9 Temmuz’da Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamad Al Thani, Beyaz Saray’da ağırlandı.
Emir’in ziyareti, Başkan Trump’ın 2020 seçim kampanyasına odaklandığı bu sırada;
Afganistan ve İran’da yaşanan son gelişmelerde Katar’ın sağlayacağı jeopolitik fırsatların değerlendirilmekte olduğunu gösterdi.
*
D.Trump, ABD Savunma Bakanlığının İslamcı terör ideolojisi ve terörünü hızla yenmek üzere hazırladığı plan doğrultusunda,
20 Mayıs 2017’de Suudi Arabistan/Riyad’ta Kral Abdülaziz ve Müslüman dünyasının liderleriyle görüştü.
Cihad terörizmi ile mücadelede belirsizliklerin ortadan kaldırılmasının ve İslamcı teröre karşı dürüstçe yüzleşmenin öneminden bahsetti.
Bazı devletlerin stratejik aygıtı olan cihadçılığı hedef gösterdi.
*
Trump’ın öncelikli amacı Suudileri; Filistin sorununda ilerleme kaydedilen bölgesel barışı ilerletmek için İsrail’e uzanan geniş kapsamlı bir uzlaşmaya hazırlamaktı…
İsrail Başbakanı B.Netenyahu’nun, ” Eskiden İsrail-Filistin meselesini çözersek daha geniş olan İsrail-Arap meselesinin de çözüleceğini düşünürdük.
Şimdi bunun tam tersinin geçerli olabileceğini düşünüyoruz.
Şu anda Arap Dünyası ile vuku bulmakta olan bu ilişkileri geliştirmek aslında İsrail-Filistin meselesini çözmemize yardım edebilir.
Biz de bu amaca yönelik çalışıyoruz ” ifadesiyle açıkladığı stratejiyi hayata geçirmeyi hedefliyordu…
*
Nitekim ABD, Suudi Arabistan ve Müslüman Arap ülkeleri:
1- Cihadçı grupları kuşatıp, kaçmalarına imkan vermeden yok etmeye dayanan bir stratejinin yürütülmesinde,
2- Bölgede yağmacı politikalar takip eden tüm ülkelerden aşırılıkları atmak amacını paylaşan bir uluslar birliği haline gelmelerinin sağlanmasında,
3- Mısır’ın, El Ezher Üniversitesinin tüm aşırılık ideolojilerini görme ve sınırlama rolü eşliğinde İslam’ın doğru öğretilerini yayma konusunda lider ülke olmasında,
4- ABD’nin Suudi otokrasisine ve onun İran’a karşı NATO himayesinde bir Sünni-Arap askeri koalisyon oluşturma planına destek vermesi konularında anlaştılar…
*
Başkan Trump şöyle özetledi:
“Ortadoğu’ya yaptığım ziyarette artık radikal ideolojiye yapılan mali yardımın olmaması gerektiğini bildirdim.
Ondan sonra bölge rehberleri Katar’ı işaret ederek onu suçladılar.
Arabistan’a yaptığım ziyaretim, Kral ve 50 Arap ülkesiyle görüşmem sonuç verdi.
Radikalizmin mali kaynaklarını kesme noktasında sert önlemler alacaklarını söylediler.
Tüm deliller Katar aleyhineydi. Belki de bu, terörizmin son bulmasının başlangıcıdır” dedi.
*
Böylece yukarıdaki maddelere ek olarak;
5- Ortadoğu’daki büyük trajedinin siyasi çözümü yolunda Arap ülkeleri,
ABD’nin yükümlülüğünü en azından asgari düzeye düşürecek ve işlenen suçların sorumluluğu yüklenecek iki vekil ülkenin;
Katar ve Müslüman Kardeşler’in hamisi Türkiye olacağına karar verdiler…
*
Katar’a ekonomik abluka uygulaması;
1- Suudi Arabistan’ın Katar’ı vesayete tabi tutmasını,
2- Katar’ın Suriye’de İŞİD’le yaptığı işbirliğini, İŞİD çevresinde bir araya gelen İslamcı Cihad güçlerini finanse etmekten, örgütlemek ve silahlandırmaktan alıkoymayı,
3- Bahreyn kraliyet ailesine yönelik muhalefetini önlemeyi,
4- Yemen’de Suudi karşıtı Husi asileri ve Suudi Arabistan’ın Şii ağırlıklı El Katif bölgesindeki yönetim karşıtlarını desteklemekten vazgeçmesini,
5- Katar’ın İran ve onunla bağlantılı Filistinli İslamcı grup HAMAS’la,
6- Müslüman Kardeşler Örgütü ile arasına mesafe koyması amaçladı.
Böylece Ortadoğu’da savaş suçları işleyerek hukuku ihlal eden Esad rejimi kadar muhalif tarafları,
Teröristleri destekleyen Katar ve Türkiye yöneticilerinin de paylarını üstleneceği bir sürece ilerlenmeye başlandı…
*
Ne ki, Riyad’ta ki, Zirve esnasında yükselen Suudi Arabistan ve Katar arasındaki gerginlik,
Katar’ı: Suudi Arabistan ve Körfez’den koparmaya, İran’a yakınlaştırmaya sevketti…
Müslüman Kardeşler hamisi Türkiye’den sonra İrancı bir Katar’la birlikte Rusya’nın eli Orta Doğu’da güçlendi.
*
Şimdiyse, Şeyh Tamim’in Washington’a ziyareti, Katar’ın ev sahipliği yaptığı Afganistan’ın barış müzakerelerinin hızını önemli ölçüde hızlandırıyor.
Trump’ın Ocak 2017’de göreve başladığı dönemde devraldığı “sonsuz savaşlardan” birini sonlandırma girişimlerine umut olmuştur!
*
Katar, on yıldır Doha’da Taliban’ın aracılarla temasa geçebileceği bir siyasi ofisi işletiyor.
Temmuz 2013’te Doha Taliban siyasi ofisi resmi açılışını takiben, ABD yetkilileriyle Taliban temsilcilerinin doğrudan görüşme yaptıkları bir mahal oldu.
Dışişleri Bakanı M Pompeo, Afganistan barış sürecine katılımı arttırmak üzere ABD’nin Afganistan Uzlaşma Özel Temsilcisi olarak Zalmay Khalilzad’ı atadı.
Mayıs 2019 altıncı diyalog turunda Afgan hükümeti ile nihai bir siyasi uzlaşma üzerinde duruldu.
*
Halilzad’ın Doha’daki ABD-Taliban müzakerelerinin 7. turunu, “en üretken” olarak etmesinden iki gün sonra,
Katar Emiri’nin Washington ziyaretiyle ihtiyatlı bir iyimserlik süreci başladı.
*
Şimdi Afgan hükümeti ile Taliban arasında doğrudan barış görüşmelerinin önünü açmayı amaçlayan Alman ve Katar hükümetlerinin kolaylaştırdığı,
Afganistan’daki görüşmelerin ardından daha fazla diyalogun başlaması bekleniyor.
Doha’daki diplomatik faaliyetteki yükseliş sürdürülebilirse,
Başkan Trump, dış politika başarısı olarak imzalayabileceği bir anlaşmayı yakın bir sürede başarmayı öngörüyor.
*
Başkan Trump ayrıca, Katar Emiri ile görüşmesinde, İran’ın gerginliği tehlikeli bir şekilde tırmandırması,
Körfez’deki ABD ortaklarının çıkarlarına zarar vermemesi ve bir seçim kampanyası sürerken ABD’ yi ateş hattına sürüklememesi için,
Katarlı yetkililerin ABD ve İran arasında arabuluculuk yapmasını teklif etti.
*
Bununla birlikte İran’la gerginlikler arttıkça,
ABD öncülüğünde Katar’a uygulanan bölgesel ablukanın yürürlükte kalması konusunda memnuniyetsizlik de artıyor.
Kasım 2018’de, ABD Dışişleri Bakanlığının “İran ile mücadelede Körfez birliği ortak çıkarlar doğrultusunda şarttır.
Halbuki bölgesel ortaklarımız Katar’a uygulanan ambargo yüzünden birbirleriyle rekabet ediyor.
Böylece Amerikan menfaatlerinin zararı için tam bir rekabet yaşanıyor” düşüncesi iyice netlik kazanmıştır.
Şimdi Katar’a olan bakışın pragmatik geçici çözümler için esnetildiği anlaşılıyor.
*
İşte, Başkan Trump Şeyh Temim’den “‘gerçek bir lider” diye bahsediyor.
İki ülke arasındaki ilişkilerin çok iyi düzeyde olduğunu söylüyor..
Ve Emir; Katar Petrol ile Chevron-Phillips, Katar Havayolları ile General Electric, Katar Havayolları ile Boeing, Katar Havayolları ile Gulfstream Aerospace ve Katar hükümeti ile Raytheon arasında olmak üzere toplam 5 pahalı anlaşmayı imzalıyor..
*
Bu paralelde son zamanda Washington’da Müslüman Kardeşler Hareketi’nin terör örgütü olarak kabul edileceğine yönelik hareket yedeğe çekiliyor.
Halbuki Suudi Arabistan ve Mısır’da yasaklı olan Müslüman Kardeşler’in terör listesine alınmasının en muhtemel sonuçlarından birinin,
İran’ın Devrim Muhafızları Ordusu’nun bir terörist grup olarak belirlenmesinin ardından;
Müslüman Kardeşler Hareketi’nin, Orta Doğu’da ABD’nin çıkarlarına karşı Şiiler ve Sünnileri bir araya getirme eğilimine yöneleceği;
*
Bu durum derinleşen siyasi ve ekonomik krizlere aldırmadan,Türkiye’yi keyfi bir biçimde yönetme görüntüsü vermekten kaçınmayan,
Erdoğan’ın Müslüman Kardeşler Hareketi’nin çok geniş kabiliyetlerine ve Orta Doğu’da ABD’nin çıkarlarına karşı Şiiler ve Sünnileri bir araya getirme amacına;
Türkiye’yi ortak etmeye mı hazırlandığı sorusuna yol açıyor.
*
Erdoğan’ın asıl hedefinin, ABD’nin oluşturmaya çalıştığı Arap NATO’ sunu dengelemek üzere;
Müslüman Kardeşlerin yönetiminde Türkiye’nin İran ve Katar’dan oluşan kendi askeri bloğunu kurmaya yöneldiği biliniyor.
*
Böylece Orta Doğu’da üç blok;
Birincisi; Müslüman Kardeşleri Türkiye, Katar siyasi sistemlerine yerleştirmeyi amaçlayan ve Erdoğan’ın siyasi lideri olduğu blok.
İkincisi; Ortadoğu ve Basra Körfezi’ndeki İran etkisini genişletmeyi amaçlayan İran liderliğindeki blok.
Üçüncüsü: Suudi Arabistan, BAE ve Mısır’ın yönettiği ve Suriyeli Kürtler ile Rusya’nın dahil edilmek istendiği M.Kardeşler ile İran’ın etkisini azaltmayı hedefleyen blokta;
Şimdi birincisi ile ikincisinin bir ittifaka mı yürüyecekleri soruluyor?
11.7.2019
Bir yanıt yazın