Yeni Zelanda’ya Bir Savaş İlan Etmediğimiz Kaldı..

(Sydney Auburn'de Gelibolu Camii) - avustralya cami

(Sydney Auburn’de Gelibolu Camii)

Cumhur İttifakı’nın tarafı olan partilerin liderleri olarak Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Bahçeli, yaklaşık bir haftadır, Yeni Zelanda’daki cami katliamını dillerine dolamış durumdalar. Karşı tarafta ve dünyada nasıl algılanıp yorumlanacağına aldırmaksızın ağızlarına geleni söylüyorlar! Avustralya ve Yeni Zelanda’ya neredeyse bir savaş ilan etmedikleri kaldı!

Adı geçen ülkelerin liderleri de şaşırmış durumdalar bu tavra. Ne oluyor, sizin ağzınızdan çıkanları kulağınız duyuyor mu demeye başladılar. Oysa Avustralya ve Yeni Zelanda, ülkelerinde Atatürk’ün heykelini diken ender ülkeden sadece ikisi. Neden acaba?

(Sydney Auburn'de Gelibolu Camii) - Wellington

(Wellington’da Atatürk Anıtı)

(Sydney Auburn'de Gelibolu Camii) - Albany

(Avustralya’nın Albany kentinde Atatürk Anıtı)

Oysa Atatürk, Çanakkale’de onların dedelerinin ölüm emrini veren asker değil miydi?
Evet doğru hatırladınız. Yeni Zelanda’nın başkenti Wellington’da ve Avustralya’nın başkenti Canberra ile Albany kentlerinde Atatürk anıtlarının dikilmesinin tek bir sebebi vardır; o da Atatürk’ün kullanmış olduğu barış dili ve düşmanlarına bile adil davranmış olmasıdır. Atatürk, Çanakkale’de ölen Anzak askerlerinin ailelerine şu veciz mektubu göndermiştir çünkü:

“Bu memleketin topraklarında kanlarını döken kahramanlar! Burada, dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler, Mehmetçiklerle yan yana koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve rahat uyuyacaklardır. Onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.”

Dedik ya; Yeni Zelanda’dan Avustralya’ya, Venezuela’dan Küba’ya, İsrail’den ABD’ye varıncaya kadar dünyanın pek çok ülkesinde Atatürk anıtları ya da Atatürk’ün adının verildiği bir cadde, bir meydan veya bir park vardır. Bunun tek istisnası Müslüman Arap dünyasıdır. Evet “Müslüman kardeşlerimiz” diyerek bağrımıza bastığımız, her türlü ihanetlerine rağmen ısrarla yakın durmaya çalıştığımız Arap ülkelerinin hiçbirinde ne Atatürk anıtı vardır ne de onun ismini taşıyan bir cadde veya meydan. Varsa bile ben duymadım. Bir arkadaşım sosyal medyadan yazmış; Tunus’ta kıytırık bir sokağa Atatürk adı verilmiş galiba. Araplar için neredeyse kanlı bıçaklı hale geldiğimiz ve hemen her gün karşılıklı salvolar savurduğumuz İsrail’de bile birden çok Atatürk anıtı veya büstü bulunmaktadır.

Diyeceğim o ki; adi bir teröristin alçakça eylemi karşısında neredeyse büsbütün Avustralya ve Yeni Zelanda halklarını karşımıza almış bulunmaktayız. Yeni Zelanda’dan ve Avustralya’dan gelen resmi tepkiler üzerine açıklama yapan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun “Cumhurbaşkanı, Çanakkale Zaferi’nin yıl dönümünde konuşurken, Türkiye’ye karşı geçmiş ve hala devam eden saldırılara ilişkin tarihi bir bağlamdaki görüşlerinin çerçevesini çizdi..” diyerek muhtemelen Çanakkale’ye savaşlarına ve Anzak (Avustralya-Yeni Zelanda) askerlerinin orada oynadıkları role atıfta bulunmuş.

Oysa bu ülkelerden Çanakkale’ye gelen Anzak askerlerinin ekserisi, nereye geldiklerini, kimlerle ve niçin savaştıklarını bile bilmiyorlardı! Bunu, savaşa katılan Anzak askerlerinin kitaplara yansıyan mektuplarından ve anılarından da anlamak mümkündür. Onları bizimle savaştıranlar İngilizlerdi. Sadece Avustralyalılar ve Yeni Zelandalılar da değil; İngiltere, o dönemde sömürgesi olan Hindistan’dan, Fransızlar ise Senegal ve Nijerya gibi Afrika’daki sömürgelerinden Müslüman askerler de getirip bize karşı savaştırmışlardır Çanakkale’de. Akif bu durumu şöyle anlatır “Çanakkale Şehitlerine” isimli ünlü şiirinde:

“Eski Dünyâ, Yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, tûfan gibi, mahşer mahşer.
Yedi iklîmi cihânın duruyor karşına da,
Ostralya’yla berâber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk;
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ…
Hani, tâ’ûna da züldür bu rezîl istîlâ!”


Dolayısıyla; eğer Çanakkale Savaşları’ndan dolayı birilerine kızacaksak Yeni Zelanda’ya ve Avustralya’ya değil, İngiltere ve Fransa’ya kızmak durumundayız. Gelin görün ki; bugün çok yönlü ilişkiler içinde bulunduğumuz İngiltere’ye ve Fransa’ya kızmayı göze alamadığımız için, Avustralya ve Yeni Zelanda gibi ilişkilerimizin oldukça sınırlı olduğu ülkelere kızıyoruz nedense. Bütün olay budur. Eğer Yeni Zelanda’daki hadise, İngiltere’de veya Fransa’da yaşansaydı, inanıyorum ki; ne Sayın Cumhurbaşkanı ne de Sayın Bahçeli o lafları etmezlerdi.

Doğrusu ya; Devlet Bahçeli’nin, İzmir Gündoğdu meydanından düzenlenen mitingde söylediği “Ey Haçlılar sizi bekliyoruz, gelin sizi kendi kanınızda boğalım” şeklindeki söz, devlet yönetmiş insanlara yakışacak bir söz değildir. Anlaşılıyor ki; Sayın Bahçeli, bu çıkışıyla, diline doladığı “Beka Sorunu” söylemini güçlendirme gayretinin içine girmiştir. Oysa bu kabil olaylar Afganistan, Pakistan, Irak, Suriye, Mısır ve Yemen gibi ülkelerde vak’ay-ı adiye’den sayılmaktadır ki; bu tür cami saldırılarının en dehşetlisi 2017 yılında Mısır’ın Ariş kentine bağlı bir köyde yaşanmış ve o saldırıda 235 kişi ölmüş, 109 kişi yaralanmıştır(1). Özellikle Pakistan’dan gün geçmiyor ki; bir cami katliamı haberi gelmektedir!

Kim Ne dedi?

Yazımızın burasında, alçak bir teröristin sosyal medya aracılığıyla yayınladığı abuk sabuk yazılardan hareketle ve Yeni Zelanda’daki cami saldırısı çerçevesinde söylenen sözleri kronolojik sırayla hatırlamak gerekirse:
MHP Lideri Devlet Bahçeli: “Ey Haçlılar sizi bekliyoruz, gelin sizi kendi kanınızda boğalım”(17.03.2019)
*
Cumhurbaşkanı Erdoğan; “Dedeleriniz (Avustralyalılar) geldiler, kimi ayakta kimi tabutta geri döndüler. Aynı niyetle gelecekseniz sizi de bekleriz. Sizleri de dedeleriniz gibi uğurlayacağımızdan hiç şüpheniz olmasın”(18.03.2019)
*
Cumhurbaşkanı Erdoğan; “Bunun hesabını Yeni Zelanda sormazsa evvel Allah biz sormasını biliriz”(19.03.2019)
*
Yeni Zelanda Dışişleri Bakanı Winston Peters; “Bu ülkeyi yanlış yorumlayan bu tür her şey -şüphelinin Yeni Zelanda vatandaşı olmadığı da düşünüldüğünde- Yeni Zelanda halkının geleceğini, güvenliğini ve yurt dışındaki insanlarımızı tehlikeye atıyor ve tamamen haksız bir durum. Diğer herhangi bir ülkenin, hatta Türkiye’nin, Yeni Zelanda’yı yanlış yorumlamaması konusunda uzun bir diyalog gerçekleştirdik” (19.03.2019)
*
Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern; “Başbakan yardımcımız Türkiye’de bu yorumlara karşı çıkacak. Gerçekleri yüz yüze anlatacak”(20.03.2019)
*
Avustralya Başbakanı Scott Morrison; “Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözlerinin, Avustralyalılar için çok rencide edici olduğunu ve böylesine hassas bir ortamda sarf edilmesinin pervasızlık olduğunu düşünüyorum. Bu sözlere açıklık getirilmesini ve geri alınmasını bekliyorum ve bunu talep ettim”dedi(20.03.2019)dedi(20.03.2019/20.23)
*
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun: “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifadeleri maalesef bağlamından çıkarılmıştır. Cumhurbaşkanı, Yeni Zelanda Christchurch’de 50 masum Müslüman’ı öldüren teröristin sözde manifestosuna karşılık veriyordu. Türkler, Anzak misafirlerine karşı daima cana yakın ve misafirperver davranmıştır. Teröristin manifestosu sadece Erdoğan’ın şahsını değil, aynı zamanda Türk devletini ve halkını da hedef almıştı. Cumhurbaşkanı, Çanakkale Zaferi’nin yıl dönümünde konuşurken, Türkiye’ye karşı geçmiş ve hala devam eden saldırılara ilişkin tarihi bir bağlamdaki görüşlerinin çerçevesini çizdi.”(20.03.2019)

Netice olarak diyelim ki; devlet yönetiminde olan kişilerin söyleyeceklerini düşünerek söylemeleri, söylediklerini de yapmaları gerekir. Devlet yöneticileri, seçim çalışmaları sebebiyle seçmenin duygularını kamçılamak ve seçmeni kendi yanlarına çekmek için abartılı sözler söylememelidirler. Çünkü söylenen söz sadece seçim meydanlarında kalmıyor, anında dünyanın öbür tarafından duyuluyor ve tepki çekiyor. Dediğimiz gibi adi bir teröristin yazdığı abuk sabuk şeylere “MANİFESTO” gibi anlamlar yükleyerek Devlet Başkanı düzeyinde cevap vermenin doğru olmadığı kanaatindeyiz.

5 Milyon nüfuslu Yeni Zelanda neyse de Avustralya bizim için önemli bir ülkedir. Ekmek parasını orada kazanan çok sayıda vatandaşımız vardır bu ülkede. Dışişleri Bakanlığı’nın 2017 yılında yapmış olduğu bir resmi açıklamaya göre; Avustralya’da 150 bin Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı yaşamaktadır ki; diğer soydaşlarımızla birlikte bu ülkede yaşayan Türklerin sayısı 200 bin civarındadır(2). Haçlılar diye niteleyip cephe aldığımız ülkelerde yaşayan Türk nüfusu ise yaklaşık 4.5-5 milyon(3). Yani Türkiye, bu ülkelerden kolay kolay vazgeçecek durumda değil. İlişkilerimizi sağlam tutmak zorundayız. Bugün Avustralya’da sadece Türklere ait 23 cami bulunmaktadır ve bu camiler genelde Türk mimarisinden izler taşımaktadır(4). Üstelik Avustralya, ezanın hoparlörden okunduğu ender gayrimüslim ülkelerden birisidir(5).

Bu sebeple en azından bu ülkede yaşayan vatandaşlarımızın, soydaşlarımızın ve dindaşlarımızın huzurlarının kaçmaması için konuştuklarımıza dikkat etmek, maksadını aşan sözler söylememek zorundayız…

Ömer Sağlam
22.03.2019

_______________
1-https://www.ahaber.com.tr/dunya/2017/11/24/misirda-camiye-saldiri-duzenlendi-en-az-235-kisi-hayatini-kaybetti?fbclid=iwar19o4fpzlkcyq8a-pojkz5ijc1lmalsw9vfo2ewhzlvzdxczo5_volmpdw
2- https://www.yenisafak.com/dunya/avustralyada-turk-camileri-2183881 &

3-Sözcü gazetesi aynı haber.
4- Yeni Şafak gazetesi aynı haber.
5-https://www.dunyabulteni.net/dunyada-ramazan/avustralyada-ezan-ilk-kez-hoparlorden-okundu-h304946.html


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir