Bugün camide gördüğüm manzara, doğrusu pek bir acaipti.
Biraz geç kalmıştım ve camiye vardığımda iç ezan okunuyordu.
Bu sebeple arka mahfilde bir yer buldum ve hemen çöktüm; keşke çökmez olaydım!
Önümde bağdaş kurup oturan orta yaşlı bir adam vardı.
Altında kemersiz bir kot pantolon, üstünde ise kısa bir mont vardı.
Mont yukarı, pantolon da aşağı sıyrılınca, altında da hiç bir şey olmayınca veya onlar da pantolon ve montla birlikte aşağı ve yukarı sıyrılınca herifin poposu olduğu gibi ortaya çıkmıştı!
Bir ara fotoğrafını çekip ibret olsun diye facebookta yayınlamayı düşündüm ama facebook’un, porno ve cinsel içerikli paylaşım diyerek hesabımı geçici olarak dondurmasından korktuğum için bu fikrimden vazgeçtim.
Vallahi abartmıyorum; adamın poposu %50 oranında ortadaydı!
Haliyle biraz iğrenerek ve tiksinerek yer değiştirdim ama gözüm olmasa da aklım hep orda takılı kaldı tillahi!
Tahıyyatta iken %50’si gözüken poponun, rükûdaki, hele hele secdedeki ahvâl-ii şerâitini varın siz düşünün gayrı!
Peki neden uyarmadım?
Bundan birkaç yıl önce benzer bir vakada adamı uyarmıştım da ciddi bir terslenmeyle karşılaşmıştım.
Adamın “sen benim ..tümün kâhyası mısın” demediği kalmıştı bir.
“Peki biz namaz kılarken sürekli senin ..tünü seyretmek zorunda mıyız be adam” diyemedim tabi.
Demem odur ki; namaz, bütün azalarla yerine getirilen bir ibadettir Müslüman.
Öyle, üstün Hayy derken, altın vay demeyecek.
Başka bir tabirle söyleyecek olursak; başın Hakk derken, kıçın bak; buyur burdan yak demeyecek.
Eskilerin “Setr-i Avret” dedikleri şeye dikkat edeceksin.
Bir arkadaşımın dediği gibi “Setr-i Avret”i, “Setr-i Avrat” olarak anlayıp, kadınları baştan ayağa örtüp, erkekler olarak malı büsbütün meydana sermeyeceksin.
Setr-i Avret, bir fıkıh kavramı olarak mahrem yerlerin örtülmesi demektir ki; bu, ulema tarafından Namazın Farzları olarak tespit edilen 12 farzdan birisidir.
Bu farzlardan birisi yerine getirilmezse, o namaz namaz olmaktan çıkar.
Namaz kılarken veya sair zamanlarda erkekler için tespit edile Avret yeri, yani mutlaka örtülmesi gereken yerler, göbekle diz kapağı arasıdır.
Ancak bu, Müslüman erkeklerin bu kıyafette dolaşabilecekleri anlamına da gelmez.
Onlar yine, vücutlarını kapatmakla yükümlüdürler; giyilecek elbiseleri olduğu halde bu kıyafetle dolaşamazlar.
Bu kadarı, farz olan örtünmedir.(*)
Hatiplerden ricamdır; cep telefonları çıkalıdan beri adeta namazın birer parçası haline getirdikleri “Cep telefonlarını kapatın” uyarısının bir benzerini, popolar için de yapsınlar ve “lütfen namaz kılarken bari popoları kapatalım” desinler namaza başlamadan önce.
*
Laf açılmışken cep telefonları konusunda da bir tespitimiz var. Gerçi bunları daha önce de anlattım; vaktiyle Diyanet’te Müfettiş iken Kocatepe Camii’nde cuma namazı kılıyorduk.
Namazı kıldıran İsmail Coşar, Fâtiha ve Zamm-ı Sûreyi okurken coştukça coşmuş, biz de haliyle kendimizden geçmiştik.
Tam o sırada önümüzdeki saftan Sibel Can’ın sesi yükseldi.
Vallahi abartmıyorum; Sibel Can bangır bangır “Berivanım dağ çiçeğim” söylüyordu.
Müzik Edirne’nin bir ilçesinde müftü olan bir hoca efendinin cebinden geliyordu.
Müftü efendi ister istemez ellerini çözüp telefonunu kapattı.
Avrupa’ya gönderilen din görevlilerine yönelik hizmet içi eğitim kapsamında Ankara’ya gelen ve sakallı ufak tefek bir adam olan Müftü Efendi, meğer o günlerde hit olan Sibel Can’ın Berivan şarkısını yüklemiş telefonuna çalma sesi olarak.
Haliyle namazın ortasında telefonu yüksek sesle Berivan söylemeye başlayınca bizler gülümsedik, Müftü Efendi de utanıp mahcup oldu!
Yine bir gün Seyranbağları Merkez Camii’nde Cuma kılıyoruz; farzın tam ortasında önümdeki bıçkın delikanlının telefonu başladı, “Şu dünyada benim gibi/Var mı acep içen biri” şeklinde sözleri olan bir meyhane şarkısı söylemeye.
Meğer adam da dini bütün biriymiş; muhtemelen “Tâdil-i Erkân”a riayet etmemiş durumuna düşmemek için ellerini çözüp telefonunu kapatmadı iyi mi?
Biz de haliyle Kur’an tilâveti yerine meyhane şarkısı eşliğinde namaz kılmış olduk!
Demem o ki; telefonlarınıza ne böyle meyhane ve cinsel içerikli sözleri olan şarkılar yükleyin çalma sesi olarak ne de Ezan, Tekbir, Salat-ı Ümmiye veya Tala’al Bedr’ü Aleyna vb. ilahiler.
Düşünsenize; imam olarak mihraptasınız veya hacı olarak Kâbe’yi tavaf ediyorsunuz, birden telefonunuz bizim Müftü Efendi gibi Berivan çalmaya başladı.
Ya da şehrin umumi helâsında yellenip tozuturken birden telefonunuz ezan okuma veya tekbir getirmeye başladı!
Telefon bu; umulmadık yerde umulmadık şeyler çalmaya başlayabilir ve sizi zorda bırakabilir.
Elbette adamsanız!
Gerçi bizim dindar ve kindar nesil, bu noktayı çoktan geçmiş bulunuyor.
Artık camide ezan veya hutbe okunurken ellerinde cep telefonu veya tabletler; mesajlaşıyorlar, sosyal medyaya giriyorlar, borsayı takip ediyorlar, hatta telefonlara cevap verip konuşanları bile var!
Nasreddin Hoca’ya sormuşlar; “Hocam tuvalette sakız çiğnenir mi?”
Hoca cevap vermiş; “Çiğnenir çiğnenmesine de sizi o vaziyette görenler başka bir şey çiğniyor zannederler..”
Yani her şey yerine ve usulüne göre…
YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN…
28.12.2018
Ömer Sağlam
____________
(*)Ayrıntılı bilgi için bkz.
Bir yanıt yazın