IRANIN NUKLEER SİLAH KAPASİTESİ VE AMBARGO
Son Viyana seyahatimde (Mayis 2019) Uluslararası Atom Enerjisi AjansndAKİ (UAEA) eski arkadaşlarımdan hayatta kalanlar ve Viyana’da ikamet etmeğe devam edenlerle buluştum. İran ile yaşanan kriz konusudaki görüşlerini sordum. UAEA’da görevli olduğum dönemde, Ajansın nükler reaktörleri denetleme mekanizması (safeguards) konusundaki çalışmalara aktif olarak katılmıştım. Daha sonra NPT Anlaşmasının hazırlık çalışmalarına da iştirak ettim. Bakanlığa 1967 yılında döndükten sonra da gerek ( NPT ) Nükleer Silahların Önlenmesi Anlaşması , gerek Safeguard konusunda iki kitabımı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu 1968 ve 1969 yıllarında yayımladı. Bu kez uzmanlarla yaptığım görüşmeler sırasında tuttugum Notları hem ilgi duyanların okuması için hem de ad acta olsun diye ekte paylaşıyorum.
Dostlarımın Uluslararası Atom Enerjisi Ajansinda halen calisan uzmanlarla yaptiklari kisisel sohbetlerden edindikleri izlenim , onde gelen AB ulkelerinin (Fransa UK ve Almanya) JCPOA ile devam edilmesinde bir sakinca olmayacagi ve en az 15 yil Iran’in nukleer bomba yapma kapasitesinin kontrol altinda tutulabilecegi; buna mukabil ABD ve İsrail’in ikna edilmesinin guc oldugu yonunde. Iran’a ciddi darbe vuracagı tahmin olunan ambargodan Turkiye’nin de – ekonomik ve ticari alanda- etkilenecegi , oldukca zarar gorecegi tahmin edilmekte.
Turkiye’nin Rusya’dan alacagi guc reaktoru konusunda iki de sorum da var; bunları Not’un sonuna ekledim. Belki bir bilen cevaplar.
Dostlukla
Pulat Tacar
IRAN’IN NÜKLEER SİLAH KAPASİTESİ HAKKINDA NOTLAR
ABD ve AB İran’ın nükleer silah yapma kapasitesine erişememesi için İRAN ile 2015 ‘te JCPOA (Joint Comprehensive Plan of Action) imzalamışlardı. İsrail bu belgenin İran’ın nükleer silah kapasitesini engellemeye yetmeyeceği görüşündeydi. Trump ‘ı ikna ettiler ve ABD’nin Anlaşmadan çekilmesine, ayrıca günümüzdeki ambargo uygulamalarına kadar gelindi. Bunun üzerine İran da JCPOA tarafından saptanan LEU (Az zenginleştirilmiş uranyum) ve Ağır Su imalatı ile ilgili kısıtlama taahhüdüne uymayacağını ilan etti.
Anlaşmada önemli olan husus yüzde 3,67 zenginleştirilmiş 300 kilogram az zenginleştirilmiş uranyum üst snırına İran’ın Ocak 2016 dan itibaren 15 yıl uyması taahhüdüydü. Zira JCPOA’nın amacı İran’ın bomba yapımına yetecek düzeyde zenginleştirilmiş uranyum imal etmemesini sağlamaktı. (Uranyum bombası için %90 zenginleşirmenin üzüne çıkılması gerekir) % 3,67 ve 300 kg tavanları, ABD , AB, UAEA uzmanları tarafından yeterli görülmüştü.
Ağır su konusu ise farklı. H2O2 ağır su tipi (CANDU) reaktörü için gereklidir. Bu reaktör gerekli teknik şartlar oluşursa plutonyum b0mbası yapımına yarayacak plutonyum 239 sağlayabilir. ( Ayrıştırmasının hiç kolay olmadığını ilave edeyim; o işlem sirasinda patlamalar olabilir.Ayrıntısı kitaplarımda yazılı) İran’n elinde bu iş için kullanabileceği bir araştırma reaktörü vardı. “Arak” adındaki bu reaktör JCPOA gereğince halen söküm aşamasında. Elde mevcut parçalarla tekrar yapımı adeta imkansız.
UAEA uzmanları İran’ın kısa zamanda & 3,67 oranında zenginleştirilmiş uranyum kapasitesini arttırmayacağını belirtiyorlar. İran’ın elinde halen 150 kg az zenginleştirilmiş uranyum var. Bu müsaade olunanın yarısı kadar. İran 2019 Temuz ayından itibaren zenginleştirme sürecine hız vereceğini açıkladı. Bu hem % 19,75 zenginleştirmiş uranyum kritik düzeyine ulaşılması (teknik ayrıntısına girmiyorum-çok uzun) hem de kilogram kapasitesinin arttırılması anlamına geliyor. % 19,75 zenginleştirme düzeyine ulaşılması, nükleer silah uzmanları açısından kritik bir orandır..
İran şimdiye kadar nükleer silah yapamadı , ama nükleer silah araştırması yapımı hevesi ilgili servisler tarafından biliniyor.
UAEA uzmanları şimdiye kadar İran’ın nükleer çalışmalarını -bazı güçlüklere rağmen- kontrol edebildiler.Uzmanlar, ABD’nin ambargo ve JCPOA ‘dan çıkma adımının uyuyan yılanı uyandırmak olduğunu söylediler. Ama Iran’in da ABD veya İsrail’in saldirisini tetikleyecek bir harekette bulunmaktan kaçinacagini soyleyenler de var.
ABD, JCPOA nın öngördüğü biçimde, İran’dan az zenginleştirilmiş uranyum alıp yerine “sarı pasta”-yellow cake” denilen zenginleştirilmemiş uranyum veren ülkelere de yaptırım uygulayacağınu açıkladı. Halen İran’ın elinde sadece 150 kg (yani müsaade edilenin yarısı kadar) az zenginleştirilmiş uranyum var. 300 kg sınırı aşılıncaya kadar durum acil değil Ama günün birinde bu 300 kg seviyesine ulaşılabilecek.. Ambargo bunu geciktirir.
Ağır su konusunda ise İran’a müsaade edilen kapasite 130 tondu. İran OMAN’da be depo kiraladı ve fazla olan ağır suyu oraya ihraç ederek depolamayı öngördü. Ancak OMAN ile yapılan bu düzenleme de ABD yaptırımları çerçevesine alınmış durumda.İran ağır su imaline devam ediyor ve bu imalatı durdurursa çok sayıda işçi çıkarmak zorunda kalacağını belirtiyor.
ABD’nin JCPOA’ a başlıca itirazı bu anlaşmanın 15 yıllık bir zamanla kısıtlanmış olmasında. JCPOA ilke olarak İran’ın bomba yapma kapasitesinde ve mikdarında uranyum zenginleştirme hakkını yok saymıyor. Zira teorik olarak zenginleştirilmiş uranyum elektrik üretmeye yönelik güç reaktörlerinin yakıt yapımı için gerekli.Başta İsrail olmak üzere İran karşıtları ise İran’ım nükleer bomba yapım hakkının kaldırılmasını istiyorlar. Ayrıca ABD İran’ın roket programıın ve saldırgan politikasının da anlaşma çeçevesine alınmasını istiyorlar. Ne var ki Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması da (NPT) yasaklama öngörmüyor.NPT göre Anlaşmaya Taraf olan Devletler nükleer programları konusunda UAEA’a rapor vermek ve denetimlere müsaade etmek mükellefiyetindedirler. İran bugüne kadar Uranyum zenginleştirme programı konusunda yaptığı pek çok faaliyeti gizledi ve eksik bilgi verdi. Buna paralel olarak roket programı geliştirdi ve İsrail’, açıkça tehdit etti. Sorun burada düğümleniyor ; bu nedenle İran nükleer programının sadece barışçı amaç gütmediğ ve nükleer silah yapımını da öngördüğü kuşkusu dile getiriliyor. Ama JCPOA dan itibaren İran’ın ükümlülüklerini aksatmadığı da bana söylendi.
İran sadece barışçı amaçlarla nükleer faaliyet yaparsa, bunun reaktörler için yakıt imal etmek ve örneğin izotop üretmek ve uygulamak olacağı söylenebilir. İran’ın elinde Tahran’da TRR adlı eski bir araştırma reaktörü var. İran bu reaktör için gerekli ve yeterli olan zenginleştirilmis uranyum içeren yakıt programını yürüttü Zira İran bu yakıt içi gereken zenginleştirilmiş uranyumu dünya pazarlarından sağlayamıyor. Kendisi imal zorunda olduğunu ileri sürüyor. İran, JCPOA dışında Rusya ile işbirliği yapıyor. Rusya Iran’ın Buşehr’de bulunan güç reaktörünü inşa etti ve bu reaktörün yakıtını da sağlamakta. Ancak, Ruslar İran reaktörü konusunda adeta bir yakıt tekeline sahipler ve yakıt için dünya fiatlarının çok üstünde bir bedel ödetmekteler. İranlılar ise bu konuda özerkliğe kavuşmak istediklerii vurguluyorlar.
İKİ SORUM VAR. BİR BİLEN VARSA BANA CEVAP LUTFETSİN.
Rusya’nın bizim için imal edeceği reaktör prototip mi? Benzeri dünyada faaliyette deniyor. Ben benzerini sormuyorum. Bu geliştirilmiş reaktör tipi dünyada ilk kez mi devreye sokulacak? Bu soruma henüz cevap bulmuş değilim. Ayrıca, Rusya imal ettiği bu reaktörün yakıtını Türkiye’ye dünya fiatı üzerinden mi verecek?
Bir yanıt yazın