KATOWICE’DE BM İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ KONFERANSI

  
30 Kasım’da Beyaz Saray, IV. Ulusal İklim Değerlendirilmesi Raporu’nu açıkladı.
Rapor, iklim değişikliğinin yıkıcı ekonomik maliyetleriyle  ABD ulusal güvenliği üzerindeki etkilerinin çoktan beri gerçekleştiğine işaret ediyor.
ABD’nin doğrudan etkileneceği konuları ve ABD’yi dolaylı olarak etkiyecek uluslararası etkileri değerlendiriyor.
 
*
Başkan Trump’a raporla ilgili değerlendirmesi soruldu. 
“Buna inanmıyorum. Şu an en temiz biziz. Temizsek, yeryüzündeki her yer kirliyse, bu çok iyi değil, Bu yüzden temiz hava istiyorum, temiz su istiyorum. Bu çok önemli” dedi.
“Önce Amerika ” söylemine bağlı kaldı ve topu müttefiklerine attı…
 
*
Nitekim Arjantin’de düzenlenen G20 Liderler Zirvesi’nin Sonuç Bildirgesinde;
ABD; Paris İklim Anlaşması’ndan geri çekilme kararının arkasında durduğunu,
“Çevreyi  koruyarak” tüm enerji kaynaklarını en verimli şekilde kullanacağını ifade etti.  
 Böylece bildirgenin iklim değişikliği ile ilgili bölümüne sadece ABD  katılmadı… 
 
*
Ama dünya liderleri, iklim değişikliğine dünyanın tepkisini müzakere etmek için Polonya’nın Katowice kentinde toplanıyor
3-14 Aralık’taki 24.Konferans (COP24)  2015 Paris Anlaşması’nın nasıl uygulanacağı konusunda anlaşmaya varmayı amaçlıyor.
Rekor hava koşullarıyla geçen ve BM’nin felaketi sınırlamak için sadece 12 yıl olduğuna dair olağanüstü bir açıklamada bulunduğu bir yılda,
Doğrusu ilerleme ihtiyacı hiç bu kadar büyük ve anlamlı olmamıştı…
 
*
2015 Paris’te uzlaşmaya varılan BM İklim Anlaşması, katılımcı ülkelerin yıllar süren görüşmeleri ardından hayata geçmişti.
Tüm ülkeler, ekonomik durumları ne olursa olsun, sanayi devri öncesine kıyasla yerkürenin ortalama sıcaklığının 2 dereceden fazla artmaması için anlaşmada yer almayı kabul etmiş,
Zengin ülkeler ise 2020’den itibaren her sene yaklaşık 100 milyar dolarlık para yardımını yoksul ülkelere aktarma konusunda anlaşmıştı.   
 
*
3 yıl sonra bugün, Paris’te  anlaşmaya varan ülkelerin delegeleri şimdi Katowice’de tekrar bir aradadır.
Fakat Paris’teki coşkulu görüşmelerden artık eser yoktur.
Çünkü Paris görüşmelerinden bir yıl sonra ABD Başkanı olan D. Trump, “Önce Amerika” siyasetiyle ülkesini anlaşmadan geri çekmiştir.
Öte yandan İngiltere , Rusya , Brezilya ve Avustralya’daki iç siyaset   COP24’te iklim değişikliği liderliğini zayıflatmakla tehdit ediyor…  
 
*
Yine de Konferans’ta, Paris Anlaşması’nı hayata geçirmeleri konusunda ülkeler arasında fikir birliğinin sağlanması,
Ülkelerin emisyon hedeflerini düzenlemeleri,
Zengin ülkelerin 2020 yılına kadar fakir ülkelerin iklim değişikliğine uyum sağlamasına yardımcı olmaları, 
Büyük devletlerin uluslararası politiklerinin iklim müzakereleri üzerinde gölge yaratmasının engellenmesinde zor da olsa ilerleme sağlaması bekleniyor.
 
*
COP24’te kararlaştırılacak her ne olursa olsun, politik olarak mümkün olan her şey olacaktır…
Ancak bilim insanları iklim değişikliğinin en kötü etkilerinden kaçınmak için,
2050’den önce dünyada önce sıfır emisyona ulaşılmasının, böylece küresel ısınmanın 1.5 C  derecenin altında tutulmasının  önemine işaret ediyor. 
 
*
Bu hedefe ulaşabilmesi için fosil yakıtları yakmanın durdurulması gerekiyor.
Ancak dünyanın bu hedefin çok uzağında olduğu açıktır.
Bu yüzden COP24’ün ABD Başkanı D.Trump’ın attığı topu değerlendirmesi çok zor görülüyor.
Çünkü herşeyden önce  “sıfır fosil-karbon emisyonu” içeren bir plan yoktur.
Bilimsel olarak 2050 yılına kadar “net sıfır” CO₂ emisyonuna ulaşmak için 1.5 C.derecelik ısınma senaryosunun 2035’e çekilmesi  gerekiyor!
Oysa henüz Negatif Emisyon Teknolojilerinde anlamlı bir gelişme olmadığı gibi bu teknolojileri ivmeleyecek hiçbir politik güç de bulunmuyor.
 
*
Üstelik CO₂ tek sorun değildir.
COP24’ün iklim değişikliğine katkıda bulunan ve sera gazı olarak CO₂’den  daha güçlü olan,
Modern tarımın, hayvancılığın, petrol kuyularının,kömür madenlerinin sızdırdığı,
Metan, azot oksit ve kloroflorokarbonlar  gibi yoğunlaştırıcı gazların salınımıyla da ilgilenmesi gerekiyor.
*
Bu aşamada COP24’ün başarısı;
Fosil karbon emisyonlarını azaltmak,
Karbonu atmosferden çıkarmak,
CO₂ olmayan seralarda yoğunlaştırıcı gaz emisyonlarının önüne geçmek üzere kararlar almak,
Güneş Radyasyon Yönetimi de dahil olmak üzere jeomühendislik tekniklerini araştırmak olacaktır…
 
*
Türkiye Paris Anlaşması’nı imzalayarak taahhütte bulunan ülkelerden biridir ama  anlaşmayı  henüz TBMM’den geçirmemiştir.
Bu anlaşma ile Türkiye 2030 için  sera gazı salınımlarını en az yüzde 21 oranında azaltma taahhüttünde bulunmuştur.
Ancak Türkiye’nin son dönemde içerdiği yüksek karbon nedeniyle sera gazı salınımı yüksek olan kömüre dayalı enerji politikalarına yönelik yatırımlarını artırması,
Bu taahhüdü gerçekleştirme ihtimalinin sorgulanmasına neden oluyor.
Üstelik kömürün değeri, çıkartılmasından taşınmasına ve yakılmasına kadar her süreçte yol açtığı sorunlarla birlikte ele alındığında güneş ve rüzgar ile kıyaslandığında daha yüksek değildir.
Ayrıca kömürün hem çalışan sağlığı hem de çevre sağlığı açısından maliyeti çok yüksektir.  
 
*
Ancak Türkiye yenilenebilir enerji yatırımlarını da artırmıştır.  
Bugün  elektrikteki kurulu gücün yüzde 7.7 si rüzgar, yüzde 5.5′ i ise  güneşten sağlanıyor
Ama 1.5 C. derecelik hedefe ulaşılması için 2050’ye kadar kömür kaynaklı elektrik üretiminin sonlandırılması gerekiyor… 
 
*
Katowice kentinde İklim Değişikliği Konferansı’nda,
23 Kasım’da Fillandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinisto’ nun  iklim değişikliği durdurmak için hazırladığı iddialı bir  eylem planını imzalayan devlet ve hükümet başkanları; 
Şimdi Niinisto’nun  “Bizim neslimiz, dünyanın dört bir yanındaki sıcaklıklarda hızlı artışın ve muhtemelen yaklaşan küresel iklim kriziyle etkili bir şekilde mücadele etmenin ilk örneğidir” sloganıyla,  
Tarım, ormancılık, turizm, enerji ve su kaynakları dahil olmak üzere çeşitli sektörleri tehdit
eden,
Kaçınılmaz olarak, dünya çapında barış ve istikrar için ciddi bir tehdit olan “İklim Değişikliği İle Mücadele”nin gayreti içindedirler.
 
5.12. 2018

Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir