KÖPRÜ
Hüseyin MÜMTAZ
Yok ne Deli Dumrul’dan, ne de başında durup da geçenden/geçmeyenden para aldığı köprülerinden bahsetmeyeceğim.
(Allah’tan o zaman geçişler dövize endeksli değildi…)
Belki en uzun, en yüksek, en popüler değil ama bahsedeceğim köprüler “kendine özgü”, başka köprüler.
1.İlki sıcak bir konu; Kırım, Azak Denizi ve Kerç Boğazı.
Kırım kâdim bir Türk toprağıdır. Sinop’un yüksek tepelerine çıkınca açık ve sâkin havalarda ufka dikkatle bakarsanız çok ilerilerde kolaylıkla görebilirsiniz.
Problem Sovyetler parçalanınca ortaya çıktı. Kırım’ın, eski Sovyetlerden Rusya’nın mı, Ukrayna’nın mı olduğu tartışılmaya başlandı.
Kırım, Rusya’nın ‘sıcak denizlere inme’ ihtiyacını karşılaması açısından büyük önem taşıyor. Özellikle Sivastopol Limanı, Moskova’nın Karadeniz üzerinden Akdeniz ve ötesinde hâkimiyet kurma isteğinin sembolü olarak görülüyor.
Stratejik konumu ve verimli arazileriyle dikkat çeken Kırım, 1954’te Sovyet lideri Nikita Kruşçev tarafından Ukrayna’ya devredilene kadar Rusya’nın bir parçasıydı. Sovyet Bloğu’nun yıkılmasından iki buçuk yıl sonra 1992’de bağımsızlığını ilan etti. Fakat özerk bir cumhuriyet statüsüne sahip olarak ayrı bir parlamento ve hükümetle Ukrayna sınırları içerisinde kalmayı tercih etti.
6 Mart 2014’te, Kırım’da, uluslararası toplumun tanımadığı ve yarımadanın yerli halkı olan Kırım Tatarları’nın boykot ettiği bir referandum düzenlendi ve bu referandumdan çıkan Rusya’ya bağlanma kararına dayanarak Rusya, 18 Mart 2014’te, Kırım’ı ilhak ettiğini açıkladı.
Batı ülkeleri ve Kiev referandumun yasal olmadığını savundu.
Kerç Boğazı, Azak Denizi’ni Karadeniz’e bağlayan; yâni “elinde bulunduran” Rusya’nın Karadeniz’e, Akdeniz’e, Suriye’deki deniz üssüne çıkmasını sağlayan ve Deli Petro ile özdeşleşen bir “sıcak denizler” hayalidir. (Bizim Deli Dumrul’la herhangi bir tanışıklığı yoktur).
İşte Rusya bu boğaza Mayıs 2015’de kara ve demiryolu köprüsü inşa etmeye başlamış, bu yılın Mayıs ayında da otoyol bölümü açılmıştır.
Sudan yüksekliği 35 metre olup 19 kilometre uzunluğundadır.
Tartışmalı Kırım Yarımadasını, “Anayurt”a bağlayarak Rusya’nın hayal dünyasını gerçeğe dönüştüren en stratejik köprüdür.
2.İkinci köprü “kuzey”i bütünleştiren, İsveç ve Danimarka’yı birbirine bağlayan muhteşem bir tasarımdır; “Öresund Köprüsü”.
Öresund Köprüsü, İsveç ve Danimarka’nın ortak kararı neticesinde hayata geçirilen bir proje olup suni bir ada, köprü ve tünelden oluşmaktadır. Köprünün yapımına 1995 yılında başlanmış. Dünyanın en ihtişamlı köprülerinden biri olan bağlantı noktasının inşaatıysa yalnızca 5 yıl sürmüş ve 2000 yılında kullanıma açılmıştır.
Yaklaşık 8 km uzunluğunda olan köprünün yarısı boğazın üzerinde köprü olarak, diğer yarısı ise su altı tüneli olarak karşımıza çıkıyor. Bağlantının 4 kilometrelik kısmı köprü olarak işlev görürken, 4 kilometrelik kısmı da su altı tüneli olarak planlanmış. Boğazın üstündeki kısmı ise Öresund Köprüsü için tasarlanan Peberhalm isimli yapay ada üzerinde sona eriyor, sonra da Drogden Tüneli olarak adlandırılan bir deniz altı tüneli ile birleşiyor.
İki katlı olarak inşa edilen köprünün alt kısmında çift yönlü bir demiryolu, üst kısmında ise dört şeritli bir karayolu bulunuyor. Denize yüksekliği 57 metre olan köprünün en uzun direğinin yere olan yüksekliği de 204 metre olarak belirtilmekte.
3. Geçen Ekim ayında ise Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, Hong Kong ve Makao Yarımadası’nı anakaraya bağlayan 55 kilometre uzunluğundaki dünyanın en uzun köprüsünün açılışını yaptı. Tamamlanması on yılı aşan ve dünyanın en uzun deniz üstü köprüsü olma özelliği taşıyan köprünün Çin’e maliyeti 20 milyar doları buldu. Havai fişek gösterisi eşliğinde köprünün açılışını gerçekleştiren Şi, herhangi bir konuşma yapmadı. Yaklaşık 7 kilometrelik kısmı denizin altında tünel olarak inşa edilen köprünün şehirlerarası yolculuk süresini üç saatten 30 dakikaya indireceği belirtiliyor.
Birleşik Krallık’ın 1997 yılında Çin’e devrettiği dünyanın sayılı finans merkezlerinden olan Hong Kong’da halk ise köprünün açılmasına pek sıcak bakmıyor.
Hong Konglulara göre Çin, köprü ile otonom yapıya sahip şehri daha fazla kendine çekmek istiyor.
Sonuçta Çin de egemenliği “tartışmalı” Hong Kong’u “dünyanın en uzun” bu köprüsü ile “Anakara”ya bağladı, psikolojik ve stratejik üstünlük sağladı.
4.Dördüncü köprümüz henüz daha olmamış, yapılmamış bir köprü.
İrlanda Denizi, İngiltere ile İrlanda adası arasında kalan denizdir. Tarihe fazla girmeyelim, çıkamayız ama İrlanda adasının kuzeyi “Kuzey İrlanda” olup İngiltere’ye bağlıdır, güneyi ise “Serbest İrlanda”dır.
“Serbest İrlanda” tam bağımsız bir ülke olup AB üyesidir.
Problem de işte burada kopmaktadır.
“Brexit” uyarınca İngiltere ile AB ayrılmaktadır ya… AB; ayrılmadan sonra Serbest İrlanda’nın AB üyesi olması nedeniyle, Kuzey İrlanda (dolayısıyla İngiltere) ile arasındaki sınırın gerçek bir sınır olmasını istemektedir.
Tartışmalar uzayıp da hala kesin ve net bir biçimde çözülemeyince….
…Günümüzün fesi püsküllü meczubunun 100 yıl önceki rol modeli olan Ali Kemal’in torunu Boris Johnson şöyle bir öneri ortaya atar…
(Burada bir parantez açmamız lâzım.
“Ali Kemal, Mustafa Kemalden kişisel olarak nefret ediyordu. Mustafa Kemal’i saplantı haline getirmişti. ‘Onunla tokalaşmak, eşkıyaya el uzatmaktır’ diyordu. ‘Berduş’ diyordu”.
-“Mustafa Kemal”. Yılmaz Özdil. Kırmızı Kedi Yay. İstanbul Ekim 2018. Sayfa 298-
Parantezi kapatıyoruz).
Eski İngiltere Dışişleri Bakanı Boris Johnson konuya damardan girerek, Brexit sonrasında AB üyesi İrlanda ile yakınlaşarak Birleşik Krallık’tan uzaklaşabileceği yönünde endişeler olan Kuzey İrlanda ile İskoçya arasına dev bir köprü yapılmasını önerdi.
Bu köprü önerisinin altında Birleşik Krallık’ın bir parçası olan Kuzey İrlanda’nın AB üyesi İrlanda ile sınır paylaşacağı ancak Birleşik Krallık’ın diğer bölgeleriyle kara sınırı paylaşmayacak olmasının getirdiği endişeler yatıyor. Brexit’le birlikte uzun yıllar boyunca sorunlu bir bölge olan Kuzey İrlanda’nın Birleşik Krallık’tan uzaklaşıp, İrlanda Cumhuriyeti’ne yakınlaşmasından endişe ediliyor.
Ve Ali Kemal’in torunu, yapılacak köprü ile İrlanda adasını “anayurt”a bağlayarak soruna kökte/temelli çözüm önermektedir.
Demek anavatan’dan/anayurttan şu veya bu şekilde koparılmış, uzaklaştırılmış parçaların çözümü için “köprü” dünyanın her tarafında düşünülmekte olan en etkili çâre…
Şimdi…
“Dünyanın en büyük” havalimanını yapan Türkiye…
Trakya’yı, Anadolu’ya/Asya’yı Avrupa’ya; doğudan batıya, kuzeyden güneye, yerin ve denizin altından, üstünden devasa köprülerle, tünellerle bağlayan Türkiye…
Anadolu’dan Kıbrıs’a “asrın projesi” ile su götüren Türkiye…
Aynı proje ile Türkiye’yi Kıbrıs’a bir kara ve demiryolu köprüsü ile bağlayamaz mı?
Yukarıda bahsettiğimiz Hong Kong’u anakara’ya bağlayan köprü 55 km. uzunluğundaymış ve dünyanın en uzun köprüsü imiş.
Beşparmaklardan görünen Toroslar kıyıdan kıyıya 40 mil/64 kilometre uzaktır.
Yapalım bu köprüyü, “dünyanın en uzun köprüsü” olan Hong Kong’u 10 km. geçelim, “en uzun” biz olalım.
Zannetmiyorum ama “deniz üstü” köprüde uluslararası hukuk açısından problem mi olur, suyun altından tünel yaparız!
Fransa ile İngiltere’yi Dover ile Calais’den birbirine bağlayan Manş Tüneli 50.5 kilometre uzunluğundadır.
Üsküdar ile Sirkeci’yi Boğazın altından bağlayan demiryolu Boğaz Tüp Geçiş Kesimi Toplam Uzunluğu 13,6 km uzunluğundadır.
Örnekler, teknik yapılabilirlik ve irade ortadadır.
Türkiye’yi Kıbrıs’a bağlayacak olan köprü yahut tünel her iki halde de “dünyanın en uzunu” olacaktır.
Yakışmaz mı?
Girne’den Anadolu’ya yol öyle değil, asıl böyle bağlanmaz mı?
Ve göreceksiniz o zaman “doğal gaz/hidrokarbon” yatakları paylaşımı/ulaşımı taktikleri de bıçakla kesilir gibi kesilecektir.
Yalnız bunu yaparken Türkiye’nin askerini/memurunu, parasını, havasını/suyunu, Ayşe’sini istemeyen Rum pasaportlulara hiç kulak asmayın.
Haydi bakalım, kolay gelsin
Girne oradaysa, arşın burada…30 Kasım 2018
Bir yanıt yazın