1 eylül 2018 tarihinde yayınladığım yazıdan sonra yazının ekine koymuş olduğum linkdeki bir gazetecinin günlüğü belgeselini trt kanalı trt arşivden silmiştir. ŞU UYUR DÜŞMAN UYUMAZ!! aşağıda linkini TIKLAYIN bakın karşınıza ne çıkıyor…
Aslında burada anlatmak istediğim bir çok şeyi anladıkları için ve orada sorulan soruları tehlikeli buldukları için hlk uyanmasın doğruları görmesin diye yayından kaldırdılar..
imla hataları için özür dilerim sabaha karşı yazmıştım uykusuzdum artık siz düzeltirsiniz
yazım
Günümüzün esrarkeşleri, morfınmanları, madde bağımlıları, sokak çocukları, yardıma muhtaç insanları, bir zamanlar sevgiden, şefkatten, güler yüzden mahrum ettiğimiz bizim çocuklarımız değil miydi?
1979 Yılında Türkiye Radyo Televizyon kurumu, kendi kanalı olan Trt’ de Celalettin Çetin beyin sunuculuğunu yaptığı programda Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi ve hastaları konu edilmektedir.
Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinde tedavi görmekte olan bir hasta ile sunucu Celalettin Çetin beyin yaptığı röportaj esnasında sorduğu sorulara karşılık aldığı cevaplar gerçekten beni hayrete düşündürdü!
Sanki bugün devletimizi yöneten hain hükümet yetkililerinin, halkımıza yaptığı zulmü, ihaneti, tecavüzü bilircesine hainlere karşı tepkisini sanki BUGÜN ü görmüş gibi duygularını kelimelere dökerek haberci Celattın beyin sorularını cevaplıyordu, tam da bundan 39 yıl önce!
Ama bir çoğumuza göre o bir ruh hatası, deli!
Bana göre şu andaki sahip olduğumuz nüfusumuzun yüzde 80’inden daha akıllı ve zeki!.
Yaşanan diyaloğu merak ediyorsunuz değil mi?
Buyurun hem okuyup, hem izleyelim..
Sunucu, Bakırköy Ruh ve Sinir hastalıkları hastanesinde yatmakta, yani tedavi görmekte olan ve daha öncede röportaj yapmış olduğu aynı hastaya soruyor Allah ın oğlu Nuri ye (1979 yılında!);
-Günümüzde ana babaları kara kara düşündüren,
yöneten kadroları kara kara düşündüren çok önemli bir olay var.
Anarşi olayı!
Değil mi?
Anarşi konusunda ne düşünüyorsun?
Ne diyorsun?
Nereden kaynaklanıyor bu anarşi?
Neden oluyor?
Tedavi gören hasta ağabeyimiz Allah ın oğlu Nuri (şimdi yaşıyor ise dedemiz vefat etmiş ise ruhuna el fatiha) cevap veriyor;
-Bir defa sınırlanmış (yani sınırları çizilmiş belli) bir Türkiye içerisinde yaşayan, aynı ahlak ve dine sahip olan insan topluluğuna millet dediğimize göre bu milletin yaşadığı ülkede devlet, bu devletin başında büyüklerimiz, idarecilerimiz var. Bu idarecilerimiz milleti teşkil eden tabanı, yani milleti hoş tutmaz ise (yani millete hizmet etmez ise) bu taban bu sefer ne yapar? Hükümeti tanımaz olur! Demek ki aynı! (Ne aynı?)
Biz kişiler ana babalarımıza itaat eder gibi hükümete, hükümetinde bize (halka) itaat etmesi lazım ki birlik olsun!!!
Bu duyduğunuz cevap karşısında, şimdi nasıl bir duygu ve düşünceye sahipsiniz?
Bitmedi!
Sunucu sorularına devam ediyor;
-Pahalılık için ne diyorsun?
Cevap veriyor ağabeyimiz;
-Efendim pahalılık için vereceğim cevap şudur;
Anarşi pahalılık ile beraber paralel olarak kardeş yürümektedir.
Nedeni şu; Bu …… (nokta nokta koyduğum yerdeki kelimeyi ses kalitesinden dolayı çözemedim, anlamadım. münferit mi? diyor, zannimça herhalde kötü şahıslar demek istiyor yani kötüye benzer bir kelime kullanıyor herhalde çünkü cümleden o kelime çıkıyor) .. ………. şahıslar, ZATEN İÇERİDEN YIKMAK İSTİYORLAR VATANI!!! CEP HIRSIZLIĞI YAPIYORLAR FIRSATTAN İSTİFADE!!!…
Röportaj devam ediyor, dilerseniz devamını izlersiniz, ben burada kesiyorum….
Şimdi soruyorum sizlere onlar mı deli? (yani hasta), yoksa biz mi deliyiz? (yani hastayız).
Şu anki nüfusumuzun yüzde kaçı sizce içinde bulunduğumuz bu kötü şartlara ve şartları planlı şekilde oluşturan hükümete karşı bu kadar güzel şekilde tarif ederek kelimelere döküp cevap verebilir?!!!
Bu durum acı verici değil mi?
Ama hangi durum acı verici?
1979 yılındaki ruh hastenesinde tedavi gören gönlü güzel ağabeyimizin durumu mu?
Yoksa onu oraya iten vede bugün de ülkemizi perma perişan eden, çocuklarımızı yetim, bacılarımızı dul, analarımızı gözü yaşlı, halkımızı fakir! ve garip! bir hale sokan, bu canı sisteme karşı, hiç bir şey yapmadan yaşamaya devam etmek mi?
Bir toplum inşat yığınları yaparak asla gelişemez!.
Bir toplum üreterek ve ürettiklerini dış ülkere pazarlayarak, satarak gelişir.
Üreten fabrikaları, işletmeleri dış devletlere satan, veya kapatan hükümetler yok olmaya mahkumdur..
Elinizi vicdanınıza koyarak şöyle bir düşünün!, 1979 yılında yapılan bu röportaj’da bahsi geçen soruların hangisini günümüze kadar acaba hangi sseçtiğimiz hükümetler halletmiş veya biz halk olarak hangisinin üstesinden gelebilmişiz?
Anarşi, terörün mü?
Ekonominin mi?
Pahalılılığın mı?
içerdeki hainlerin mi?
Tepedeki hain yöneticilerin mi?
Tepedeki hain yöneticilerin kıçını yalayan dalkavuk hainlerin mi?
,yani fırsatçıların mı?
vurgunları mı?
Vurguncuları mı?
Rüşvetçileri mi?
Dış güçlerin mi?
Cevap ortada…
Aslına bakarsanız, ülkemizi ve toplumumuzun fertlerini esrarkeş, morfınman, alkolik, madde bağımlısı yapanda, vatanın başına dahi hain yönetici seçende,seçtikten sonrada seçtiği hainin vatanımıza karşı ihanetletini umursamaz bir ruh hastası zihniyete sokan da bizleriz! TÜRK MİLLETİ!
çünkü bizler bir zamanlar bir birimizi sevgiden,
güler yüzden,
ilgiden,
şefkatten,
merhametten,
mahrum ettiğimiz,
Çevremizden bile dışladığımız,
ülkemizin bu hale gelmesinden sorumlu bireyler değil miyiz?
Kalın sağlıcakla
Bahri/Gaziantep
https://www.trtarsıv.com/izle/150920/bir-gazetecinin-not-defteri-1-bolum
Bir yanıt yazın