekten kutluyor, şehitlerimize rahmet diliyorum.

(26 ve 30 Ağustos’lara sonra geleceğiz…)

Bu seneki 1 Ağustos’a Kıbrıs Türk Cumhuriyeti değişik duygular içinde giriyor.

Bir kere yönetim sistemi çok ilginç. Cumhurbaşkanı ve ile “hükümet” dış politikada farklı/zıt görüşleri savunuyor.

“Hükümet” den kastımız Özersay. Çünkü hükümeti 21 sandalyeli Tatar değil, 9 sandalyeli Özersay yönetiyor; her gün konuşuyor, Maraş’ı açıyor, doğal gaz arıyor, Rum Başkanla “saklı ve balıklı” yemekler yiyor.

Tatar ise seyrediyor ve ertesi gün onun söylediklerini tekrarlıyor.

Yunanistan’ın yeni başbakanı Miçotakis “geleneksel ilk ziyaretini” Rum kesimine yapıyor. Ve;

“Kıbrıs sorununun, modası geçmiş garantiler tamamen kaldırılmadan, işgal askerleri Ada’dan çekilmeden çözülmesinin Yunanistan açısından bir manası olmadığını bir kez daha açıkça ortaya koyduk. Garantiler, tamamen modası geçmiş, AB üyesi ülkelerde geçerliliği olamayacak bir sistemdir. Başkan’dan, 9 Ağustos’taki görüşmelerin sonucu hakkında bilgilendirmeyi büyük bir merakla bekliyorum. Bu ruh içerisinde, Sayın Anastaiadis ve Sayın Akıncı’nın beklenen görüşmesine dair memnuniyetimi ve kritik, büyük milli meselede bazı ilerlemeler yapmamıza olanak tanıyacak yeni bir karşılıklı anlayış çerçevesi ortaya çıkabilmesi temkinli iyimserliğimi dile getirdim” diyor.

Yâni kısaca; 1. Türkiye işgalcidir, 2.Garantörlük çağdışıdır diyor.

Cevabı 4 Ekim 2016’da Nazım Beratlı vermişti “Garantörlük Sadece Kıbrıs’a mı Has?” yazısında.

Ve bazı Türkçe konuşan Kıbrıslılar da tuz alıp, bunları söyleyen Miçotakis ile ara bölgede görüşmeye koşuyorlar.

Tatar’ı, Akıncı’yı, Özersay’ı ve genel durumu gördük. Peki, şimdi muhalefette yer alan eski bakan Serdar Denktaş ne yapıyor?

Serdar “büyük“ oynuyor.

1.”Genç nesle baktığımda giderek Türkiye’den uzaklaşıyor. Nedenini araştırdığımda ortaya şu çıkıyor; 30 yaşına yaklaşmış insanlar Türkiye’yi sadece AKP olarak görüyor. Başka bir Türkiye görmüş değiller. Bu durumdan hoşnut olan var, olmayan var. Hemen Türkiye düşmanlığına çekecek olanlar var. Rauf Raif Denktaş da iyi bir liderdi ama çok uzun aynı makamda kalınca tepki de gösterildi. Bu da aynı şey ve bunun getirdiği sıkıntı var. Bizim Anadolu insanı ile en güçlü tarafımız o geçmiş kültürel bağımızdı. Bu bağ zayıflıyor. Gelecek açısından bu önemli tehdittir. Kaynak: “Memur devleti haline getirildik” diyor.

2.” ‘Türkiye istedi, başka türlü para gelmeyecek’ mesajını vermek, böyle yapa yapa zaten bizim insanımızı Türkiye’den uzaklaştırdılar. Bunun artık farkına varmak lazım” diyor.

3.” Efendim ‘üretimden koptuk.’ Kopmadık, koparıldık. Geçmişte bu ülkede üretilen birçok ürün bizim Avrupa’ya, Türkiye’ye sattığımız dönemde; yoktu Türkiye’de. Türkiye’de liberalleşmenin başlamasıyla bizim önümüze çıkan engeller bizi üretimden kopardı. Yoksa bu ülkede beyaz eşyadan kadın bağına, tuvalet kâğıdından konfeksiyona, kutu kolaya bu halk üretmekteydi. Hakikaten ürettiğini de pazarlayabiliyordu. Ekonomik baskılar, Türkiye’deki iş adamlarının geçmiş hükümetlere yaptığı baskılar ile alınan kararlar, bizim ürettiklerimizin üzerine konulan gümrükler, bizi yavaş yavaş üretimden kopardı. Daha büyük bir memur devleti haline getirdi” diyor.

Ve bence en büyük/ağır lâfı da sonunda söylüyor.

4.”İlahiyat Koleji’ne bir koordinatör atanması hem Anayasa’mıza, hem Milli Eğitim anlayışımıza aykırıdır.  Yeni ilahiyat liseleri, kolejleri açmanın hiçbir anlamı ve faydası yoktur. Kendi mevcut okullarımızı iyileştirmek, eğitim sistemimizi iyileştirmek evet ama ‘bu ilahiyatla olsun demek’…

Ada insanıyız, ada kültürü var, denizle barışığız bizi zorla daha da Müslüman yapın yaklaşımı insanımızı, dinden de, Türkiye’den de soğutuyor. Bunu söylemekten dilimizde tüy bitti, anlatamadık. Kıbrıs Türkü kendi dini inancını kendi bildiği şekilde yaşadı asırlardır. Müslümanlıktan, Türklükten kopmadı. İngiliz sömürgesinde değişmedi. Benim insanım budur. Bu memlekette gelip, yerleşmiş insanların çocukları da bu kültür içinde büyüdü” diyor.

Son paragrafı karşınızdakinin gözünün içine baka baka yüksek sesle tekrar eder misiniz lütfen?

“Kıbrıs Türkü kendi dini inancını kendi bildiği şekilde yaşadı asırlardır. Müslümanlıktan, Türklükten kopmadı. İngiliz sömürgesinde değişmedi. Benim insanım budur. Bu memlekette gelip, yerleşmiş insanların çocukları da bu kültür içinde büyüdü”.

“İngiliz sömürgesinde de Müslümanlıktan, Türklükten kopmadı” ve “Ada insanıyız, ada kültürü var, denizle barışığız bizi zorla daha da Müslüman yapın yaklaşımı insanımızı, dinden de, Türkiye’den de soğutuyor” demekle acaba tarihî bazı gerçekleri mi hatırlatmak istiyor Serdar Denktaş?

SORU 1. Kıbrıs’ı kim fethetmişti?

CEVAP; “Fatih”, kendi oğlu tahta geçsin diye padişahın diğer oğullarını öldüren Kânuni’nin Rus asıllı eşi Roxana(Hürrem)’nın oğlu Sarı Selim/Sarhoş Selim’di. Reşat Ekrem Koçu “Sarı değil kumraldı, sarhoş değil ayyaştı” der.

SORU 2. Neden fethetmişti?

CEVAP;                İlk amaç Kıbrıs’ı fethetmek; ikinci amaç ise Yavuz’dan beri Osmanlı’nın başına belâ olan “isyancı” Yörük ve Türkmenleri mecburî iskân fermanıyla yeni fethedilen adaya sürgün ederek “kurtulmak”.

Nazım Beratlı daha açık ve anlaşılır söylüyor;

“Kıbrıslı Türkler, Anadolu’nun en önemli Alevî Türkmen boylarının adaya sürülmüş torunlarıdır” diyor…

SORU 3. Sürülecek Alevi/Türkmenlerin seçimi nasıl yapılmıştı?

CEVAP; Mevcut bütün kaynaklarda Osmanlı İmparatorluğu’nun ‘Anadolu’sundan, Anadolu’nun da özellikle Türkmen/Yörük/Alevi ç(y)oğunluklu bölgelerinden; her biri ayrı meslek erbabı, mesleğinin ehli; erkekse sabıkasızlığı, kızsa bekâreti ‘iki kişinin kefaletine raptedilmiş’ seçilmişlerin Ada’ya iskânı öngörülmüş, sağlanmıştı.

(Genellikle Toros bölgesi Yörükleri zannedilir ama bazı yeni açıklamalara göre Karadeniz Şal Pazarı/Giresun’da yerleşmiş Oğuz Boyu Çepnileri de bu sürgüne dahil edilmiş olabilir).

https://www.turkishnews.com/tr/content/2017/08/10/roxana-hurremin-hayaleti-huseyin-mumtaz/

Roxana Hürrem’in oğlu Sarı Selim’in hayaleti mi dolaşıyor tekrar 448 sene önce “mecburi iskân fermanı” ile sürülen Yörük/Türkmenlerin üzerinde?

Serdar DENKTAŞ acaba bu son çıkışıyla unutulan bir takım tarihi gerçekleri mi gözümüze sokmak istiyor?

TÜRK MUKAVEMET TEŞKİLATI’nın 61’inci (1958); KTGKK’lığının 43’üncü (1976) Kuruluş ve KIBRIS’ın 448’inci (1571) FETİH yıldönümlerini tekrar yürekten kutluyor, şehitlerimize rahmet diliyorum. 31 Temmuz 2019

NİHAYET AĞUSTOS - q

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir