R.T.Erdoğan, I. Dünya Savaşı’nın Ateşkes Günü’nün 100. yıldönümü için Paris’tedir.
Bu vesileyle Başkan D. Trump’la görüşecek;
PKK liderlerine konulan para ödülüne rağmen terörle kesintisiz mücadelede işbirliğinin önemini vurgulayarak,
ABD’nin İŞİD ile mücadele çerçevesinde PYD/YPG ile ortak sınır devriyesi yapmasından,
Bu örgütlere yapılan silah yardımından ve verilen açık destekten duyulan rahatsızlığı iletecektir.
*
Ayrıca Türkiye’nin ABD ile uzlaşmaya vardığı Menbiç yol haritası kapsamında atılması gereken adımları,
Fırat’ın doğusuna yönelik olası operasyonun ayrıntılarını da ele alacaktır….
*
2254 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararı doğrultusunda,
Bugün Suriye’nin savaş sonrasına taşınması süreci dört farklı strateji ya da senaryoda ilerletiliyor.
*
1- Rusya ve İran Senaryosu;
Suriye’nin toprak bütünlüğü,
Suriye hükümetinin Suriye halkı tarafından belirlenmesi,
Suriye’nin kurtuluşu için tüm tarafların temel prensiplerde anlaşması,
Ülkenin seçimler yoluyla demokratik yola girmesi,
Hangi ırk ve mezhepten olursa olsun tüm Suriyelilerin eşit haklara sahip olduğu esasında anayasa reform taslağının hazırlanmasını öngörüyor.
*
2-ABD senaryosu;
Orta Asya’daki siyasi ve ekonomik entegrasyon süreçlerinin engellenmesi paralelinde,
Kuzey Suriye’de Esad’ın kontrolü dışındaki topraklarda NATO’nun “Batı’nın temsil ettiği medeniyetin güvenlik ittifakı” olduğu göstermek,
Kuzey Suriye’de SDF çatısı altında toplanan isyancılarla işbirliği yaparken onları istikrara kavuşturmak ve rejim güçleri karşısında güçlenmelerini sağlamak,
Nihayet uluslararası petrol şirketleri üzerinden uluslararası hukuka dahil etmek,
Ya da Suriye’de Kürt tabanı üzerinde bir çokuluslu şirketler devleti oluşturmaya,
Ama bu sırada İŞİD terör örgütünün geleceği hakkında hukuki süreç yürütmek,
Esad sonrası siyasi uzlaşmanın koşullarını oluşturmaya dayanıyor.
*
3- Fransa ve İngiltere’nin Avrupa senaryosu;
Herşeyden önce ABD’nin II. Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan ve Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle birlikte daha da geliştirdikleri kurallara dayalı,
Küresel düzeni kendi lehlerine korumak üzere,
Suriye’de Esad ve hükümetine muhalif ılımlı güçlerin ortak düşman İŞİD’e karşı taktik bir ittifak kurmalarına,
İŞİD’in telafi edilemez zararlarına karşı daha önceki pozisyonları bir kenara bırakarak işbirliğinde olmaya,
Kürt ve Arap savaşçılardan oluşan ılımlı muhaliflerin “Suriye Demokrat Ordusu”nu ve bunların askeri ve siyasi değişim taleplerini desteklemeye,
Böylece Kürtler, Araplar, Süryaniler ile Suriye halkının birliği için demokratik bir Suriye’ye ulaşmak hedefine dayanıyor.
*
4-Türkiye’nin senaryosu;
Osmanlı’nın eski toprağı Suriye’nin toprak bütünlüğünün bölgedeki nufusunun artmasıyla sağlanabileceği,
Bunun için bölgeye çok sayıda Sünni Arap taşınması ve yeni bir demografik yapı oluşturulması gereğinden hareketle,
Suriye’nin kuzeyinde ağırlıklı olarak İslam din ve gelenekleri ile uyumlu bir ekonomik ve siyasi düzeni oluşturmaya dayanıyor.
Türkiye bu senaryosuyla Kuzey Kıbrıs’ı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne dönüştürdüğü gibi,
Cerablus ve Afrin’de askeri müdahaleleri ve İdlib’te de-eskalasyon bölgesi sorumluluğu göreviyle;
Kuzey Suriye’yi askeri, ekonomik ve politik olarak kendine bağlamayı hedefliyor.
*
Nitekim bu ülkeler stratejileri doğrultusunda Kuzey Suriye’de pek çok girişimde bulundular.
*
Öncelikle neredeyse Suriye savaşının başladığından beri,
Fransız ordusu Suriye’nin kuzeyinde YPG’ nın bulunduğu bölgede 5 askeri üste varlık gösteriyor.
Ayrıca kayıtlarda Irak’ta konuşlu görünen fakat Simelka üzerinden Irak’ın kuzeyinden Suriye’nin kuzeyine giren Fransa Özel Kuvvetlerinin dışında,
1.Deniz Piyade Paraşütçü Piyade Alayı ve Hava Kuvvetleri Komutanlığına bağlı 10. Paraşüt Komando birlikleri de faaliyet gösteriyor…
O sırada 31 Ekim 2014’te, Fransa’da Elize Sarayında Cumhurbaşkanları Hollande ve Erdoğan, PYD Eşbaşkanı Salih Müslüm ile bir toplantı yaptılar.
Ardından dönemin Dışişleri Bakanları Alain Juppe ve Ahmut Davutoğlu arasında bir mutabakat imzalandı.
Mutabakat, Fransa’nın gelecekteki çıkarlarını sağlamak,
Bunun için Türkiye’deki PKK’lı Kürtleri Suriye’ye sürmek ve kuzeyde yeni bir devletin kurulmasıyla ilgiliydi…
Nitekim Erdoğan, Suriye’de bir Kürdistan kurup buraya Türkiye’deki Kürt vatandaşlarını sürmek stratejisini yürütmeye başladı.
TSK ve polis, PKK’lı Kürtlere karşı yoğun operasyonlar yürüttü.
Birçok köy yok edildi, diğer birçok köyde yaşayan insanlar bulundukları yerleri terk etmeye zorlandı.
Erdoğan’ın stratejisi doğrultusunda Türkiye’deki Kürtler kıskaca alındı ve Suriye sınırındaki halklarla takas edildiler.
Suriye sınırındaki birçok Türk köyüne Kürtler yerleştirildi
Türkiye’deki yerleşimler ise Suriyeli cihatçılardan yana olduğunu düşünülen Suriyeli Sünni Arap sığınmacılara verildi.
Erdoğan, Arap göçmen politikasıyla Güneydoğu Anadolu’nun demografisini kırmaya çalışıyordu…
*
Rusya, İran ve Suriye ise bir çok defa Fırat’ı geçme girişimlerinde bulundu.
2017’de böyle bir girişim ABD güçlerinin Rus kuvvetlerine verdiği ağır kayıplarla bastırıldı.
10 Şubat 2018’de Rusya Fırat’ı geçmeyi deneyince yine ABD hava kuvvetleri tarafından geri püskürtüldü.
*
5 Mart 2018’de Başkan D.Trump Beyaz Saray’da İsrail Başbakanı B.Netenyahu’yu ağırladı.
Ana gündem Başkan Trump’ın hazırlamakta olduğu İsrail ve Filistin barış planı idi.
Bu çerçevede ABD’nin Fırat Nehri’nin doğusunda Irak sınırına kadar olan noktada ve kuzeydeki Kürt bölgelerindeki varlığı konuşuldu.
Çünkü İsrail, Ortadoğu’da ABD’den daha iyi bir garantiye sahip olamayacağını düşünmekteydi.
Netenyahu bu düşünceden hareketle Başkan Trump’tan sadece ABD kuvvetlerini Suriye’de tutmak için değil,
Afrin’de Türk Ordusuna karşı savaşan Kürt YPG milislerinin desteklenmesini de istedi …
*
Nihayet 14 Nisan 2018’de ABD, İngiltere ve Fransa; Suriye’de Beşar Esad’ın sözde kimyasal silah potansiyelinin altyapısını vurdular.
Aslında birlikte Kuzey Suriye’de bir koridor oluşturdular.
Kuzey Suriye’ye sadece NATO’yu değil,
Suriye petrolü, gazı ve taşımacılığı için TOTAL SA şirketini, British Petroleum şirketini ve ExxonMobil şirketini taşıdılar.
ABD askeri gücünü bölgeden çekmenin öncesinde Suriye’de Kürt tabanı üzerinde bir çokuluslu şirketler devleti oluşturmanın tohumlarını atmıştır.
Şimdilerde Kuzey Suriye’yede ki, NATO gücünü Suudi Arabistan, Mısır gibi Sünni Arap askeri güçleriyle pekiştirmeye çaba harcıyor…
*
Bu noktada ABD, Türkiye’nin kendi topraklarında Kürt terörü ile mücadele etmesini öngörüyor.
Bu yüzden PKK’nın üç yöneticisinin yakalanması için ödül koyarken,
HDP’yi terörden ayırıyor ve onu Türkiye siyasetinin bir unsuru haline getiriyor.
Ama ABD’nin Suriye’de YPG ile işbirliği yapacağını kesindir ve burada herhangi bir Türk askeri varlığını istemiyor.
*
Türkiye’nin Kuzey Suriye’deki varlığı ile ilgili tek çözümünün;
Kürt Sorununa çözüm sürecini başlatmak olduğu açıktır.
Ancak en gerçekçi çözümün “Barış ” olmasına rağmen,
Erdoğan’ın Kürtlerle yeniden barış görüşmelerinde bulunması düşüncesi bulunmuyor.
TSK ile YPG ve Araplar ile YPG arasında sıcak bir çatışmaya doğru yol alınıyor.
*
Üstelik 5 Ekim’de yayınlanan Terörle Mücadele Strateji Belgesi’nde; ABD, siyasi İslamcı ideoloji ve radikal militanlarla savaşmayı vaat ediyor.
Bütün dünyada terörizmi uygulayan Müslüman örgütlerin gelişimi, Müslüman Kardeşler cemaatinin savunduğu ve yaydığı siyasal İslam ideolojisine dayanıyor.
Siyasal İslam ile mücadele etmeden, sadece terörist eylemlerle mücadele etmek hiçbir işe yaramayacaktır.
Yoksa ABD, kendisini Müslüman Kardeşler’in hamisi ilan eden ve bütün dünyayı bü örgütün “Rabia” sı ile selamlayan;
Erdoğan’ı bu fasılda mı düşünüyor?
*
Ulusumuzun Ulu’su Atatürk yaşıyor…
11 .11. 2018
Bir yanıt yazın