Benim cumhurbaşkanı adayım Murat Bardakçı’dır!

Muhalefet Cumhurbaşkanlığı’na ortak aday gösterme konusunda hemfikir gibi. Ancak şu günlerde “Yerim dar-gerim dar” rolü oynuyorlar. Kendilerine göre cumhurbaşkanı olacak kişinin hasletlerini sayıyorlar ama şimdilik bir türlü isim zikretmiyorlar. Kafalarında bazı alternatif isimlerin olduğu besbelli fakat ısrarla açıklamıyorlar. Kim bilir, belki de Başbakan’ın aday olup olmasına göre açıklayacaklar kafalarındaki isimlerden birisini. Yani muhalefetin çatı adayının kim olacağını belirleyecek olan kişi de yine Tayyip Bey’dir!

Böyle olunca, kamuoyu merak içinde. Herkes kendine göre bir “Çatı Adayı” öneriyor muhalefete. Bunlardan birisi de gazeteci Fatih Altaylı. Muhalefete önerdiği dört isim ise; Tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı, halen MHP’de politika yapan TBMM Başkan Vekili Meral Akşener, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül. Bu adaylar arasında bana göre; muhalefetin çatı adayı olabilecek iki isim İlber Ortaylı ve Meral Akşener’dir. Diğerleri tutmaz! Zira muhalefetin Abdullah Gül’ü aday göstermesi; AKP tabanını, Tayyip Erdoğan etrafında büsbütün kenetlendirir. Böyle bir durumda AKP tabanı, Abdullah Gül’e “bir bölen” ve “AKP’ye ihanet eden kişi” nazarıyla bakacaktır. Ayrıca, Sayın Gül’ün muhalefetten gelecek böyle bir teklife olumsuz yanıt vereceğini, yani muhalefetin oyununa gelmeyeceğini düşünüyorum. Öte yandan gelse bile, CHP ve MHP tabanından yeterli desteği asla göremez Abdullah Gül. Bugüne kadar kendisine “11. Çankaya Noteri” diyenlerin, birkaç ay içinde değişip, kendisine destek vermesi asla düşünülemez.

AYM Başkanı Haşim Kılıç, yakın zamana kadar AKP’ye adeta koltuk değnekliği yapan ve kapatma davası sırasında da AKP yanlısı tavrıyla dikkatleri çeken birisidir. “AYM’de hukukçu olmayan tek kişi” ve “ANAP’ın muhafazakâr kanadı tarafından önce Sayıştay Başkanı, arkasından AYM üyesi yapılmıştır…” diye hakkında bir sürü spekülasyon yapılmıştır. Emekli Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş’ın maiyetinde çalışanlardan bizzat işittiğime göre; Haşim Kılıç’ın ailesinin oldukça tutucu olduğu ve “Laiklik” ilkesiyle de bazı sorunları varmış! Bu sebeple Haşim Kılıç, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin önermiş olduğu formüle de uymamaktadır. Çünkü Bahçeli’nin “çatı adayı” formülünde “Laiklik ilkesini benimsemiş olmak” tabiri de vardır. Haşim Kılıç’a CHP de destek vermez. Bu sebeple AYM Başkanı Haşim Kılıç’ın, muhalefet tarafından tercih edileceğini hiç sanmıyorum ben.

Prof. Dr. İlber Ortaylı, Fatih Altaylı’nın dediği gibi Türkiye’nin önde gelen entelektüellerinden birisi. Ülkemizde “Tarihçi” denilince ilk akla gelen isimdir. Bunun bir sebebi de Sayın Ortaylı’nın oldukça “Medyatik” birisi olmasıdır. Nedense kitaplarını genel olara “Paralel Yapı” olarak isimlendirilen Gülen Cemaati’ne yakın TİMAŞ yayınları basmaktadır. Muhalefetin kendisini aday göstermesi halinde, AKP’lilerin bu noktayı da gündeme taşıyacaklarından eminim! Öte yandan İlber Ortaylı’nın, Devlet Bahçeli tarafından “milliyetçi-muhafazakâr-manevi değerlere bağlı” şeklinde ifade edilen üçleme ile de bazı sorunları olabilir. Bütün bunlara rağmen aday gösterilmesi halinde MHP’nin ve MHP tabanının, İlber Ortaylı’ya fazla karşı çıkmayacağına inanıyorum. Aynı durum CHP ve bu partinin tabanı için de geçerlidir.

Meral Akşener, doğrusu benim de favorilerim arasındaydı. Erkeklerin egemen olduğu meclisi hizaya getiren, 28 Şubat sürecinde dönemin kudretli generali Çetin Saner’e posta koyan Meral Hanım, bana göre de ideal bir Cumhurbaşkanı adayıdır. Hatırlayın lütfen; yanlış bilmiyorsam 28 Şubat Davası bağlamında medyaya yansıyan haberlere göre; 28 Şubat’ın akabinde dönemin kudretli generallerinden Çetin Saner, o sırada İçişleri Bakanı olan Meral Hanım için “Söyleyin o kadına, onu bakanlığın önünde yağlı kazığa oturturum” şeklinde mesaj göndermiş, Meral Hanım da Çetin Saner için “Onun Kazıklı Voyvoda’nın torunu olduğunu bilmiyordum” diyerek, erkeklerden bile beklenemeyecek şekilde bir cevap vermiştir. İmaen de olsa kendisine “piç” demiştir. Ancak ne var ki; medyaya MHP’nin Meral Akşener’i düşünmediği şeklinde bilgiler yansımış bulunuyor.

Fatih Altaylı’nın yazısına yer veren internet sitelerinden birisinde MHP lideri Devlet Bahçeli’nin kafasında İlhan Kesici, Taha Akyol ve Abdüllatif Şener gibi isimler varmış! Aynı haberde MHP’li bir yönetici “Adayımız yüzde 90 dışarıdan, sivil bir isim” şeklinde de açıklama yapmış. Yine aynı habere göre; CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun kafasında da, Deniz Baykal, Yılmaz Büyükerşen, Rıza Türmen ve Altan Öymen varmış(1).

Bu haberi doğru kabul ederek açıkça söylemek gerekirse; bu isimlerin hiçbirisi tutmaz kamuoyunda. Hangisini gösterirseniz gösterin, Tayyip Bey’in karşısında tuzla buz olurlar! Geçenlerde Pervin Buldan’ın ağzından Tayyip Erdoğan’a destek verebileceklerini açıklayan BDP-HDP bloğunun bu konudaki tavrı oldukça önemlidir. AKP’liler bu günlerde, toplumda “Cumhurbaşkanlığı konusunda PKK ile işbirliği yaptılar” algısı yaratmamak için BDP-HDP bloğunun adını hiç anmıyorlar. Ancak günü gelince ve ihtiyaç hasıl olunca bu blokla koalisyona gitmeyeceklerini hiç kimse iddia edemez bu ülkede.

Devlet Bahçeli’nin kafasında olduğu söylenen üç isimden İlhan Kesici’nin ne kadar toplayıcı olduğu tartışmaya açıktır. Bana göre oldukça silik bir adamdır İlhan Kesici. Gerek Bürokrasi’de, gerekse politikada fazla bir başarısı yoktur. Demirel Ailesi’ne damat olduktan sonra ismi bir miktar parladıysa da, yine de oldukça sönük bir profildir İlhan Kesici.

Abdüllatif Şener, AKP’nin kurucusudur. Muhalefet tarafından aday gösterilmesi halinde, AKP’liler ve Milli Görüş üzerinde Abdullah Gül’ün yaratmış olduğu etkiyi yaratabilir. Taha Akyol, daha düne kadar AKP’nin en büyük destekçilerinden birisiydi. MHP’nin “Yıkım Süreci” diye isimlendirdiği “Açılım Süreci”ni bile destekledi Taha Bey. Programlarında sık sık Tayyip Bey’i konuk ederek cilalanmasına yardımcı oldu. “Hangi Atatürk” gibi kitaplar yazarak, Atatürk’ü tartışmaya açtı! Onun vaktiyle MHP’den milletvekilliği yapması, MHP tabanından destek alacağı anlamına gelmez. Şahsen benden oy alamaz Taha Akyol…

Benim Cumhurbaşkanı Adayım Murat Bardakçı’dır!

Bir önceki yazımda, muhalefetin çatı adayı olmaya hazır ve tekliflere açık olduğumu söylemiştim! Ancak yakın çevrem ve sosyal medyadaki bazı arkadaşlarım dışında fazla bir rağbet görmedim. Hatta eşimin bile haberi yok bu konudan! Çünkü söyleseydim gülüp geçecek, hatta beni alaya alacaktı. Bu sebeple onun kulağına gitmeden, izzeti ikbal ile Cumhurbaşkanlığı adaylığından çekiliyorum ben. Siz buna “köpek ürmeden, köylü duymadan” da diyebilirsiniz. Ancak çekilirken yerime aday bırakmayı da ihmal etmiyorum tabii!

Bence Cumhurbaşkanlığı için Tarihçi Murat Bardakçı biçilmiş kaftandır. Birkaç gün önce Mehmet Barlas’ın programında “Ermenilerden özür dilenmesine karşı olduğunu” söyleyerek ima yollu da olsa Tayyip Bey’in yanlış yaptığını söyledi Murat Bardakçı. Murat Bardakçı’yı birçok yönden tenkit etsem de yine de kendisine saygım vardır ve benim için “ehveni şer” anlamında bir Cumhurbaşkanı olabilir kendisi. Kanaatimizce; İlber Ortaylı olmazsa, Murat Bardakçı muhalefetin çatı adayı olabilir ve şahsen benim oyumu da alabilir. Mesela Sayın Bahçeli’nin kafasında olduğu söylenen üç isme oy vermem ama Murat Bardakçı’ya rahatlıkla oy verebilirim.

Bana göre; Sayın Bahçeli’nin ortaya koyduğu formüle de uygundur Murat Bardakçı ve CHP tabanının da oyunu almaması için hiçbir sebep yoktur. Üstelik bazen “Tarihin Arka Odası” programına frak giyerek çıkmak suretiyle bu konuda oldukça antremanlı olduğunu da göstermektedir Murat Bey. Bazen de kavuk, sarık, kaftan gibi şeyler giymek suretiyle ne kadar muhafazakar olduğunu da gösteriyor cümle aleme! mesela dünkü programında da “Okçu Başlığı” giyerek çıktı ekranlara. Kültür tarihçisi Prof. Dr. Nurhan Atasoy’a ısrarla Yeniçeri Başlığı giydirmek gibi bazı absürt davranışları olsa da Murat Bardakçı’dan oldukça güçlü ışık görüyorum ben. Fatih Altaylı’nın onu, bunu muhalefete lanse ederken en yakın dostu olan Murat Bardakçı’yı neden es geçtiğini hala anlamış değilim. Kim bilir belki de kıskançlığındandır.

Murat Bardakçı’ya burun kıvıracak muhalefet için birkaç aday daha zikredelim de döne döne aday aramaktan başları dönüp ayakları tökezlemesin muhalefetimizin. Emekli Org. Edip Başer ve Em. Org. Işık Koşaner’i neden hiç kimse akıl etmez. Askerlerden neden bu kadar kaçılır bir türlü anlamıyorum. Hani “Asker Millet” idik biz. Bakınız Org. Edip Başer “Terörle Mücadele Koordinatörlüğü”nün fiyasko olduğunu düşündü ve edebi dairesinde köşesine çekildi. Em.Org. Işık Koşaner de öyle. Uyduruk davalarla TSK’ye yönelik kumpasları gördü ve bunu hazmedemeyerek istifa edip çekildi köşesine. Yani diğerleri gibi sineye çekmedi yapılanları, oynanan oyuna gelmedi. Demokrasiye olan inancı gereği kenara çekilmeyi tercih etti ve iyi de etti. Tarih profesörleri Ahmet Taşağıl ve Bahaddin Yediyıldız, dil bilimci Ahmet Bican Ercilasun gibi bazı aydınlarımız da vardır bizim. Lütfen bu isimler üzerinde de durulsun derim ben.

Köpeksiz Köyde Değneksiz Dolaşmak!

Sayın Başbakan, dünkü (10 Mayıs) Danıştay toplantısında TBB Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu ile girmiş olduğu polemikten sonra apar topar gittiği partisinin Afyon kampında Metin Feyzioğlu’na yükleniyor ve şöyle diyordu:

“Danıştayın Başkanı 25 dakika konuşuyor, ev sahibi. Bu beyefendi, orada bir saat konuşma yapıyor ve Danıştayın kuruluş yıl dönümünde konuyla ilgili değil tamamıyla baştan aşağıya bir siyasi konuşma yapmak suretiyle orada kendine göre bir tatmin. Çıkar cübbeni sen de birilerinin yaptığı gibi söylüyoruz, siyaseti çok seviyorsan çık bu siyaset meydanına orada kendini ispat et. Anayasa profesörleri, hukuk hocaları, hatta hakimler, savcılar, yüksek mahkeme üyeleri, hem 27 Mayıs darbesinin oluşumunu hazırlamış hem de milletin seçtiği hükümeti tiyatro vari bir mahkemede yargılayıp Başbakan’ı idam etmişlerdi. Şimdi bugün de bir tiyatroyu biz Danıştay’da seyrettik. Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı orada, yargı orada, herkes orada, bir kısım da şakşakçılar var malum. Onlar da alkışlıyor, bir kısmı tabii, hepsi değil. Onlar da alkışlıyor onlarla da tatmin oluyor. Artık tahammül, tahammül. 25 dakika başkan konuşacak. Sen orada 1 saat konuşacaksın. Bu millet seni dinlemeye mecbur mu? Böyle şey olabilir mi?”(2).

Tayyip Bey’in, partisinin Afyon kampında Metin Feyzioğlu hakkında dile getirdiği sözlerden, bu konuşmanın metnini Ankara’dan Afyon’a giderken hazırladığı belli oluyordu. Zira daha Danıştay toplantısında iken Barolar birliği Başkanı’na “Van depremi ile ilgili söylediklerinizin hepsi baştan aşağı yalan. Neler yapıldığını bilmiyorsunuz. Bu sizin yaptığınız edepsizliktir.” diyerek, Afyon konuşmasının ip uçlarını zaten vermişti Ankara’da iken.

Doğrusu Tayyip Erdoğan, dün Danıştay’ın 146. kuruluş yıldönümü vesilesiyle düzenlenen toplantıda sergilemiş olduğu tavrıyla, Cumhurbaşkanlığı seçimlerine giderken büyük bir siyasi hata yaptı ve karizmayı çok fena çizdirdi Metin Feyzioğlu’na. Üstelik Abdullah Gül’ün “Dur, yapma” türünden ikazlarına rağmen(3). Tayyip Bey’in dünkü tavrı, tam da köpeksiz köyde değneksiz dolaşan vatandaşın tavrına benziyordu. Zira Tayyip Bey, alışık değildi bu tür çıkışlara. Konuştuğu ortamlarda aklına geldiği gibi konuşuyor ve hiç itiraz edilmiyordu kendisine. Alternatifi de yoktu! En büyük hatip ve elbette alkışı hak eden de sadece kendisiydi! Dolayısıyla; Metin Feyzioğlu’nun dünkü çıkışı Başbakanı bir hayli sarstı! Umarım Sayın Başbakan biraz olsun kendisine gelmiştir diyeceğim ama, bugün (11 Mayıs) Afyon kampının kapanış konuşmasında bir kez daha görüldü ki; onun kendine geleceği filan yok. Hala öfke kusuyor Metin Feyzioğlu’na karşı. İşi öyle abarttı ki; dedesi Turan Feyzioğlu’nu da soktu işin içine. Başbakan’dan öğrendik ki; meğer dede Prof. Dr.Turan Feyzioğlu da Merhum Menderes ve arkadaşlarını asanlardan birisiymiş! Duy da inanma…

Öte yandan belirtelim ki; Van Depremi konusunda Metin Feyzioğlu doğru söylüyordu. Çünkü habere göre; Van’da 70 depremzede aile hâlâ Anadolu Konteyner Kenti’nde yaşam savaşı vermektedir(4). Oysa Tayyip Bey, sürekli olarak 1999 yılında meydana gelen depremde başarısız addettiği dönemin hükümetini yerden yere vururken, Van Depremi’ndeki kendi başarılarını yere göğe sığdıramıyor! Üstelik 1999 yılında yaşanan iki büyük Marmara Depreminin yanında Van Depremi’nin sinek ısırığı mesabesinde olduğunu bile bile yapıyor bütün bunları. Dolayısıyla; Van Depremi konusunda yalan söyleyen kişi kesinlikle TBB Başkanı Metin Feyzioğlu değildir. Sonunda bugün Tayyip Bey de itiraf etmek zorunda kaldı; konteyner kentte 67 aile yaşıyormuş!

Ayrıca Başbakan’ın Afyon kampında yapmış olduğu konuşmada dile getirdiği “(Van’da meydana gelen) Depremden bugüne kadar 5 katrilyon Van’a destek verdik. Bundan zerre kadar bahsetmiyorsun ve orada kalkıp hükümetimizi utanmadan, sıkılmadan yargılamaya yöneliyorsun. Sen nasıl yargı mensubusun? Çünkü müracaat ettiği kapı belli. Kendi zihniyetinde, kendi kafa yapısında kişiler. Van ile ilgili tamamen yalan bir ifade kullanıyor. ‘Biz Van’da kiracılara ev vermedik.’ Bir defa konuyu bir öğren. Biz Van’da yaklaşık 18 bin konut yaptık. Bunların içerisinde öncelikli olan nedir? Ev sahiplerine konutlarını vermektir. Biz ev sahiplerinin konutlarını verdik. Artan konutlarımızı da kiracı olanlara kura ile sattık. Bunun dışında orada kiracılardan konut sahibi olmak isteyenler TOKİ orada konut yapmaya devam edecek. TOKİ konutlarından gider alırlar. Bunlar orada konut sahibi değildi ki. Sen nasıl hukukçusun?”(5) şeklindeki sözlerini anlayan varsa beri gelsin.

Kendilerine ev verilmeyen kiracılar kimler acaba? Van’da görevli devlet memurları olabilir mi? Ya da hala konteyner kentte yaşamak zorunda kalan 70 (başbakana göre 67) aile kimlerdir? Aralarında devlet memurları var mı? Peki, evleri yıkıldığı için kendilerine ev verilenler arasında terör örgütü mensubu veya sempatizanı var mı? Bu konuda gerekli araştırmalar yapıldı mı? Depremden sonra Van’a aktardığınız 5 katrilyon liranın ne kadarı hedefine ulaştı? Bu kaynaktan PKK da istifade etmiş olabilir mi? Sahi hani şu yollarda soyulan yardım konvoylarından ne haber? Failleri yakalandı mı?

Son söz: Dün, Danıştay’ın toplantısında konuşan Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, sizin sandığınız gibi sıradan bir hukuk profesörü değil, TBB Başkanıdır. Ve TBB, Anayasa’da güvence altına alınmış “savunma hakkı” nın kullanılmasında vatandaşlara yardımcı olan ve bu konuda “tekel” yetkisi bulunan avukatların bağlı bulunduğu üst kurumdur. Savuma makamı, hukuk devletlerinde adil yargılamanın olmazsa olmazlarından birisidir ve yargılamanın ayrılmaz bir parçasıdır. Bu anlamda TBB, tıpkı Başbakanlık gibi anayasal bir kurumdur. Dolayısıyla; Başbakan, dün ve bugün “Yürütme” erkinin başı olarak, “Yargı” erkinin ayrılmaz bir parçası olan savunma makamını temsil eden bir şahsa posta koymaya kalkışmıştır. Açıkçası Tayyip Bey, dün ve bugün sergilemiş olduğu tavırla, aynı zamanda yürütmenin yargıya üstünlüğünü vurgulama gayretkeşliğinin içine düşmüş bulunmaktadır…

______________
1-http://www.haberiniz.com.tr/yazilar/haber87330-fatih_Altayli_Muhalefete_Cumhurbaskanligi_Icin_4_Isim_Onerdi.html,
2-http://www.mansettv.com/haber/basbakan-erdoganin-afyon-kampi-konusmasi-10052014-112236.html,
3-http://www.haberiniz.com.tr/yazilar/haber87360-Feyzioglu_ile_Tartisan_Erdogan_Abdullah_Gule_Sitem_Etti.html,
4-http://www.radikal.com.tr/turkiye/vanda_70_depremzede_aile_hala_konteynerde_feyzioglu_dogrulari_soyledi-1191395,
5- ,

Vural Savaş

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir