Yerel seçimler yaklaşıyor.
AKP, yalan dolan, talan, ekonomik kriz, işsizlik, enflasyon politikaları ile suçüstü yakalandı…
Şaşkın.
Yetkili ve etkili kişilerin bir sözü, bir sözünü tutmuyor… Başkan adayları ayrı konuşuyor, Cumhurbaşkanı ayrı, milletvekilleri ayrı konuşuyor.
Birinin söylediğini ötekisi yalanlıyor.
Bir telaş, bir telaş…
AKP yöneticileri, yumruk yemiş boksörler gibi kroki durumunda şimdi… Yani sersemlemiş durumda… Sallanıyor. İtsen yıkılacaklar…
AKP paçayı kurtarabilmek için MHP’ye sarıldı. MHP de AKP’ye… Hedefleri aynı: Koltuk… Koltukta kalabilmek.
Her şeyden çekiniyorlar. Her şeyden korkuyorlar. Sosyal medyadan, basından, insanlardan, toplumdan… Korku dağları bekliyor… Halkın arasına korumasız giremiyorlar…
Çünkü söylenenlerin aksine vatandaşlarımız olup bitenlere, yolsuzluklara pek de yabancı değil… Soygunların, hırsızlıkların, ekonomik krizin farkında… Yaşayarak öğreniyor…
AKP’ye verilen oylar anketlerde yüzde 40’lar civarında çıksa da araştırma şirketlerinin yerel seçimler öncesi halk arasında yaptığı araştırmalarda, halkın büyük bir çoğunluğu yönetimden memnun değil.
AKP’nin bu perişan halinden yararlanabilmek ve ondan kurtulabilmek için bu kaos, bu karmaşa ortamı, bulunmaz bir fırsattır… 31 Mart seçimlerinde kazanılacak bir başarı, AKP’nin “çözülme noktası”, “yıkım sürecinin başlangıcı” olacaktır. Ve arkası çorap söküğü gibi gelecektir…
Yerel seçimlerde İstanbul, Ankara gibi büyük kentlerin AKP’den alınması onu büyük bir moral çöküntüsüne ve kargaşa ortamına itecektir.
Bir “nemalanma” ve “çıkar partisi” olan “AKP’nin oy yitirdiğini ve gelecek vadetmediğini gören tüm yiyiciler, talancılar ise bu durumda “farelerin batan gemiyi terk etmesi” gibi birer ikişer partilerinden kopacak, yeni oluşumlara katılacaklardır…
Seçimlere çok az zaman kaldı. 31 Mart yerel seçimlerinde yurtsever halkımızı çok büyük görevler beklemektedir. Türkiye’yi AKP’nin karanlık, çağdışı yönetiminden çıkarmak isteyen herkes, vatandaşlık görevini yerine getirmelidir.
Ülkemizi aydınlığa kavuşturmak ve onu içine düştüğü talan, yalan, dolan, gericilik bataklığından kurtarmak isteyen herkes, öncelikle sandık başına gitmeli, oy kullanmalıdır.
Seçime katılmayan milyonlarca vatandaşımız var. Baraja takılan ve geçersiz oyları da buna eklersek, karşımıza toplam 12 – 15 milyon seçmen çıkmaktadır.
Yani çöpe atılan bu sayı 2011 seçimlerinde CHP’nin aldığı oydan fazladır. Bunu da seçim sonuçlarına katarsak, AKP’nin nasıl iktidar olduğunu ve “yüzde 50 oy alma masalı”nın nasıl bir beyin yıkama aracı olarak kullanıldığını en bilgisiz bir vatandaş bile anlayabilir.
“Ben tüm partileri protesto ediyorum, tümünün de Allah belasını versin, oy kullanmayacağım” demek, vatana ihanetin bir başka biçimidir. Çünkü yapılan anketlerde oy vermeye gitmeyenlerin büyük bir çoğunluğunu solcu seçmenler oluşturmaktadır ve AKP’nin ekmeğine yağ sürmektedirler.
Elbette CHP’nin çok yanlışları oldu. Çok hataları oldu. Bunu biliyoruz. Ülkemizin bu kötü hallere düşmesinde onun da payı vardır. Çünkü gerçek muhalefet yapmamıştır. Elbette bunu eleştireceğiz. Ama onu protesto etmek için sandığa gitmemek ya da DSP’ye oy vermek, doğrudan AKP’ye oy vermek demektir…
AKP’liler, bırakın seçimlere katılmamayı, ölülere bile oy kullandırmakta, aldıkları oy sayısını hile hurda yolu ile ikiye katlamaktadırlar. Son zamanlarda bir de Suriyelileri Türk vatandaşlığına kabul ederek onları AKP’yi desteklemeye yönlendirmektedirler…
Bütün bu hilelere, hukuksuzluklara, eşkıyalıklara son verme, “DUR” deme zamanı gelmiştir.
31 Mart yerel seçimleri 17 yıllık siyasal İslamcı sömürü ve baskı iktidarında bir milat, bir dönüm noktası olabilir.
31 Mart yerel seçimi ayrışma, parçalanma, bölünme seçimleri değildir. Birleşme, bütünleşme seçimidir.
Güç birliği seçimidir…
Kaybedeceğini bile bile, sadece kendi partisinden olduğu için bir belediye başkan adayını desteklemenin AKP’yi desteklemekle hiçbir farkı yoktur…
31 Mart yerel seçimlerinin hedefi “particilik yapmak” değildir… 31 Mart seçimlerinin hedefi AKP’yi zayıflatmak, güçsüzleştirmek ve daha sonraki seçimlerde de alaşağı etmektir.
Bu nedenle yurtseverler “Sen – ben kavgası”nı, “Parti çekişmeleri”ni, particiliği bir yana bırakıp, güçlü, seçilebilecek adaylar üzerinde birleşmeli, ortak çalışmalar yapmalıdırlar.
Hedef, AKP ve onun parlamenter uzantısı MHP’nin önce zayıflatılıp, sonra da tasfiye edilmesidir…
Bir yanıt yazın